Güncelleme Tarihi:
MELİKE KARAKARTAL
Bu Behlül’le Bihter’in aşkı değil, gerçek...
Kıvanç Tatlıtuğ, evlendikleri günün fotoğrafını yolladı, “fan” dünyasında hayat tersyüz oldu.
Kıvanç’ın hayranlarında şöyle bir ikiye bölünmüşlük var.
Hepsi Kıvanç’ı taparcasına seviyor, bir kısmı Başak’a hakaretler yağdırırken, diğerleri bağırlarına basıyor.
Instagram fotoğraflarının altında Başak’a dair çok çirkin yorumlar var.
Galiba bazen insanlar hayranlık duydukları kişinin ve eşinin insan olduğunu unutuyorlar, hepsini birer “televizyon karakteri” olarak görüyorlar.
Olayı Behlül’le Bihter’in aşkı zannediyorlar galiba hâlâ...
Başak bu konularda ayrım yapabilen bir kadın, ona yazılan yorumların tam olarak hangi sebepten kaynaklandığının farkında, tepki vermiyor.
Çok yakışıyorlar, her ikisine de gönülden mutluluklar dilerim.
ONUR BAŞTÜRK
Başak’ın cool duruşu hayranları çıldırtıyor
Düğün fotoğraflarının altına Başak Dizer’i beğenmeyen hayran yorumları yazılması aslında normal.
Kıvanç hayranları, hangi kadınla evlenirse evlensin o kadını illa ki beğenmeyecek, yerin dibine sokacaktı.
Bir de Başak ekstra cool duruyor ya, bence Kıvanç hayranları buna da kıl oluyor.
Onu yaralamak için daha çok acıtıcı söz sarf ediyorlar.
CENGİZ SEMERCİOĞLU
Kıvanç’ın babalığına da hazır olun...
Onur’un söylediği doğru, Kıvanç kimle evlense aynı tepkiyle karşılaşacaktı...
Hayranlarının, “Eyvah Kıvanç gitti, Kıvanç’ı kaptırdık” sendromudur bu...
Ama sadece Kıvanç’ın meselesi de değil...
Bekarlığında şöhreti yakalamış her insanın yaşayacağı bir olaydır...
Kıvanç ve Başak da bunu yaşıyor şimdi...
Geçicidir... Hayranları evli Kıvanç’a da alışacak. Ayrıca Kıvanç’ın çok iyi bir baba olacağına da eminim...
Sadece evli değil, baba Kıvanç’a da hazır olsun hayranları...
ÖMÜR GEDİK
Kıvanç’ın ergen hayranları
Kıvanç’ın ergen hayranlarıKıvanç Tatlıtuğ’un düğün fotoğraflarının altına yardıranlara, “artık evlendi ya, ben artık onun hayranı değilim” diyenlere inanamıyorum. Tam bir ergen hayranlığı. Ne o, Kıvanç’la sevgili olacağınızı falan mı düşünüyordunuz? Zaten iki gün sonra yeni bir jöne kapılıp sürü halinde onun peşine düşeceksiniz, siz şimdiden gidin en iyisi. Kıvanç’ı aklı başında bir hayranlıkla sevenler, oyunculuğuna hayran olanlar, onun sevdiği kadınla mutlu olmasından mutlu olanlar kalsın, onlar Kıvanç’a yeter de artar bile.
Alternatif bir düğün fotosu
Ömür: Ben düğün işinde genelde çılgınlıktan yana olduğum için hem gelinliği hem de düğün fotoğraflarını daha farklı yapardım herhalde.
Gelin de damat da rengarenk giyinebilirdi.
Dahası evlilik her zaman saadet, aşk, meşk, sevişmek değil.
Arada birbirini yemek de olduğuna göre şöyle bir nikah fotoğrafı da olabilirdi.
Buyurunuz
önerdiğimiz temsili nikah fotoğrafı!
Cengiz: Bizim ‘düğün karemiz’ olsa olsa bu evlilikte kadının erkeği yiyip bitireceğinin fotoğrafıdır Ömür’cüm...
Biz bugün vampir Alexander’ın etkisinde çok kaldık galiba...
Erkeklerin gözüyle damat
Onur: Kıvanç’ın lacivert (yoksa koyu mu desem?) smokinini beğendim.
