Güncelleme Tarihi:
◊ Ben çalışmalardan, yeni projelerden falan önce, YouTuber Danla Biliç’le yaşadığın olayı sormak istiyorum. O seni “Kalçalarını görelim” demekle suçluyor, sen onu hakaretle... Olay mahkemeye taşındı galiba, değil mi?
- Doğru. Mahkemeye ben verdim, dava benim davam.
◊ Ne oldu, nasıl başladı bu kavga?
- Bundan 3 ay önce YouTube’da bir programa başladım, ünlülerin beden dili analizlerini yapıyordum. Bana getirilen isim listesinde Danla Biliç de vardı. Kendisi daha önce “Beyaz Show”a katılmıştı. O yayından sonra fazla kiloları ve görüntüsü yüzünden resmen linç edilmişti. Gerçekten üzülmüştüm duruma.
◊ E şu ana kadar bir sorun yok...
- Yok yok... Ben sonrasında HaberTürk’te yaptığım programa çağırdım, “Gel konuşalım” dedim. Menajeri dedi ki “Depresyonda, kendini iyi hissetmiyor”. O sebeple görüşemedik. O süreçte ben çalışmayı yaptım, analizi bitirdim ve menajerine gönderdim. Bunlar da mahkemeye sunuldu zaten.
◊ Mahkeme sürecine atlamadan önce, ipler hangi noktada koptu, onu bir anlatır mısın?
- Dediğim gibi analizi menajerine gönderdim, “Çok teşekkürler, elinize sağlık” diye yanıt geldi. İçimiz rahat yayına verdik. Ama aynı hafta birlikte çalıştığı kameraman sorunlu şekilde işten ayrılıyor ve Danla Biliç hakkında bir şeyler söylüyor. Ortalık karışıyor. Yine aynı dönemde bu Şeyma Subaşı ile ilgili bir video koyuyor, Acun da aynı gün onu kaldırtıyor. İki olaydan sonra sosyal medyada yine linç yemeye başladı. Ve dikkati dağıtmak, kendine taraftar toplamak için bana saldırdı.
◊ Nasıl saldırdı?
- “Aşkım Kapışmak benim kalçalarımı görmek istiyormuş” dedi.
“TAKINTILI DEĞİLİM” DEDİ SONRA MİDE AMELİYATI OLDU
◊ Neyin üzerine böyle bir şey söyledi? Durduk yere değil herhalde...
- Ben analizde şunu söylemiştim; “Bu kadar özgüvensiz olma, çekimlerde hep masanın arkasında konuşuyorsun. Gel masanın önüne, kendini göster, özgür bir şekilde konuş”... O analiz üzerine dedi işte. Bir de benim tavsiyeme, “Ben çok takıntılı değilim” diye cevap verdi. Ama geçenlerde mide ameliyatı olmuş.
◊ Sen de bunun üzerine dava açtın...
- Direkt bunun üzerine değil aslında... O tutup da “Aşkım Kapışmak kalçalarımı görmek istiyor” deyince, videomu izlemeyenler beni linç etmeye başladı. Normalde ciddiye almazdım ama milyonlarca fake hesaptan tehdit, küfür yağınca mecbur kaldım. Benim videoda söylediklerimi çarpıtıp gündem yaptı. Ben de hakaret davası açtım. “Hiç söylemediğim bir şeyi söylemişim gibi gösterip beni siber saldırıya uğrattı” dedim.
◊ İftira tamam, hakaret davası niye?
- Kendisi ayrıca benim için “Şeref yoksunu, karaktersiz” demiş. İstediğin kadar YouTuber ol, ünlü ol fark etmez, benim kimseye eyvallahım yok. Kimseye “şerefsiz”, “karaktersiz” diyemezsin. Bazı yeni nesil YouTuber’larda böyle bir patavatsızlık var ne yazık ki. Küfür falan. Beni kadını aşağılamakla suçluyorsa, önce kendi çektiği videolarda kadınlarla ilgili söylemlerine bir bakmalı.
◊ Belki işin eğlence kısmındaydı, bu noktaya geleceğini düşünmüyordu...
- Bunu başka ünlülere de yaptı, onlar cevap vermedi. Ben de cevap vermeyecektim ama işin içine “şerefsiz” falan karışınca, onun söylemleri nedeniyle linç yiyince başka seçeneğim kalmadı. Sonucu bekliyorum, malum adli tatil şimdi.
