Bu dizi çok konuşulur

Amerika’da, küçük bir kasabadayız... Adı Rome. Ailesiyle yaşayan küçük bir çocuğun, Josh’ın ev haline tanıklık ediyoruz...
Fakat bir gariplik var. Josh, bazı karanlık güçler tarafından esir alınmış bir çocuk...
Bunun keşfiyle başlayan olaylar zinciri, bizi bakımsız, izbe bir evde hırpani bir biçimde yaşayan bir karaktere götürecek: Kyle’a...
Kyle’ın karanlık, travmatik çocukluğuna gidecek, o şeytansı, karanlık güçlerle ilk defa bugün tanışmadığımızı öğreneceğiz.
Peki Kyle’ın bu karanlık güçlerle ilgisi ne? Çocuğu onlardan kurtarabilecek mi? Geçmişiyle yüzleşebilecek, aydınlık yüzünü yeniden ortaya çıkarabilecek mi?
Tüm dünyada bir fenomene dönüşen “The Walking Dead”in yaratıcısı Robert Kirkman’ın bir diğer çizgi romanı “Outcast”, yine tüm dünyayı TWD gibi esir alacak büyük bir yapıma dönüştü.
Bu defa konu zombi kıyameti değil, insanların ruhlarını ele geçiren karanlık güçler. Karanlık güçlerin odağında ise dizinin ana karakteri Kyle var.
Kyle karakterini canlandıran Patrick Fugit, son yıllardaki yıldızı parlayan aktörlerden. Onu ilk “Almost Famous”taki genç gazeteci olarak tanıdık. Ardından “Cinema Verite”, “Gone Girl” gibi filmlerde yer aldı, şimdi de pek çok Hollywood yıldızı gibi “Outcast” sayesinde beyazperdeden televizyon dünyasına transfer oldu.
Fugit’e, “House of Cards” ekibinden (Underwood’un pek sevdiği “Freddy’s BBQ Joint”in sahibi ve daha sonra Beyaz Saray’a “aldırdığı” Frank), Reg E. Cathey, Wrenn Schmidt, Philip Glenister gibi isimler eşlik ediyor.
Patrick Fugit ve diğer yıldızlarla, dizinin İtalya’da yapılan dünya prömiyerinde buluştuk.

TARTIŞMA YARATACAK ROLLERDEN KAÇMAM

Kyle, Robert Kirkman’ın yarattığı bir çizgi karakter. Onu bir aktör olarak nasıl iki boyutlu sayfalardan alarak yaşayan bir karaktere dönüştürdünüz?
- Bu konuda şanslıyız çünkü Robert dizinin yaratıcısı olarak birkaç bölümünü doğrudan kendisi yazdı. Dolayısıyla ne yarattıysa onu doğrudan çizgi romandan alıyor ve genişletiyor. Karakterlerde gördüğü ve çizgi romanda yer verme fırsatı bulamadığı tarafları, dizide yeterince işleyebiliyor. Bilirsiniz, çizgi roman daha kısa, öz ve etkili olmalıdır, oysa dizide karakterlerin ve konuların derinine inebilmek açısından daha çok zaman ve imkanınız vardır. Robert’ın diziyi yazıyor ve karakteri genişletiyor olması, benim bu karakteri canlandırmam konusundaki en büyük yardımcı güç.
Dizide oldukça sert sahneler var, mesela şeytan tarafından esir alınmış küçük çocuk ile olan mücadeleniz... Böyle bir sahne için “Hayatımda en zorlandığım sahne” diyebilir misiniz?
- Diyemem. Hiçbir zaman tartışma yaratacak rollerden kaçmadım. Bu tip sahneler endişe verici doğru, senaryoyu ilk okuduğumda da endişe verici olduğunu düşündüm fakat çekimlerde hikayenin ve karakterlerin içine girdikçe, anlaşılır bir durum haline dönüşüyor. Küçük çocuğu esir alan karanlık güç onu fiziksel olarak güçlü, yenilmez, “havada kendi kendine durabilen” bir varlık haline dönüştürüyor. Dolayısıyla fiziksel olarak, karşısında duran adamlara tehlike oluşturan bir güç durumunda. Bundan daha da önemlisi, Kyle’ın, çocukluğundan beri annesi ile yaşadığı travmalar doğrultusunda mahvolmuş bir hayatı var. Bu, kendi evliliğine, yetişkin yıllardaki hayatına da sirayet etmiş. Dolayısıyla Kyle’ın, bu küçük çocuğu esir alan karanlık güce karşı yıllarca biriktirdiği bir acı söz konusu. Karşılıklı konuşmalarında bu karanlık güç Kyle’ı psikolojik olarak zorluyor ve sonunda kırıyor. Hâl böyle olunca, konuyu “Kyle ile küçük çocuk arasında geçen ve şiddet içeren bir kavga” olarak görmek zorlaşıyor.