Çok yakışmış. Başak’ın sade gelinliğiyle gayet uyumlu olmuş.
Aslında Kıvanç, Hande Ataizi’nin eşi Benjamin’in düğünlerinde giydiği gibi daha açık mavi bir şey de giyebilirdi.
Ama bu da güzel. Sade ve olgun.
Bir yandan da gördüğüm en sessiz sakin düğün töreni.
Her şeyi abartısız. Nikah sonrası parti de öyleymiş, gayet sakin geçmiş.
Cengiz: Açık mavi bir smokin içinde Kıvanç’ı hayal edemiyorum...
En doğru tercihi yapmış...
Fantezi peşinde koşmak yerine doğrudan gol vuruşu yapmış...
Risksiz, abartısız...
Adam zaten model, boy pos var, fit bir vücuda sahip, çuval giyse yakışır yani...
Bu ikili çok iyi bir düğün kombinasyonu yaratmış...
Kadınların gözüyle gelin
Melike: Başak bir moda editörü. Bu düğünün “stil yoksunu” olacağını zaten hiç düşünmedim, o yüzden gördüğüm fotoğraflara hiç şaşırmadım. Hem düğün, hem de çift harika görünüyor.
Öte yandan Başak’ın ikinci evliliği...
İkinci defa evlenen kadını “usturuplu” gelinliğinden tanıyabiliyorsunuz.
Sekiz metre duvak, Kapadokya’daki sıcak hava balonu kadar kabarık gelinlik diye tutturan kadınlar bile değişiyor, o etekler birden fıss iniyor, dünyanın en şık, en oturaklı kıyafetleri geliyor yerlerine.
Hatta sadece beyaz elbiseler giyiyorlar, gelinlik bile denemez. Bu arada ister Kıvanç Tatlıtuğ ister Noel Baba göbekli erkek olsun, fark etmez, erkeklerin işi hep kolay.
Ömür: Pek anlamam gelinlik işlerinden.
Ama çok sadesini de sevmem. Başak’ınki çok ağırbaşlı olmuş sanki. İkinci evliliği olduğu için gelinlik giymem saçmalığına girmemiş olması iyi aslında.
Ama yine de farklı bir gelinlik seçebilirdi gibi geliyor bana.
Hüsnü Şenlendirici: Beni yanlış anladınız!
Geçen haftanın inenleri arasındaki Hüsnü Şenlendirici pazartesi akşamı Magazin Konseyi üyelerine telefon zinciri çekti.
Melike, Cengiz ve Onur’a ulaşamamış. Ben konuştum Hüsnü’yle, bolca dert yandı.
Kendisine yapılan haksızlığı şöyle özetledi: “Ömürcüm kendimi sizin inenler köşesinde görünce çok üzüldüm.
Çünkü ortada büyük bir haksızlık var.
Beni aradılar, ‘Söylemek istediğiniz bir şey var mı’ dediler.
Ben de ‘Bugüne dek bu konularla ilgili konuşmadım, şimdi de konuşmak istemiyorum, şu anda da zaten Hindistan’da dünyaca ünlü iki müzisyenle stüdyodayım’ dedim.
Sonra demediğim her şey benim ağzımdanmış gibi yazıldı.
O yazılanların hiçbiri ağzımdan çıkmadı.”
Bunun üzerine Hüsnü’ye asıl sorulması gerekeni sordum tabii.
Hindistan’da birlikte albüm kaydı yaptığı dünyaca ünlü iki müzisyen Zakir Hüseyin ve Zafer Yusuf’muş. Kısa bir süre sonra tüm dünyada dağıtılacakmış.
(Ömür Gedik)
INSTAGRAM KARE AS
Ceceli’nin Boz fotoğrafı...
Mustafa Ceceli’nin “Kork be Allah’tan... Yakında” notuyla paylaştığı ve Murat Boz’la yumruk yumruğa verdiğini gösteren instagram paylaşımı rekor kırdı, en son baktığımda 107 bin beğeniyi geçmişti, altına da 5 bine yakın yorum yazılmıştı. Bence haftanın en güzel karelerinden biriydi... (Ömür Gedik)
Fahriye Evcen portreleri...
Yazılı olmayan bir Instagram kuralı: Neren güzelse onun resmini koyacaksın... Fahriye Evcen’in en çok yaptığı şey de peş peşe portre fotoğraflarını yüklemek...
