Güncelleme Tarihi:
◊ “Joker”i iki kere izledim. Performansınızla ilgili konuşulacak çok şey var, fakat ben afişte de yer alan merdiven sahnesinden başlamak istiyorum...
- O sahnede kritik bir hata yaptım. Basamaklarda prova yapmadım. Çok dardı. Normal merdiven genişliğinde değillerdi. Maalesef bunu hesaba katmamışım. Sahneye dönersem... O sahnede ilginç olan şey, iki farklı şekilde görüntülenmiş olması. Birincisi gerçeklik. Gerçekliği gösterirken dans hareketleri tutarsız, istikrarsız ve ritim iyi değil. Diğeri ise düşsel... Joker’in kafasındakiler. Onun gözünden kameraya yansıyan hali. Yavaş çekimde izlediğiniz kısımlar. Zarif, estetik, akıcı olan hali...
Todd’un (Yönetmen Todd Phillips) bu sahneye yaklaşımını etkileyici bulduğumu da eklemeliyim. Çekimler süresince herkesin anladığı gerçeklik ile Joker’in anladığı gerçeklik, onun algılama şekli bizi çok uğraştırdı. Ama bahsettiğim sahnede bu iki farklı dünya oldukça iyi tasvir ediliyor.
◊ Nasıl hazırlandınız bu sahneye?
- Michael Arnold isimli bir koreografla çalıştım. Fikirlerimi yönetmen dışında kimseyle paylaşmam. O yüzden koreograf ile çalışmaya pek istekli değildim. Ama iyi ki çalışmışım. Bana hareketleri ve ritmi öğretmekle kalmadı, dansın alfabesini de anlattı. Senaryoda Arthur’un kafasında sürekli müzik olduğu yazıyordu. Beyninde sürekli müzik çalıyormuş. Koreograf ile çalışana kadar müziğin karakteri ne kadar etkilediğini, Arthur ve Joker’i nasıl resmettiğini fark etmemiştim. Galiba müzik, karakterin iki farklı yönünü resmeden en iyi şeydi.
BANYO SAHNESİNİ DOĞAÇLAMA ÇEKTİK
◊ Filmi iki kere izlediğimi söyledim. Banyodaki dans sahneniz, favorilerimden biri. Sizin çekerken ya da izledikten sonra en hoşunuza giden sahne hangisiydi?
- Bilmiyorum. Çok fazla favori sahnem var... Banyo sahnesini söylemen iyi oldu aslında. O sahne bir taraftan karakterin dönüştüğü sahneydi, diğer taraftan da Todd ile benim çalışmamı farklı şekle sokan sahneydi. O sahnede Todd ile konuşmadan birbirimizi anladık. Aslında orijinali çok farklı tasarlanmıştı. Provalarda bir türlü oturtamadığım bir sahneydi. Todd ile mümkün olabilecek bütün opsiyonları konuştuk ama yine de bir türlü oturtamıyordum.
◊ Sonra...
- Sahneyi çekeceğimiz gün Todd ile sete herkesten önce gittik. Sahne ile ilgili her detayı analiz etmeye başladık. O sahnede Arthur’un Joker tarafını tasvir etmemiz gerekiyordu, ama nasıl? Çünkü sonrasında her şey değişecekti. Abartılı bir sahne istemiyorduk. Gülme mi olsun, dans mı derken filmin ‘score’undan (film için hazırlanan şarkılar) bir parça geldi. Todd benim de duymam için çalmaya başladı. “Bu müzikte bir şey var” dedim, Todd “Kamerayı ayaklarından başlatacağım” dedi. Hazırlanmaya gittim, döndüğümde ne yapacağımızı bilmeden çekimlere başladık. İkimiz de çok gergindik. Yüzlerce şey düşünüp bir sonuca varamamıştık. O bilinmezlik duygusunda rahat hissetmeye çalıştık ve ortaya birçok kişinin favorisi olan o sahne çıktı.
