Güncelleme Tarihi:
Sinem ve Murat Asilcan, hayatlarını iyiliğe adamış, çocuklara her şeyin ücretsiz olduğu bir dünya yaratmış iki yardımsever... Yaptıklarını yakından görmek için onları Balat’taki 28 metrelik mini binalarında ziyaret ettim...
İçerisi insana mutluluk ve huzur veren masal kitaplarını andırıyor… Oyuncaklar, hikaye kitapları, çocuk eşyaları…
Aklınıza iyiliğe dair ne gelirse burada var. Sinem ve Murat buraya iyilik evi diyor. Çünkü burada çocuklara her şey bedava.
Binanın girişindeki açık gardıroptan isteyen istediği kıyafetleri alabiliyor.
Haftada 5 bin çocuk Paylaş Kurtul projesi sayesinde ihtiyaçlarını karşılıyor.
Sayıları da her geçen gün artıyor..
Sonuna kadar desteklemeliyiz onları.
Onlar yaşadıkça düzelecek dünya ve onlar yaşadıkça bitecek savaşlar...
Büyük bir sevinçle okuyun bizi bu hafta....
* Murat ve Sinem, Hobbit House Balat’ın kuruluş amacı nedir?
- Murat Asilcan: Çocuklara her şeyin ücretsiz olduğu bir iyilik evi açalım istedik. Araştırdık ve ülkemizde böyle bir yerin olmadığını gördük. Ekonomik gücümüz yoktu, bir kredi aldık ve bu işe giriştik.
- Sinem Asilcan: Murat’la ben iki mülkiyetsiz insanız. Hiçbir şeyimiz yok hayatta. Hiç paramız da yoktu. Çocukların her şeyi ücretsiz alabileceği bir yer açmak hayalimizdi. Riskleri göze alıp kredilerle burayı kurduk.
* Nasıl geçiniyorsunuz?
- Murat: Geri dönüşümden. Sinem’le ben iki çılgın geri dönüşümcüyüz. Bit pazarlarından giyiniriz. Ben ressamım. Sinem, Bilgi Üniversitesi Sinema-Televizyon Bölümü mezunu. Ama hayatımızı geri dönüşümden idame ettiriyoruz. Geri dönüşümden aldığımız ürünler için “Sat Kurtul” diye bir proje geliştirdik. Ürünlerini satmak isteyen insanlardan bir komisyon alıyoruz ve öyle geçiniyoruz.
* Sat Kurtul dışında bir de Paylaş Kurtul adında bir projeniz var. O nedir?
- Murat: Hayat paylaştıkça güzel fikrinden yola çıktık ve çocuklara her şeyin ücretsiz olduğu bir platform yarattık. Ayrıca sürdürülebilir dünyanın ilk geri dönüşüm projesi. Biz dernek ya da vakıf değiliz. Burada para yardımı ya da bunun gibi şeyler olmuyor. Bunun dışında şu anda bulunduğumuz Hobbit House ekolojik kahvaltı evimiz var.
* Ekolojik kahvaltı evi ne demek?
- Sinem: Bünyesinde sosyal sorumluluk kimliğini de taşıyan, ekonomik dinamiğini üreten bir ev. Burası 28 metrekare. Ve bizim hayalimiz 28 metrekareden galaksiye uzanan, çocuklara her şeyin ücretsiz olacağı bir iyilik eviydi. Burada kahvaltı veriyoruz. Ve kahvaltıdan aldığımız ücreti çocuklara aktarıyoruz.
- Berfin: Elbise dağıtıyorlar, bize oyuncak veriyorlar. Buraya geldiğimde hem yardım ediyorum hem de elbise alıyorum.
- Beyza: Ben kitap ve okul malzemeleri alıyorum. Çantamı da buradan aldım. Boş zamanlarımda da gelip Murat Abi ve Sinem Abla’ya yardım
ediyorum.
HAFTADA 5000 ÇOCUK GİYDİRİYORUZ
* Haftada ortalama kaç çocuğa ulaşıyorsunuz?
- Murat: İnanılmaz bir sayıya ulaştık. Her hafta yaklaşık 5 bin çocuğumuzu ikinci elden giydiriyoruz, oyuncak, masal kitabı veriyoruz, karınlarını doyuruyoruz.
* Çocuklarının karnını doyuruyoruz dediniz. Bunu nasıl finanse ediyorsunuz?
- Murat: Kendi bütçemizden. Bize yardım etmek isteyenler gelip kahvaltı yapıyor. Burada yapılan bir kahvaltı dışarıda bir çocuğu doyuruyor. Antalya’dan, Ankara’dan sırf kahvaltı yapmak için gelen iyilik melekleri var.
* Para bağışı kabul etmiyor musunuz?