BEN KALÇADAN ETKİLENMEM ZEKAYA ÂŞIK OLURUM
◊ Tartışmanın büyümesinden, antipati yaratmaktan korkmuyor musun?
- Hayır. Beni sevip sevmemeleri hiç umurumda değil ki... Ya “Kalçalarımı görmek istiyor” demiş, böyle bir şey söylenir mi? Bir kere ben sapyoseksüelim, kalçadan etkilenmiyorum. O kavramı bilmiyorsa da söyleyeyim, zekaya âşık olan insan demek. Beni kadının toplumsal olaylara duyarlılığı, verdiği reaksiyonlar, zekası, dik duruşu etkiler. Hiçbir zaman göğüs ve kalça tahrik etmedi beni... O yüzden zaten benim görüş alanımda değil kendisi.
◊ Geçmiş olsun diyeyim, konuyu burada kapatalım.
- Teşekkür ederim, sağ ol.
MÜJDAT GEZEN “CİDDİ ANLATMA, KİMSE DİNLEMEZ” DEDİ, HAKLI ÇIKTI
◊ Şimdilerde ne yapıyorsun?
- Turneye hazırlanıyorum. 14 Eylül’de başlayacak.
◊ Sen geçen sene Harbiye’de de çıkmıştın. Büyük riskti ve sen bunu göze aldın.
- Evet, Türkiye’de bir ilk. Kişisel gelişim semineri ile stand-up’ı harmanladım. Böyle bir ilkle Harbiye’yi doldurmayı başardık. 5 bin kişi geldi. İşte o gün dediler ki “Sen bu işi artık dünyaya taşı”. Sonrasında Avrupa turnesine başladım. 100 bin kişiye ulaştık. Dönüşte de Türkiye’de 80 ili gezdik.
◊ Son dönemde neler yapıyorsun?
- 2 aydır yurtdışındaydım. Yeni sezon öncesi biraz dinleneyim dedim. Yakında Amerika’ya gideceğim. Sonra sırada Çin ve Avustralya var. 13 ülke dolaşacağım. Oradaki Türkler beni bekliyor.
◊ Senin seminerlerinde -ya da gösteri, tam olarak ne diyeceğimi bilmiyorum- bu kadar ilgi çeken ne?
- (Gülüyor) Yaptığım işi sen çok iyi biliyorsun, daha mutlu ve başarılı olmak üzerine 2 saatlik bir seminer bu. Belki tek farkım stand-up’la harmanlamam.
◊ Stand-up’çı mısın?
- Tabii ki değilim ama eğlenceli anlatıyorum. O da Müjdat Gezen sayesindedir, ne kadar teşekkür etsem az kendisine... Müjdat hoca 2 sene eğitim verdi bana. O süreçte hep “Ciddi anlatma, insanlar dinlemez. Komediyle harmanla çünkü bunlar çok sert konular” dedi.
◊ Ne gibi sert konular mesela?
- İlişkiler serttir, ne kadar güzel görünürse görünsün aşk serttir, mutlu olmak büyük bir problemdir. Neyse, onun okulunda 2 sene eğitim aldım ve verdiği güçle yürüdüm. O format tuttu Türkiye’de. Dünyada da bir karşılığı oldu. Az önce dediğim gibi 14 Eylül’de başlıyor yeni turne. İstanbul’dan başlıyoruz, sonra Viyana, Almanya devam edecek.
◊ Yurtdışında tepkiler nasıl?
- Şöyle bir handikap var, bazı kavramlarda karmaşa yaşıyoruz, tekrar tekrar anlatmak zorunda kalıyorum. Güldükleri şeyler de farklı, ağladıkları şeyler de. Bazen mimikler bile farklı oluyor.
◊ Senin seminerine en çok niye geliyorlar? Amaçları bilgilenmek mi, yoksa gülmek mi?
- Yaşadıkları acılara, gurbet kavramına ve ilişkilere komediyle yaklaşmam hoşlarına gidiyor... Sanırım her ikisi de...
◊ Gurbet ve özlem konularına da giriyor musun?
- Tabii tabii... Hepsi var. Bu kavramları mizahi bir üslupla çok paylaştım onlarla.
◊ Yurtdışındaki Türkler ile Türkiye’dekiler arasında, konulara yaklaşım açısından hiç farklılık görüyor musun?