◊ Doğaçlama yani o sahne!
- Evet! Koreografisi yapılmayan, o gün çıkan bir sahne oldu.
KARAKTERİ ANLAYABİLECEK NOKTAYA HİÇ ERİŞEMEDİM
◊ Arthur ile Joker arasındaki farkı ne zaman buldunuz? Artur ile Joker’in iki farklı kişi olduğunu ne zaman anladınız?
- Hâlâ bilmiyorum... O noktaya hâlâ gelemedim. Ne zaman Arthur ile Joker’in farklı kişiliklerinin arkasındaki motivasyonu hissettik, bazı somut sebepler bulduk ya da düşündük, hepsi anında etkisini yitirdi ve geçersiz oldu. Güzel olanı da buydu aslında. Hâlâ da filmde neyin gerçek neyin illüzyon olduğunu bilmiyorum.
◊ Güzel bir yorum oldu...
- Öyle ama! Senaryo iki karakteri de tamamen anlamama izin vermedi. Normal olan da buydu galiba. Biz kendimizi yüzde 100 anlıyor muyuz? Yaptıklarımızın arkasındaki sebepleri, bizi motive eden şeylerin neler olduğunu kesin olarak biliyor muyuz? Bilmiyoruz! İnsan psikolojisi karmaşık. Bazı anlarda anlamaya çalıştım. Aktörüm ben. İçimde bir parça, karakteri çözmek istedi. Yaptıklarının arkasındaki motivasyonu bulmak istedi. Ama benim anlayışım ile onun anlayışı bir türlü örtüşmedi. Onun sergilediği davranışlara anlam veremedim, o yüzden de onu anlayabilecek noktaya hiç erişemedim.
İŞE GÜLMEKLE BAŞLADIM
◊ Kilo kaybı, dans etmek, gülmek... Filmde ilk göze çarpan karakteristik özellikler bunlar. Siz hazırlıklarınıza önce hangisiyle başladınız?
- İşe gülmekle başladım. Todd ilk toplantımızda bana gülmeyi anlattı. Kontrol edilemeyen gülmeye sahip kişilerin videolarını izletti. Daha senaryoyu bile okumamıştım. Dansa çekimlere 2 ay kala başladım. İlginç olan neydi biliyor musun, hazırlıkları yaparken hangi tarafın diğer tarafı nasıl etkileyeceğini tahmin edemiyorsun.
◊ Nasıl yani...
- Şöyle... Kilo vermek hareketlerimi tamamen değiştirdi. Hafifledikçe vücudum farklı hareket etmeye başladı. Tuhaf ama kilo verme aşamasında beni motive eden, daha güçlü hissettiren bir şey yaşadım. Vücudumun tüm kontrolü bendeydi, bütün dürtülere rağmen yemeden vücudumu ne hale getirebileceğimi gördüm. Diğer taraftan fiziksel olarak güçsüz ve zararlı bir durum. Vücudumda kas kalmadığı için sakatlanmalara elverişli hale geldim. Yani bir taraftan vücudumun kontrolünün bende olduğunu hissederken, diğer taraftan da kontrolsüzlüğünü hissettim.
YORGUNLUK DEĞİL HEYECAN
◊ Sizin hayranınız olsam da, filmi izlemeden önce “Diğer Joker’leri geçer mi acaba” diye bir parça da olsa şüphe yaşadım. Heath Ledger’in Joker’inden çok farklı bir Joker izledik. Çekimlerden önce “The Dark Night”ı izlediniz mi?
- İzlemedim! Bu benim Joker’im, benim filmim. Karakterin benden önceki yorumlarını kesinlikle hatırlamak istemedim. Karakteri başka filmleri temel alarak değil, senaryonun gerçekleri ile yaratmak istedim.
◊ Joker, hem fiziksel hem de ruhsal olarak zorlayan bir rol. Çekimler bittiğinde nasıl hissediyordunuz?
