Güncelleme Tarihi:
◊ Nereden bağlanıyorsunuz?
- Londra’dayım. Neredeyse 1 yıldır buradayım. Sony için çektiğim filmi yeni bitirdim. Amazon için bir TV projesine başlıyorum. İkisi de Londra’da çekiliyor.
◊ Gerçekten inanılmaz. Diğer her yerde Covid-19 salgını sebebiyle çekimler ertelendi ya da iptal edildi, Londra’da ise her şey devam etti...
- Yalan söylemeyeceğim, gerçekten korkutucu... Salgın döneminde iki film bitirdim. Her gün test oluyoruz. Set ekibinin maske takma zorunluluğu var. Ve ekip oyuncularla mesafeyi korumaya dikkat ediyor. Çünkü sahneleri çekmek için maskelerimizi çıkaran bizleriz. Herkes son derece duyarlı.
◊ Geçtiğimiz haftalarda sosyal medya hesabınızda 17 yaşındaki halinizi paylaştınız. O fotoğrafa baktığınızda aklınızdan neler geçiyor? Zamanı geri alabilsek, o genç kadına neler tavsiye edersiniz?
- Her şeyden önce o fotoğrafa baktığımda “Kahretsin ne kadar zayıftım! O bel nereye gitti?” diyorum. (Gülüyor) O genç kadına ne söylerdim... Miss Hindistan güzellik yarışmasına katılan yarışmacılardan biriydim. Maalesef çok ciddiye alıyordum. Genç Priyanka’ya vereceğim tek tavsiye, “Bu, dünyanın sonu değil” olurdu. “Bu baskıyı omuzlarından kaldır, çıktığın yolculuğun tadını çıkarmaya odaklan” derdim. Sanırım şu anda o duygulara ulaştım.
BOLLYWOOD BİR FİLM TÜRÜ DEĞİL, BİR SEKTÖR
◊ Bollywood filmlerinin sinemada özel bir yeri var. O filmleri bu kadar özel ve popüler yapan nedir sizce?
- Dünyanın her yerinde insanlar “Bollywood” kelimesini bir film türü olarak düşünüyor. Aslında Bollywood bir sektör ve Bollywood’da yapılan çok sayıda film türü var. İnternetten, dijital platformlardan önce Hollywood ile Bollywood arasında bir fikir alışverişi vardı. Doğu’dan alınıp Batı dünyasına yerleştirilen şarkılar vardı mesela. Sanırım artık dünya bir bütün haline geldi. Dünyanın herhangi bir yerinde oturup başka bir ülkenin eğlence kültürünü ya da filmlerini izleyebilirsiniz. Bollywood neden bu kadar ilginç bir yer? Çünkü renkli ama marjinalleştirilmiş hikayeleri bir araya getiriyor. Hint filmleri dili anlamanızı gerektirmeyen ama duyguyu veren bir deneyim.
◊ Başarı elde edip kariyeri belli bir seviyede tutmak Bollywood’da mı, yoksa Hollywood’da mı daha zor?
- Dünyanın neresinde olursanız olun, eğlence sektöründe başarılı olmak zor. Eğer işinizde iyiyseniz ve yönetmenin “kayıt” dediği an ile montaj odası arasında yaratılan sihrin sorumluluğunun size ait olduğunun farkındaysanız, her yere uçabilirsiniz.
◊ Yakın zamanda bir Bollywood filmi projeniz var mı?
- Evet, var. Hindistan’daki TV şovum 5 yıl önceydi ve ondan sonra kariyerime Amerika’da devam ettim. İşin aslı buradaki projelerime yetişmeye ve Hindistan’da tekrar çalışabilmek için zaman ayarlamaya çalışıyorum. Gelecek yıl için sevdiğim birkaç senaryo okudum ve umarım devam eden işlerimin arasına onları da sığdırabilirim.
◊ “Pandemi döneminde iki film bitirdim” dediniz, hangileriydi onlar?
- Evet... Almanya’da “The Matrix 4” filmini çektim, Londra’da Sony için yaptığım “Text For You” filmini bitirdim ve şimdi Russo kardeşlerin (Marvel filmlerinin yönetmen kardeşleri) Amazon Prime için yaptığı seriye başlıyorum. Adı “Citadel” ve bu proje için yılın geri kalanında Londra’da olacağım.
◊ Hollywood’a geçebilen çok fazla Bollywood yıldızı olmadığını düşünüyorum. Katılıyor musunuz bu düşünceme?
- Çünkü buna ihtiyaçları yok. Hint film endüstrisi, dünyanın en büyük film endüstrilerinden biri. Dünyadaki her film endüstrisinden daha fazla film üretiyoruz ve pek çok Hint oyuncu başka bir şey yapma ihtiyacı hissetmiyor. Ben farklı bir şey denemeye hazırdım. Ama Hollywood’da çalışmam, hâlâ o inanılmaz Bollywood sektörünün bir parçası olmadığım anlamına gelmiyor.
◊ Peki Priyanka Chopra’nın gelecek hedefleri neler?
- Beni rahatsız eden rolleri oynayabilmek istiyorum. Derinlerine inmek istiyorum. Bu benim ilk ve en büyük görevim. Ve ilginç yetenekler yaratan bir film yapımcısı olmak istiyorum. İlginç içerikler, kadın odaklı içerikler ve Güney Asya içeriklerini kullanan bir yapımcı olmak istiyorum.