- Bir kere bizden daha mutlular, bunu oraya gidince anladım. Sorunlar ne kadar aynı görünse de reaksiyonlar başka. Daha açık bir kafaları var. Hem kendi kültürlerini çok iyi koruyorlar hem başka kültürlere bizden daha saygılılar.
ALMANYA’DA BENİM İÇİN “KİŞİSEL GELİŞİMİN TARKAN’I” DİYORLAR
◊ Çünkü farklı kültürlerle bir arada büyüyorlar.
- Aynen öyle. Bu arada söylemeyi unuttum, kasım gibi Berlin’de bir yer açıyoruz. Orada hem çalışıp hem de yaşama gibi bir planım var.
◊ Neden Berlin?
- Biliyorsunuz 4 milyon Türk yaşıyor orada. Ve onların da böyle bir şeye ihtiyacı var. Zaten oradakiler bana “Kişisel gelişimin Tarkan’ı” diyorlar.
◊ Anlamadım, neden böyle bir benzetme?
- Çünkü orada bu kadar çok turne yapan bir Tarkan bir de ben varım. Hatta bir turneye birlikte çıktık. Organizatörümüz aynıydı. Bir gün önce o çıkıp eğlendiriyordu, bir gün sonra ben çıkıp güldürüyor, düşündürüyordum.
ÜLKEDEKİ EN BÜYÜK SORUNLARDAN BİRİ BABA-ÇOCUK İLİŞKİSİ
◊ Bu sene televizyonda olacak mısın? Var mı öyle bir proje ufukta?
- O biraz muallakta. TRT’den geldi bir teklif, onu konuşuyoruz şimdi. Büyük ihtimalle olacak, format üzerine görüşüyoruz.
◊ İki taraf da onaylarsa, nasıl bir format olacak?
- Babalarla çocuklarına yemek yaptıracağız, o sırada da aynı zamanda edep, adap, etik, misafirperverlik, nezaket ve zarafeti konuşturacağız. Biliyor musun, bu ülkedeki en büyük problemlerden biri baba-çocuk ilişkisi. Neden dersen, babalar çocuklarıyla çok güçlü ilişkiler kuramıyor.
◊ Yeni jenerasyon babalar daha iyi ama... Eşleri yanlarında olmadan bebekleriyle dolaşıyorlar falan...
- Bebekler, küçük çocuklar farklı... Ben gençlerden söz ediyorum.
Gençlerin babalarıyla ilişkisi neredeyse tamamen para üzerine kurulu.
Bir de belki biliyorsun, çocuk babadan cesareti, anneden özgüveni alır. Babanın cesaret verebilmesi için çocuklarıyla daha güçlü bir iletişim içinde olması gerekir.
SAKIN ÂŞIKKEN EVLENMEYİN
◊ İyi evliliğin sırları nedir?
- Bir kere âşıkken evlenmeyeceksin, sakın. Aşk, evlilik için gerekli bir şey değildir.
◊ Şaka mı bu?
- Hayır, yüzde 100 doğru. Aşk buluşmak, tanışmak, koklaşmak için gereklidir. Aşk bilinci götürür, evlilik bilinci getirir. Âşıkken evlenenlerde problem olur genelde, çünkü olup biteni, gerçekleri göremiyorsundur.
◊ Aşkın ömrü kaç yıl?
- 6 ay, bilemedin 1 sene. Bir de şunu unutmamak gerek, annesinden kopamamış adamlardan uzak duracaksın. Sakın!
◊ Erkek anneleri topa tutacak seni...
- Ama öyle. Türkiye’de annesine bağımlı adamları iyi evlat diye öne sürerler, aslında en problemli insanlar onlardır. Hani anasına çok iyi bakıyor falan denir ya... Anasına iyi olabilir de bu kadına da iyi olacak anlamına gelmez ki.
GENÇLER CEYDA DÜVENCİ VE BÜLENT ŞAKRAK’I ÖRNEK ALMALI
◊ Evli ünlülerle ilgili bir tahmin yürütmeni istesem... Hangi evlilikler güvende, hangileri değil?
- (Gülüyor) Ağzımdan laf alamazsın. Ünlülerin sırları benimle gidiyor. Ama isim vermeden şunu söyleyeyim, bir anda evlenenler kimse işte onlar bir anda boşanacak.
◊ Evlilik oranları da arttı bu arada... Düğün dernek haberleri peş peşe geliyor. Bunu neye bağlıyorsun?