Sağdan, soldan, profilden değil, doğrudan karşıdan çekilmiş fotoğraflar... Demek ki en iyi cepheden çekilen fotoğraflarda gözüktüğünü düşünüyor...
Son 4 paylaşımında kuralı değiştirmedi, takipçileri de ona, “Biraz da Burak’la fotoğraf paylaş” dedi... (Cengiz Semercioğlu)
Ece Sükan stili...
Göz var, stil duygusu var, başka dünyadan haberler var...
Daha ne olsun?
Normalde durmadan kendi fotoğrafını koyanlar yoruyor ancak demek ki mesele bir fotoğrafa kendi hayatını sığdırabilmek, hayatını bir kare ile tarif edebilmek.
Ece, bunu iyi yapıyor. Öylesini görünce, ister her karede o olsun, ister kendi gözünden gördüklerini aktarsın, insan daha fazlasına bakmak istiyor. (Melike Karakartal)
Nusr-et ve Arap erkek!
Nusret’in hesabı bu haftanın en eğlenceli karelerine sahipti. En efsane kare ise Nusr-et Dubai’nin önünde Nusret’in Arap bir müşterisiyle çekilen pozuydu.
Arap adamın elindeki kadın çantası ve fotoğrafın altına Nusret’in “Lokum gibiyim dedi” yazıvermesi kafaları karıştırdı. Yoksa şeyhlerin yeni modası bu mu?
Peki adamın ağzından Nusret’in “lokum”lu cümle sarf ettirmesi ne anlama geliyor? Kafam karıştı... (Onur Baştürk)
İNENLER ÇIKANLAR
Elçin Sangu (İNDİ)
Onur: Her ne kadar dizide giydiği gerçek kürkten yapılma parkayı giymesi onun değil, dizideki kostümcünün styling’cinin sorunu olsa da, dikkat etmesi gerekirdi. Sonuçta bu şuursuz hareket ona puan kaybettirdi.
Melike: Bu kürk meselesi artık hakikaten iç kıydı. Hiç mi okumaz, öğrenmezler kürk giymeyi tercih edenler veya bildikleri halde mi bunu yaparlar?
Tarih öncesinde olduğu gibi şu anda hayvan katlederek ısınmaya mecbur değilsiniz, bir zahmet kürk giymeyiverin. Dolayısıyla biz de artık kürk muhabbeti yapmayalım, tekrar tekrar önümüze gelmesin.
Ömür: Kürk giymesi kostüm tasarımcısının suçuymuş, Elçin n’apsaymış falan dinlemiyorum ben. Giymeseymiş, “hayır, ben kötü örnek olmak istemiyorum, bu kürk için masum hayvanların hunharca canına kıyılıyor, siz ne yaptığınızın farkında mısınız?” deseymiş. Elçin, çıkıp özür dilemediği, kürke karşı olduğunu söylemediği sürece benim gözümde her gün biraz daha inmeye devam edecek.
Cengiz: Eğer sırf dizide yakası gerçek kürk mont giydiği için Elçin Sangı inecekse bir de Kösem’in son bölümünde Hülya Avşar’ın giydiğine bakmak lazım.. Yerleri süpürüyordu kürkü... Tabii gerçek mi, ‘Dizi Modası’ yazarımız Sibel Arna’ya sormak lazım...
Bülent Ersoy (İNDİ)
Ömür: Milyonlarca liralık alışveriş yapmasına bir şey diyemeyiz. Kazanıyor ki harcıyor. Ancak zaten bütün gün çalışmış ve yorulmuş personeli mağaza kapandıktan sonra saatlerce ayakta tutması olmadı. Keşke gün içinde, kendine ayrılan özel bir bölümde halletseydi işini.
Cengiz: Merak etme bahşişini de vermiştir. Eli açıktır Bülent Hanım’ın... Dükkanı kapatması, bu tavırları görgüsüzlük değil... Kendi rahatlığı için yapıyor, haklı da... Mesai saatinde gitse bu rahatlıkta alışveriş yapması mümkün değil... Ayrıca Harvey Nichols, Bülent Ersoy’un 50 bin lirasıyla dönmüyor. Siz asıl o mağazada kimlerin 100 bin, 200 bin lira harcadığına bakın...