- Günün sonunda tükenmiş hissetsem de içimden bir şey sürekli ilham veriyordu. Çekimlerden sonra eve gidince o haftanın çekim planını çalışırdım. Sonra Todd’u arardım, o gün çektiğimiz ya da çekeceğimiz sahneleri tartışırdık. Düşünüyorum da gerçekten yorgunluktan ölmem gereken günlerdi ama öyle hissetmiyordum. Sahnelerin heyecanı, çekimler, yaptığımız iş bana enerji veriyordu. Benim de tahmin etmediğim bir şey ama yorgunluk değil heyecan hissettim.
◊ Peki kendinizi sosyal hayattan soyutladınız mı, yoksa normal hayatınıza devam mı ettiniz çekimler süresince?
- Yiyecek ve içeceğin sosyal hayatın ne kadar büyük bir parçası olduğunu hiçbir şey yemezken anlıyorsun. Çekimler süresince sosyal hayatım olmadı. Tek sosyal çevrem set ekibiydi, çünkü konuştuğumuz tek şey sahnelerdi. Başka insanları da kendi işimle boğmak istemediğim için kendimi soyutladım.
JOKER OLARAK NE YAPMAM GEREKTİĞİNİ BİLMİYORDUM
◊ Maske ya da makyajla rol yapmak hoşunuza gitti mi?
- Çekimlerin 7’nci haftasında ilk defa Joker oldum. Çekimlere başlamadan makyaj, saç ve kostüm testleri yapmıştık ama ayrı ayrı. Hepsini bir arada görmemiştik. Açık konuşmak gerekirse Joker olarak ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Kafamda bir sürü fikir vardı ama hangisinin en iyisi olduğuna karar veremiyordum. Gerçekten nasıl oldu bilmiyorum ama saç, makyaj, kostüm bir araya gelip Joker olunca bir şey beni çekti ve filmdeki gibi yorumlamamı sağladı.
ÇOK PROVA YAPARIM ÇOK SORU SORARIM
◊ Birçok genç oyuncunun favori aktörü olduğunuzu biliyorum. Yaptığınız işleri ders mahiyetinde izleyenler var. Sizin role ya da karaktere yaklaşımınız nasıl oluyor?
- Herkesin tarzı farklı. Ben çok prova yaparım. Senaryoyu kafamda yaşarım, rolü kafamda yaşarım. Bazı aktörler var, akıllarından iş geçirmiyorlar ama sete gidip şahane performans sergiliyorlar. O yüzden herkes farklı.
◊ Merak ettiğimiz sizsiniz...
- Dediğim gibi hazırlık yapan bir oyuncuyum. Çok soru sorarım. Karakterin alternatif hallerini yaratırım. Karakterin mümkün olabilecek her yönünü düşünürüm. Genelde sete herkesten erken gidip kafamda yarattığım tüm versiyonları bir anda denerim.
Sonra “Delirdin galiba, yeter artık!” deyip dururum. Ama o anda çorba gibi farklı versiyonları denerken farkında olmadan gideceğim yön belli olur.
KALABALIKTA KONUŞMAYI SEVMİYORUM
◊ Filmde “Murray Franklin Show”a çıktığınız sahne de favorilerimden. Robert De Niro ile çektiğiniz o sahneyi değil ama çıktığınız ilk talk show’u soracağım. Hatırlıyor musunuz?
- Hatırlıyorum. David Letterman’a çıkmıştım. Birçok kişinin bildiği gibi kalabalık insan topluluğunda konuşmayı sevmiyorum. O zamanlar tecrübesiz, hatta biraz da saftım... Programa çıkmadan neler konuşulacağına dair ön hazırlık yapıldığını bilmiyordum. O an dünyanın en komik fikri gibi gelmişti. David’e de dedim, “Talk show’larda her şey planlanmış aslında yani” diye... David benim diyeceklerimi yapımcılara söylese de, o anda başka şeyler söylediğimi hatırlıyorum. Eğlenceli bir hatıraydı.