- Çünkü korkunun olduğu yerde bağımlılık artıyor. Kriz, sıkıntı vesaire gibi durumların etkisi... Burada devlete, sanatçıya, eğitimciye çok görev düşüyor. Ne yapacağız, birlik beraberlik mesajı vereceğiz. Ayrıştırmayacağız, duyarlı olacağız.
◊ Tamam, evliliği sallantıda olanların adını alamayacağım senden, anladım. Bari sağlam evliliklere örnek ver...
- Türkiye’deki en top, en iyi giden evlilik bana göre Ceyda Düvenci ile Bülent Şakrak’ınki. Onun dışında Doğa Rutkay ve Kerimcan Kamal. Pelin Akil ile Anıl Altan da var. Gençler bir evliliği örnek almak istiyorlarsa bunlara baksınlar. Unutmadan, Tolga Çevik ve eşi Özge de var. Tolga’yı birebir tanıdığım için söylüyorum. İyi sohbet edebilen ender çiftlerdendir onlar.
HER EVE KEDİ GİRMİŞSE GİZLİ DEPRESYON YAŞANIYORDUR
◊ İnsanların mutsuz olduğunu nasıl anlarız?
- En belirgin özelliği şu, herkes evinde kedi besliyor artık. Her eve bir kedi girmişse, bilin ki gizli bir depresyon yaşanıyordur.
◊ Hayvanseverlik diyoruz biz ona!
- Tabii ki hayvanseverlere sözüm yok. O ayrı. Bak, bunun örtülü depresyon olduğunu anlamak için şuna dikkat et; insanlar hayvan sevgisinden ziyade kendi yalnızlıklarını gidermek için kedi alıyorlar.
İNSAN KÖPEKLE SOSYALLEŞİR KEDİYLE YALNIZLAŞIR
◊ Ya köpek?
- Köpek almazlar, çünkü kedi tuvaletini, mamasını her ihtiyacını evde kendi kendine karşılar, onu dışarı çıkarmak gibi bir sorumluluk yoktur. Ve çok ilginç, insanlar köpeklerle sosyalleşir, kediyle yalnızlaşır. İnsanların maskesiz halini sadece kediler görür. Ama köpeği aldığında sokakta gezdirirsin, bir şekilde sosyalleşirsin. Bir de hayvana insan kimliği biçenler var. Papyon takmış kediye, fotoğrafını çekmiş, “En iyi dostum” diyor. Hayır, onları insan gibi sevemezsin, hayvan sevgisi başkadır.
TÜRKİYE’DE İŞ SIKINTISI YOK CAN SIKINTISI VAR
◊ Her yaptığın işle bir farkındalık oluşturmak zorunda hissediyor musun?
- Bizim gibilerin birkaç mesaj vermesi gerek diye düşünüyorum. Çünkü ciddi anlamda ayrışan bir toplum olduk. Bir an önce bir yerde buluşmak zorundayız.
◊ Nerede buluşacağız?
- Ya kahkahada buluşuyor insan ya da bilgide. Bakın Türkiye’de iş sıkıntısı yok, can sıkıntısı var. İnan bana abartmıyorum.
Bizim ülkemizin en büyük problemi can sıkıntısı. Şimdi zengin de sıkılıyor, fakir de... Ünlüsü de ünsüzü de sıkılıyor.
Can sıkıntısı öyle parayla giderilen bir şey değil çünkü.
◊ Motivasyon sıkıntısı mı var acaba? Gençlerle konuşurken bazen bunu hissediyorum.
- O da neden biliyor musun? Gençlerin en büyük problemi davalarını, hedeflerini holiganizm şeklinde yürütmeleri. Bir siyasi partinin ya da bir futbol takımının peşinden koşar gibi hayatın, kariyerin peşinden koşamazsın. Bizde aşk bile holigan şekilde yürüyor.
◊ Ölümüne sevmek...
- Kesinlikle... Ölümüne... Ne demek “ölümüne” yaaa... Böyle bir dünya yok ki, böyle bir aşk yok ki.
◊ Gençlerin birini dinlemeye de tahammülü yok.
- Dinlememelerinin sebebi de faydacılık. Kendisi için bir faydası yoksa seni dikkate almıyor.
Bu konuşmanın, bu mekanın, bu elbisenin, bu adamın ya da kadının bir faydası var mı yok mu, bakıyorlar...
Fayda yoksa da bırakıp gidiyorlar. Bir de şunu söyleyeyim sana, bu sene boşanmalar
çok olacak.