Melike: Bülent Ersoy mağazanın açık olduğu saatlerde alışveriş yapsa ne olacak? İlgiden bunalıp alışveriş yapmayı keseceğini, imza dağıtmaktan iflahı kesileceğini zannetmem, mağazanın müşteri profili de Ersoy’u ilgiden bunaltıp kaçıracak bir kitle değil. İnsanlar en fazla tatlı tatlı bakarlar, merhaba derlerdi. Gereksiz bir durum içine sokmuş kendini.
Onur: Bülent Ersoy’a kızmıyorum. Çünkü bu tür lüks mağazalar VIP müşterileri için gece mağazayı açarlar, bu çok normal. Bülent Hanım’a özgü bu durum değil. Ayrıca Bülent Hanım bir yandan iyilik de yapmış. Çünkü gündüz mağazaya gelseydi sıfır makyajsız haliyle, ortalıkta bir panik havası esebilirdi. Gece gelmesi hayırlı olmuş!
Kaan Tangöze (İNDİ)
Cengiz: Ok yaydan çıkmış artık... Evliliğinde uzatmayı oynuyor, resmen Kıvılcım’la beraber artık... Bunu boşanmadan yaptığı için bu hafta tartışmasız inenler listemin en tepesinde...
Melike: Kaan Tangöze hızla bir yandan çocuklarım ve aile hayatım, bir yandan sevgilim diyen adamlara dönüşüyor. Olan kadınlara oluyor. Seçkin, bir sevgiliye tahammül gösteren kadın, Kıvılcım ise sevdiği adamın “koşullarına” katlanan kadın görünüyor şimdilik ve her ikisiyle ilgili de iyi konuşan kimse yok. Bu, kadınlara haksızlık.
Onur: Garajistanbul’daki konserden sonra “Kaan askerleriyiz” diyerek gazetecilere saldıranlar yüzünden bence bu haftanın dibe çakılanı Kaan!
Ömür: Şimdi ben “Bekle Dedi Gitti” şarkısını söyleyen bu harika adamı nasıl eleştireyim. Ama boşan da n’aparsan yap be Kaan’cım demeden de edemeyeceğim tabii. Bu halinle hem yakınındaki her iki kadını hem de kadınları bu hale düşürmenden nefret eden bizleri sinir ediyorsun.
Tarkan Süalp (İNDİ)
Onur: Çarşamba gecesiydi. Tarkan Süalp, Mitte’de kız arkadaşıyla yemek yedikten sonra dışarı çıktı ve gazeteciler kameralarını çalıştırdı. Öyle sinirlendi ki, biz içeride bile duyduk Tarkan Bey’in sesini. Gazetecilere böyle davranmasına gerek yoktu. Çok abarttı.
Ömür: Tarkan’ı tanırım, sakin, pozitif ve saygılı biridir. Bu kadar sinirlendiyse bu olayın sürekli tekrar etmesinden ya da o an başka bir şeye de kızmış olabileceğindendir. Yine de yaptığı yanlış tabii.
Cengiz: Tarkan-Malkoç ikiz kardeşler kimbilir hayatları boyunca ikiz olmanın ne zorluklarını yaşadılar... Yerinde olsam beni Süalp zanneden gazetecilere “Bade’yi çok seviyorum” der makaramı yapardım.
Melike: Malkoç ve Tarkan Süalp, görüldükleri zaman gazetecilerin ilgisiyle karşılaşacak kişiler, bu değişmeyecek. Üstelik hep karıştırılacaklar. Tat kaçırmak yerine değişmeyecek bu durumla barış yapmak daha mantıklı görünüyor.
Seda Akgül (ÇIKTI)
Onur: Bir ünlü kadın sadece zayıfladı diye yükselişe geçti diye algılanıyorsa, bu işte bir tuhaflık var. Ömür ve Melike bir kadın olarak buna ne diyorlar? Bence Seda Akgül kilolarıyla da hoş bir kadındı. Asıl yükselişi Kısmetse Olur programıyla oldu bence.
Cengiz: Televizyon böyle bir şey işte, reyting erkeğe karizma, kadına güzellik getirir... Seda’yı yıllardır tanırım, yıllardır ekranda. Ama ilk kez böyle yüksek reytingli bir programı sunuyor... Çok daha popüler olunca da ona göre davrandı, zayıfladı... Tebrikler, işinin hakkını verdiği için...