- Murat: Hayır. Para bağışı yasak. Burayı çok büyük zorluklarla açtık. Kredilerimiz var ve ödemekte zorlanıyoruz. 85 bin lira borcumuz var. Bunun içinde dağıtım aracı almıştık onun kredisi de var. Bir kurum/kuruluş ya da hayırseverden bu noktada yardım bekliyoruz. Borçlarımızı bitirip daha çok çocuğa ulaşmak istiyoruz. Burası dünyada örneği olmayan biri. Bütün dünyada hakkımızda haberler, makaleler çıkıyor. Gerçekten çocukları çok seven birinden destek görmek istiyoruz.
* İnsanlar size ne gibi yardımlarda bulunabilir?
- Sinem: Temiz kıyafetler, oyuncaklar, masal ve öykü kitapları gönderebilirler.
Erzak yollayabilirler. Çünkü çocuklara gıda göndermek istiyoruz.
Bir de buraya gelip kahvaltı yaparak destek olabilirler. Burası iyilik evi ve buraya yardımda bulunanlar da iyilik melekleri. İnanın Tüm Türkiye’den kıyafet, oyuncak ya da kitap geliyor.
* İnsanların sizden nasıl haberi oldu?
- Sinem: Sosyal medyada bizimle ilgili çok fazla yorum yapılıyormuş. Biz takip edemiyoruz ama insanlar söylüyor. Buraya gelen herkes bizi sosyal medyadan paylaşıyor.
Çok duygulu şeyler yazılıyormuş hakkımızda. Projemiz kendi kendine sürdürülebilir ve fenomen oldu.
* En çok neye ihtiyacınız var?
- Murat: Buraya artık sığmıyoruz. Kıyafetlerin, oyuncakların ve gelen eşyaların tasnif edilmesi için büyük bir yere ihtiyacımız var. Bazen o kadar dolu oluyor ki gelenlere kahvaltı veremiyoruz.
Daha büyük bir binamız olursa hem daha çok insana kahvaltı verebiliriz hem de girişinde çocuklara her şeyin ücretsiz olduğu bir dükkan açabiliriz.
* Kira ödüyor musunuz?
- Murat: Evet. Bunun dışında elektrik, su ve az önce bahsettiğimiz gibi kredi ödüyoruz.
Çok masraf ettiğimiz için uygun kiramız uygun.
Üç kamyon moloz çıktı buradan. Altı ayda eşimle birlikte yaptık. İçindeki bütün eşyaları geri dönüşümden aldık.
İyilik evi gönüllüleri
- Özlem: Konservatuvardan yeni mezun oldum. Tiyatrocuyum. Sinem ve Murat’la bir yıl oldu tanışalı. Boş olduğum her fırsatta onlara destek olmaya geliyorum. Bulaşık da yıkıyorum yerleri de siliyorum.
- Mehmet Akif: İstanbul Teknik Üniversitesi İmalat Mühendisliği 2. Sınıf öğrencisiyim. Gönüllü olarak geliyorum. Dağıtımda ve temizlikte yardım ediyorum.
- Erkan: Ben sosyal bilgiler öğretmeniyim. Gönüllü olarak birçok sosyal sorumluluk projesinde çalıştım. Murat’ların böyle bir şey yaptığını öğrenince hemen geldim. Bayramda palyaçoluk yaptım. Hayatımda geçirdiğim en güzel bayram oldu. Atanmayı bekliyorum. Boş olduğum her anda da burada olmaktan çok keyif alıyorum.
KAHVALTIYA GELDİM, KENDİMİ BULAŞIK YIKARKEN BULDUM
* Ayşem Başoğlu (Şirket Sahibi): Bir arkadaşım Hobbit House’u sosyal medya görmüş ve bana söyledi. İş yerim buraya çok yakın olduğu için merak edip geldim. Bir şeyler getirdim. Murat’ı ve Sinem’i çok sevdim. Yaptıkları işin gönüllülüğüne ve tek başlarına bu kadar şey yapmalarına hayran kaldım. Ardından bir pazar günü kahvaltıya geldim. Sonra da işe giriştim. Bulaşık da yıkadım burada eşyaları tasnif etmelerine yardım da ettim. Etrafımdaki herkese söylüyorum. Ve insanlar artık sürekli bir şeyler yollamaya çalışıyor.
23 YIL KiMLiKSiZ YAŞADIM, ONLAR SAYESiNDE KiMLiĞiM OLDU
* Şerafettin, Murat ve Sinem sayesinde bir evin olmuş… Hikayeni anlatır mısın?
-Şerafettin Denizliyim: Tekirdağlıyım. Romanım. Burada çalışıyorum. Çocuklara eşya ve yemek dağıtımında görevliyim. Dün Roman mahallesinde dağıtım yaptık. Ben 23 yıl kimliksiz yaşadım. Babam ben çocukken rahmetli oldu. Sonra da sokaklarda yaşamak zorunda kaldım. Murat Abi ve Sinem Abla ile tanıştıktan sonra hayatım değişti. Bana kimlik çıkarttılar. Ardından askere gittim. Askerden döndükten sonra bana bir ev tuttular. Sağ olsunlar kirasını onlar ödüyor. Şimdi de burada okuma-yazmayı öğreniyorum.
* Sokaklarda yaşadığın dönemde nasıl hayatta kaldın? Kimler destek oldu?