DOĞAÜSTÜ OLAYLARA PEK İNANMIYORUM

Eğer bir doktoru canlandırsaydınız size rolünüze hazırlanmakla ilgili olarak “Gidip bir ameliyata katıldınız mı?” gibi bir soru sorardım ama burada konu “şeytan çıkarmak” olduğu için sormak zorundayım: Hiç şeytan çıkarma ayini gibi bir deneyiminiz oldu mu?
- Hayır olmadı. Doğaüstü olaylara pek inanmam, herhangi bir doğaüstü olayla da karşılaşmadım. Bir aktörün başarısı, onun başına gelmeyen olayları ne kadar iyi canlandırabildiğiyle direkt ilgili. İşte bu noktada, Kyle’ın karakterinin hem karanlık hem de aydınlık yönleri olması; bu ikili durum bana çok ilginç geliyor.
Tam olarak nasıl hem aydınlık hem de karanlık bir karakter Kyle?
- Aydınlık bir ruhu var fakat çocukluğunda, içinde karanlık bir taraf oluşturacak büyük travmalar ve büyük acılar yaşamış, bu travmalar onun çocukluğunu ve ergenliğini elinden almış. Karanlık bir denizde kaybolmuş gibi, onu aydınlığa götürecek deniz fenerine ihtiyacı var. Kyle, ailesini ve çevresindekileri karanlıktan korumak için kendini izole ediyor. Kyle’ın ikilemini izlemek benim için ilginçti çünkü bir yandan o aydınlık tarafını benimsemek isterken, öte yandan diğerlerinin dünyasına sahip olduğu karanlığı getirmekten korkuyor.
Kyle’ı canlandırırken senaryoya bağlı kalıyor musunuz yoksa bir aktör olarak kendinizden kattığınız unsurlar söz konusu oluyor mu?
- Evet, kesinlikle. Bu işe başlarken Kyle’ın çizgi romandaki ön plana çıkaracağımız özelliklerini konuştuk, inançları, davranışları, etrafa gösterdiği reaksiyonlar, arzuları, istekleri... Bunu sağladığımızda, farklı bölümlerin farklı çevresel ve bağlamsal koşulları Kyle’ın davranışlarının farklı yönlerini keşfedebilmemizi sağladı.



KÜÇÜK ROLLER YOKTUR KÜÇÜK AKTÖRLER VARDIR

Büyük bir olasılıkla çok uzun sürecek bir serinin odak noktasında, başrolündesiniz. Bunun size ekstradan sorumluluk yüklediğini düşünüyor musunuz?
- Oynayacağım herhangi bir karaktere sorumluluk açısından hep aynı anlayışla yaklaşıyorum. Bir deyiş vardır, “Küçük roller yoktur, küçük aktörler vardır” diye... Böyle söylenince kulağa biraz kötü geliyor ama doğru. İyi aktörler, küçük rolleri hikayenin ön saflarına getirmeyi başarırlar ve siz o aktörleri mutlaka hatırlarsınız. Hayatımda hiçbir zaman karakterin büyüklüğü veya bulunduğum sahne miktarı, hissettiğim sorumluluğun derecesini değiştirmedi.
Yer alacağınız yapımlar konusunda oldukça seçici görünüyorsunuz; “Almost Famous”, “Gone Girl”... “Outcast” kariyerinizin neresinde duruyor?
- Kariyerime “Almost Famous” gibi büyük bir filmle başlamam, ileriki zamanlarda yer alacağım yapımlar konusunda seçici olmama imkan verdi. Yer aldığım her yapıma tutkuyla yaklaşmaya çalışırım. “Outcast”, son yıllarda yer aldığım en muazzam yapım şüphesiz. Bir başrol ve muhtemelen uzun sürecek uzun soluklu bir yapımda uzun soluklu olacak bir karakteri canlandırmak her aktörün hayalidir.
Televizyon yapımlarıyla beyazperde yapımlarının arasındaki çizgi, son 10 yılda prodüksiyonların standartlarının yükselmesi sonucu neredeyse yok oldu. Diziden çok filmlerde yer almış bir aktör olarak, vaziyet size nasıl görünüyor?
- Televizyon dünyası çok hızlı değişiyor. Hem teknik açıdan hem de anlattıkları hikayeler açısından. İzleyicinin ilgisi de buna bağlı olarak değişiyor. Şu andaki konu, dar bir zamanda ama uzun bir periyot boyunca, sinematografik değerler içerebilecek bir prodüksiyon ortaya çıkarabilmek. Dolayısıyla bu sprint hızıyla maraton koşmaya benziyor. Bu, zor bir yarış. Bu dünyanın bir parçası olmak güzel, çünkü artık gerçek filmler çekmiyoruz neredeyse, her şey dijital. Sanatın bazı kolları, bambaşka yönlere doğru gidiyor, kimilerinin tamamen öldüğü söyleniyor. Bunun bir kısmına katılıyorum.

TRUMP’A GÖNDERME YOK

“Outcast”ın, insanları esir alan kötü ruhları uzaklaştırma meselesi ile ilgili olmasından yola çıkarak biraz müstehzi bir soru soracağım: Acaba “Outcast”ı zamanlama açısından Amerika’nın Trump’la uzlaşma ihtimaline karşı bir mesaj olarak algılasak mı?
- (Kahkaha atıyor) Youtube’da İrlandalı bir kızın Trump’a oy veren Amerikalılara yönelik, sanki berbat bir adamla çıkan yakın arkadaşıyla konuşurmuş gibi konuştuğu videoyu izlediniz mi? Gerçekten komikti... Ama konu “Outcast” ise, hayır böyle bir paralellik yok...