Melike: Üç yıl önce tam 20 kilo alıp, sağlıklı beslenmeyle ve uzun mesafe koşucusuna dönüşerek normal kilosuna dönmüş bir insan evladı olarak söylüyorum ki, çok iyi yapmış. Seda Akgül sopa kızlara dönmemiş, sadece normal kilosuna geri dönmüş, ona sağlık problemi yaratan kilolarını vermiş. Harika görünüyor.
Ömür: Severim bu kadını, harbidir, dobradır, hoş sohbettir, dolu doludur, iyi dosttur, e bir de sağlam hayvanseverdir. Sadece zayıflaması ve güzelleşmesi değil onu çıkaran, en başta “Seda burada olmaz” dedikleri bir işte bile tuttuğunu koparması, zirveye yerleşmesi. Bravo Seda...
HAFTADAN KALANLAR
Haftanın mekanı
Zuma
Haftanın filmi
Osman Pazarlama
Güldürme söz konusu olunca bir Recep İvedik değilsin Osman Pazarlama. Ama bazıları gibi de yerden yere vuramayacağım bu filmi.
Çünkü Şahan Gökbakar filmi denince ne olursa olsun aklıma ilk gelen kahkaha oluyor.
Burada da birçok sahnede güldüm. Kısa yoldan köşeyi dönmeyi planlayan Osman’ın zihni sinir icatları eğlenceli.
Demet Akalın sürprizi ve kürke hayır protestosunu da hoş anlar olarak unutmamak gerek. (Ömür Gedik)
Haftanın dizisi
Vinyl
2016’nın “Mad Men”i, “Vinyl”. Bizde yayınlanmasını beklemiyorum, zira içki, uyuşturucu ekseninde geçen bir dönemi; New York’ta 70’lerin rock dünyasını anlatıyor ama şu sıralar dünyada en çok konuşulan dizi bu. İkinci sezon onayını almak için sadece pilot bölümünün gösterilmesi yeterli oldu. Pilot bölümünün yönetmeni Martin Scorsese idi. Yapımcılar arasında Mick Jagger da var, dolayısıyla “yazılmış dizi”den ziyade “yaşanmış dizi”den bahsediyoruz bir bakıma. (Melike Karakartal)
Haftanın olayı
Grammy
Benim için elbette geçen pazartesi Los Angeles’ta yapılan Grammy Ödül Töreni’ydi...
Hoş ekrandan izleyen Ömür beğenmediğini söylüyor ama salonda durum hiç de öyle değildi...
Çok etkileyiciydi ve görkemliydi...
Hani bizde Tarkan, Sezen, Ajda, Kenan, Demet, Hande, Sıla, Şebnem’in aynı gecede büyük sahne şovlarıyla ekrana geldiğini düşünün...
Grammy o kadar büyük şovdu işte... (Cengiz Semercioğlu)
Gülümse Alexander
Cengiz, Onur, ben toplantı için Soho’da oturuyoruz, Melike yolda.
Hürriyet’in ikinci sayfasında İf İstanbul’a Alexander Skarsgard’ın geleceği haberini henüz okumuşuz... Üzerine de laflamışken Onur “Şu karşıdaki Alexander Skarsgard olmasın” deyiverdi..
Stellan Skarsgard’ın oğlu, True Blood’ın yakışıklı vampiri karşımızda duruyordu.
Ben Konsey olarak fotoğraf çekelim diye tutturdum.
Cengiz “tamam” dedi.
Aramızda en cool Onur tabii, “Ben gelmem, siz gidin, zaten boyu da çok uzun, kısa kalırız” diye davranmadı bile.
Cengiz’le kalktık gittik Alexander’ın yanına, biraz lafladık.
Adam gerçekten müthiş yakışıklı, gözlerinde kaybolu-yorsunuz, o kadar.
Bir gün olmuş geleli, bayılmış İstanbul’a, balıkçıya, eski İstanbul dediği tarihi yerlere gitmiş, gezmiş.
“Profesyonel fotoğraf olmaz ama bir selfie çekeriz” dedi.
Çekmez miyiz dedik ve gülümsedik Cengiz’le...
(Ömür Gedik)