◊ Gelelim hem yapımcısı olduğunuz hem de rol aldığınız “The White Tiger” filmine... Nereden geldi bu proje size? Neden bu filmi yapmak istediniz?
- Öncelikle film 2005’te geçiyor. Şimdikinden farklı bir Hindistan var filmde. “The White Tiger”, Aravind Adiga’nın romanının adaptasyonu. Kitap, Man Booker Ödülü’nü kazandı. New York Times’ın en çok satanlar listesinde uzun süre kaldı. Yani Hindistan dışında da beğenilen bir kitap oldu. Los Angeles’ta bir sabah Twitter hesabıma göz atıyordum ve “The White Tiger”ın film olacağını okudum. Hemen ajansımı arayıp bu filmin bir parçası olmak istediğimi söyledim. Film dünyanın her yerinde var olan içsel sorunlar hakkında kendi kendini incelemeniz için bir ayna veriyor. Eşitsizlik dünyanın her yerinde var. Bu hikaye Hindistan’da geçiyor, fakat her ülkede bazı insanlar zengin doğar, bazıları fakir ve kaderleri nasıl bir ailede doğduklarına göre belirlenir. Film bunu umutsuzca değiştirmeye çalışan bir adamın hikayesini anlatıyor.
◊ Kast siteminde alt sınıfın yaşadığı umutsuzluğun korkunçluğu diyebiliriz bence... Umut yok, gelecek yok... Neredeyse kölelik gibi. Film 2005 yılına dayanıyor. Bugün Hindistan ne durumda?
- Dünyayı dolaştım ve inanılmaz koşullarda yaşayan insanlar gördüm. Sen ve ben rahat evlerimizde oturup her gün sıcak yemek yeme şansına sahibiz. Fakat günümüzde zengin ile fakir arasındaki uçurum büyüyor ve bu soruna çözüm bulmak zorundayız. Soruna dönersem, kitap 2000’li yılların başında yazılmış ve bugünkü Hindistan’ı pek yansıtmıyor. Kast sistemi yasaklandı. Kasta dayalı ayrımcılık Hindistan anayasasında yıllar önce yasaklandı. Ama çoğu kültürde sistemik ve kültürel sorunlar mevcut. Sosyo-ekonomik eşitsizlik tüm dünyada var ve bu filmin konusunu bu kadar evrensel yapan da bu.
◊ Siz artık tamamen farklı bir kültürde yaşıyorsunuz...
- Hâlâ iki tarafta da hayatım var. Belki fiziksel olarak Hindistan’da değilim ama içimdeki Hindistan’ı benden alamazsın. Bu filmde yapımcı olmam, modernlik ile gelenekler arasında sıkışmış bir kızı oynamam, toplumdaki değişimin bir yansıması. Güney Asya hikayelerini anlatabilmek en büyük sevincim. Güney Asyalı oyuncu kadrosuna ve hikayeye sahip filmleri global dijital platformlarda olması gerektiği kadar görmüyorsunuz.
EVLİLİK HEYECAN DOLU
◊ Nick Jonas’la muhteşem bir düğünle evlendiniz. Nick ile tamamen iki farklı kültürü paylaşıyorsunuz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
- Sanırım ikimiz de birbirimizin kültüründen çok şey öğrendik. Şükran Günü yemeğinin gerekliliklerini bilmiyordum mesela. Amerikan kültürüyle ilgili bir sürü küçük detayı unutuyorum ya da bilmiyorum. Nick’te de aynı durum söz konusu. İkimiz de birbirimizin yetişme tarzını yakalamaya çalışıyoruz.
◊ Evli olmanın en hoşunuza giden tarafı hangisi?
- Doğru kişiyi bulduğunuzda, bu bir ortaklık, bir arkadaşlık. Evlilik merak etmek, evlilik macera, evlilik heyecan dolu...
KİTABIM BENİ DEHŞETE DÜŞÜRÜYOR
◊ Kitabınızı sormak istiyorum. Bize birkaç cümleyle “Unfinished”i anlatır mısınız?
- Adı “Unfinished” (Bitmemiş), çünkü öyle hissediyorum. Kariyerimde bir tür ikinci yörüngeye geçtim. ABD’ye taşındıktan sonra her şeye yeniden başladım. Birazcık anılarım gibi. Çocukluğumdan günümüze kadar geçen dönem. Kariyerimde son 20 yıla dönüp baktığımda, yaptığım seçimleri ve nedenlerini anlattım. Yalan söylemeyeceğim, kitap beni dehşete düşüyor, çünkü zayıf noktalarımın çoğunu gösteriyor. Daha önce hiç bahsetmediğim şeylerden bahsediyorum ve bu çok korkutucu.
KARANTİNA BANA AİLEMİN DEĞERİNİ ÖĞRETTİ
◊ 2020, yaşadığımız en tuhaf, en zor yıllardan biriydi. Size neler öğretti geçtiğimiz yıl?
- Ailem yanımda olduğu için çok mutluyum, aksi halde üzücü bir yıl olurdu. Pandemide öğrendiğim tek şey, arkadaşlarımla ve ailemle sürekli temas halinde olmam gerektiği. Pandemi öncesi onlarla bu kadar temas halinde değildim. İşim her zaman önceliğimdi. Karantina, ailemin ve arkadaşlarımın değerini öğretti. Üretken bir dönemdi benim için. Kitabımı bitirdim. İki film çektim. Güvende ve sağlıklı olduğum için minnettarım. Bence bana şükretmeyi ve sahip olduğum nimetleri öğretti.