Komşular yemek veriyordu. Su ve simit sattım. Kışları Eyüp Sultan’da yatardım. Hiçbir kötü alışkanlığım olmadı. Hastalanırdım komşular beni sevdiği için hastaneye götürürdü.
* Akrabaların ya da yakınlarından sana destek veren olmadı mı?
- Olmadı. Zor zamanlar geçirdim. Kendime sadece kendim destek oldum. Formülünü bilmiyorum ama gülmeyi çok seviyorum. Bir de şarkı söylemeyi.
* Hayatında affedemediğin kim var?
- Birçok insan var. Zamanla sevgi ve şefkatle affedebileceğimi düşünüyorum.
BİT PAZARINDA TANIŞIP EVLENDiLER
* Nasıl tanıştınız?
- Murat: Bit pazarında tanıştık. Ben bir takıya bakmak için eğildim. O sırada Sinem de aynı takıya eğilmiş. Orada tanıştık. Benim bir dönem sahafım vardı. Sinem’in de varmış. Onunla farklı zamanlarda çok benzer şeyler yapmışız.
* Neden herhangi bir yerde maaşlı olarak çalışmayı düşünmediniz?
- Murat: Çünkü felsefe olarak mülkiyetsizliği savunuyoruz. Örneğin hiçbir zaman kendimize ait bir evimizin olmasını istemiyoruz. Bu insanı yerleşik düzene bağlıyor. Biz biraz farklı düşünüyoruz. Ömrümüzü iyilikler yaparak yollarda tamamlamak istiyoruz.
TÜRKİYE’NİN BÜTÜN YOKSUL KÖYLERİ DOLAŞIP ÇOCUKLARI GİYDİRMEK İSTİYORUZ
* En büyük hayaliniz ne?
- Sinem: Paylaş Kurtul’u gezici olarak yapıp yollara düşmek istiyoruz. Türkiye’nin bütün yoksul köylerine gidip, çocukları geri dönüşümden giydirmek, kitap vermek ve oyuncak dağıtmak istiyoruz. Onlara geri dönüşümü anlatmak istiyoruz.
Bu yaz Bademler Köyü’ne gittik. Dağıtım yaptık ve orayı çok sevdik. Onlar da bizi çok sevdi. Orada ekolojik çocuk köyü projesi geliştirmek istiyoruz.
AİLEMİZİN GÖZÜNDE ÇER ÇÖPLE UĞRAŞAN İKİ HİPPİYİZ
* Aileleriniz ne diyor tüm bunlara?
- Sinem: Ailelerimiz modern insanlar. Destek oluyorlar.
- Murat: Onların gözünde çer çöple uğraşan iki hippiyiz. Sadece parasız olmamızla ilgili bir kaygıları var. Benim sigortam yok mesela. Ama örneğin benim için Şerafettin daha önemli. Bu ülkede umut var, iyilik melekleri var. İyilik yapmaktan asla vazgeçmeyeceğiz.
Fazlanız varsa verin, başka insanları sevindirelim
* Başka ne gibi etkinlikleriniz var?
- Murat: Her bayramda yetim çocuklara bayram yeri kutlaması yapıyoruz. Onlara trompet çalıyoruz, oyunlar oynuyoruz. Geçen sene çocuklar için içinde hiç para geçmeyen bir festival yaptık. Bu sene Fatih Belediyesi bizimle birlikte bu festivali yapmak istiyor.
* Mesela trompet çalıyoruz dedin. Onu nereden buluyorsunuz?
-Murat: Paramız yok, bize trompet yollayacak yürekli biri var mı diyoruz ve bizim gibi bir deli çıkıp geliyor. Sosyal medyadan böyle çağrılar yapıyoruz. Börek lazım diyoruz bir yardımsever alıp geliyor. Korkuluk olur musun dediğimiz bir teyze bile oldu. Çocukları sevindirmek için insanlar ellerinden geleni yapıyor.
* Buraya kıyafet getiren insanlara çocuklara siz giydirin dediğinize tanık oldum…
-Murat: Aslında amacımız tam da bu. İyilik melekleri yaratmak. Bu sinerjinin bütün mahallelere yayılması. 9 mahallede Paylaş Kurtul gardıropları kuruldu. Hem de sivil olarak. İnsanlar kendi kendilerine sivil bir dayanışma içine girmeye başladı. Bu da bahsettiğimiz gibi bizim en çok istediğimiz şeylerden biriydi. Bunun yaygınlaşmasını istiyoruz.
- Sinem: Fazlanız varsa verin. Hem eviniz rahatlar hem de başka insanlar sevinir. Biz insanlara fazlanız varsa kapıcınıza vermeyin onlar artık doydu, gerçekten ihtiyacı olan insanlara verin diyoruz. 500 liraya çocuğunuza bir oyuncak aldınız. Ama kırıldı. Atmayın. Onu bize yollayın. Ya da kullanmadığınız oyuncukları, giysileri. Paylaşma kültürünün yeniden hatırlanmasını istiyoruz.