Güncelleme Tarihi:
Sizi en son “A.Ş.K.” dizisinde izlemiştik şimdiyse “Ulan İstanbul”la karşımızdasınız. Projeye nasıl dahil oldunuz?
- Aslında bu proje bana son dakika geldi. Senaryoyu okuduktan iki gün da sonra kendimi sette buldum.
İki günde nasıl karar verdiniz peki?
- Senaryoyu okuduğum anda “Bu projenin içinde ya olacağım ya da olacağım” dedim. Açıkçası “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisi bittiğinden beri beklediğim proje buydu. Bana “Nasıl bir proje içinde olmak istiyorsan al eline kağıt kalemi yaz” deselerdi, inanın böyle bir şey çıkardı.
Görüşmeye giderken heyecanlı mıydınız?
- Görüşmeye gitmeden önce annemi aradım. “Anne lütfen bana şans dile” dedim. Ve gerçekten bu dizi olmasaydı, oyunculuğu bırakabilirdim. Bu söz size çok iddialı gelebilir ama doğru... Güzel bir projede yer almak için bir yıl çalışmamayı tercih ettim ben...
Oyunculuk anlamında kendinizi tekrarlamak istemediniz sanırım.
- Hem öyle hem de mutlu olduğum işleri yapmanın derdindeyim. Bugüne kadar bana hep dram teklifleri geldi. Kötü kadın ya da daha feminen roller teklif edildi. Elbette bunları yapacağım zamanlar da gelecek ama şu an var olan enerjimi doğru kanalda kullanmak istiyorum. Mesela bundan beş sene sonra ne kadar istersem isteyeyim “Derya” gibi bir rol bana gelmez. Dolayısıyla bu rolü şu an canlandırıyor olmaktan çok mutluyum.
MACERA, DRAM, KOMEDİ VE AŞK BİR ARADA
Senaryo dışında sizi en çok etkileyen şey ne oldu?
- Dizide birçok konu aynı anda işleniyor ve bunun ritmi hikayeye çok güzel biçimde yansıyor. Macera, dram, komedi, aşk; hepsini barındıran bir iş. Bütün lezzetler bir arada... Uğur Polat, Şebnem Bozoklu gibi isimlerle çalışmak da ayrı bir keyif zaten.
Siz dizinin Derya’sısınız. Nasıl bir karakter bu Derya?
- Enerjisi çok yüksek bir kız... Bu açıdan birbirimize benzediğimizi söyleyebilirim. Bodrumlu... Annesini kanserden kaybetmiş. Uzun yıllar babasıyla yaşamış, daha sonra oyuncu olmaya karar verip İstanbul’a gelmiş. Güzel sanatlardan mezun olduktan sonra çeşitli deneme çekimlerine katılsa da bir türlü amacına ulaşamamış. Daha sonra yolu “Ulan İstanbul” çetesiyle kesişmiş ve madem oyunculuğumu istediğim yerde yapamıyorum bari burada yapayım diyerek ekibe dahil olmuş.
Derya ile başka ne gibi ortak özellikleriniz var?
- Derya babasına çok düşkün bir karakter. Ben de babama çok düşkünümdür. Hatta ailemden ayrı kalmamak için şehir dışında okumadım, İstanbul’da bir üniversite kazanayım diye iki sene bekledim.
BU İŞİ ŞÖHRET YA DA PARA İÇİN YAPMIYORUM
Oyunculuk kariyerinize “Canım Ailem” dizisiyle başladınız, o günden bugüne kariyer yolunda attığınız adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Olması gereken seyrinde ilerliyor. Birçok insan çok yavaş ilerlediğimi, aslında şu an çok daha farklı bir noktada olmam gerektiğini düşünse de, ben halimden gayet memnunum. Çünkü sadece gerçekten istediğim işlerde olmak istiyorum, önüme gelen her işi kabul edemem. Bu işi para ya da şöhret için yapmıyorum, bu hayatta beni işim kadar hiçbir şey mutlu etmiyor.
Şebnem Bozuklu ile ikinci projeniz olacak bu. Ondan bir şeyler öğreniyor musunuz?
- “Canım Ailem” dizisinde 10 bölüm konuk oyuncu olarak rol almıştım. Benim rolüm bittikten sonra da diziyi takip etmeye devam ettim. İzledikçe Şebnem’e duyduğum hayranlık kat kat arttı. Hatta “N oolur Şebnem’le bir projede yer alayım” diye dua ettiğimi biliyorum. Çünkü onunla oynamanın tadı damağımda kalmıştı.
İRAN VE HİNT SİNEMASI, ÇOK İLGİMİ ÇEKİYOR
Sinemaya çok düşkünmüşsünüz...
- Evet çok düşkünüm.
Hangi filmlerin yeri sizde daha farklıdır?
- Çağan Irmak’ın filmlerini çok seviyorum, onunla çalışmayı çok isterim. Bunun dışında İran sinemasında ya da Hint sinemasında rol almayı çok arzu ederim. Bunları takip ediyorum ve çok hoşuma gidiyor.