Güncelleme Tarihi:
* “Poz” adlı tiyatro oyununuzla başlayalım...
- “Poz”, İkincikat Tiyatro’nun “Yarının Oyunları” adlı projesinin ikinci oyunu. Enteresan bir proje bu. Yazılacak yeni oyunların konularını seyirci belirledi. Yaptığımız ankette “dönüşüm”, “ahlak”, “adalet” ve “medya” konu başlıkları belirlendi. Oyunların ekipleri de kurayla seçildi. Ben, Banu Barutçugil, Gülce Oral ve Selen Uçer’la birlikte bu oyuna düştüm. Senaryoyu ise Deniz Madanoğlu yazdı. Konu başlıkları arasından da “ahlak”ı seçtik. Aslında riskli bir proje bu. Bilinmeyene yolculuk çünkü. Sonuçta tekst iyi çıkmayabilir, oyuncu iyi performans sergilemeyebilir...
* Oyunu sahnelemeye ne zaman başladınız?
- Temmuzda prova yaptık, ağustos ayında oyuna başladık. Başarılı olan oyunlara devam edilecekti, “Poz” da devam edenlerden biri oldu. Şimdi 20’nci oyunumuzu oynuyoruz, bütün sezon da oynayacağız. İnşallah seneye de devam eder.
* Sahne kostümleriniz de dikkat çekici...
- Kostümler Hakan Akkaya imzalı. Uzaktan tatlı buluyordum onu. Yüzümü kızartıp telefon açtım, “Hakan biz böyle bir tiyatro oyunu yapacağız, sen sponsor olur musun?” diye sordum. Hiç tereddüt etmeden kabul etti ve çok güzel kostümler yaptı bize.
* Proje için “riskliydi” dediniz ama sonuç sizi memnun etmişe benziyor...
- Aynen. Uzun zamandır böyle zevk alacağım bir işin içinde yer almak istiyordum. Çok mutluyum.
YÖNETMEN KAFAYI ÜŞÜTMÜŞ OLABİLİR
* Oyunun konusundan da bahseder misiniz biraz, neyi anlatıyor “Poz”?
- Gazeteci Rıdvan Kahraman’ın ölümünün birinci yıldönümünde çekilecek belgesel için evinde bir araya gelen dört kadının öyküsünü anlatıyor. Rıdvan’ın eşi Fazilet Kahraman’ı Selen Uçer oynuyor. Ben, asistanı Azra’yı oynuyorum. Manevi kızı İrem’i Gülce Oral, gazeteci Betül karakterini de Banu Barutçugil canlandırıyor.
* Bu bir komedi oyunu mu?
- Komedi değil ama durum komedisi var içinde.
* Hem oyuncular hem de senarist kadın. Tam bir kadın çalışması olmuş oyun...
- Yönetmenimiz erkek! Sami Berat Marçalı, hem İkincikat Tiyatro’nun kurucusu hem de bu oyununun yönetmeni. Yazık, bu kadar kadının arasında perişan oldu. Bence kafayı üşütmüş bile olabilir! (Gülüyor)
* Kadınlarla başa çıkmak çok mu zor?
- Çok zor. Neyse ki biz dördümüz mantıklı kadınlarız. Pek sıkıntımız olmadı. Ben çok iyi çalıştığımızı düşünüyorum.
AZRA BANA ÇOK İYİ GELDİ
* “Poz”da ‘ahlak’ kavramını ‘aldatma’ meselesi üzerinden mi ele alıyorsunuz?
- Aldatmak, illa kadın-erkek ilişkileri üzerine değildir. Bu hikâyede de adam, bir kadını değil, birilerini aldatmış... Eşi veya sevgilisi olan bir adamın başka bir kadınla beraber olması bana çok büyük bir aldatma gibi gelmiyor zaten. Ben hiçbir zaman kadın-erkek ilişkilerinde aldatmayı çok büyük bir travma olarak görmedim. Çünkü bir şekilde özgür ruhlarız. Herkesin seçimleri olabilir, o seçimler başka bir yöne kayabilir. Aldatmanın başka türleri daha acı geliyor
bana.
* Ne gibi?
- Kişinin hayatıyla ilgili yalanlar söylemesi mesela. O bana daha ağır geliyor. Bir adamla yaşıyorsun ve onu tanıyamıyorsun. İşte bu aldatmak demek aslında...
* Azra karakteriyle aranızda nasıl bir bağ kurdunuz?
- Azra bana çok iyi geldi. İçinde fırtınalar kopan, fakat bir türlü kendini ifade edemeyen bir kadın. Bu bana çok ters bir durum. Ben, çok doğru cümlelerle olmasa da kendini ifade etmeyi seven bir tipim. Buradaki sıkışmışlık bana çok iyi geldi. Beni, oyuncu olarak başka bir yere taşıdı. Onun için çok sevdim Azra’yı.
* Azra, daha önce oynadıklarınızdan daha mülayim ve sakin bir karakter, değil mi?
- Çok sakin ve mülayim ama “Fatmagül’ün Suçu Ne?”den sonra, o dizideki kadar hırçın bir karakteri hiç oynamadım.
* Benzer karakterleri oynamamak, dikkat ettiğiniz bir durum mu?
- Evet, bu konuya önem veriyorum. Başkaları “Aman ne kadar iyi oyuncu, bak onu da ne kadar güzel oynuyor” desin diye değil ama, ben kendim sıkıldığım için... Mukaddes Yenge’den devam etmek, benim için çok sıkıcı bir şey. Zaten sıkılgan bir tipim. Onu iki senede tükettim.
HOLLYWOOD NE YAPSIN BENİ
* Tiyatro oyununuz var, iki tane de sinema filmiyle seyirci karşısına çıkmaya hazırlanıyorsunuz. Dizilere ara mı verdiniz?
- Ara vermedim aslında, “Sil Baştan” dizisi daha yeni bitti. Artık kuvvetli projelerde yer almak istiyorum.
* Peki nasıl bir karakteri canlandırmak istiyorsunuz?
- “Şöyle olsun” dediğim bir karakter yok. Hikâye zenginse ve iyi yazılmışsa, oyuncu farklılaştırıyor karakteri, onu bir yerlere taşıyor.
* “Fatmagül’ün Suçu Ne” dizisiyle tanıdık biz sizi. Şu an kariyerinizde geldiğiniz noktadan memnun musunuz?
- Memnunum. Allah bozmasın. Genel olarak hayatımdan memnunum. İşimi yapıyorum, bir kızım var, arkadaşlarım var...
* Hayal ettiğiniz yerde misiniz?
- Hayal ettiğim yerde değilim ama olmayı çok istiyorum. Yabancı bir yönetmenle çalışmak istiyorum, öyle bir hayalim var.
* Siz de Hollywood’a mı gitmek istiyorsunuz?
- Hollywood’da ne işim var, ne yapsınlar beni? Avrupa sinemasında küçük bir rol hayal ediyorum. İran sinemasnı merak ediyorum daha çok.
KIZIM BENİ HİÇ ÖRNEK ALMIYOR
* Ünlü olmaya alışabildiniz mi?
- Çok ünlü olduğumu düşünmüyorum. Tanınıyorum sadece. Hayatımda hiçbir şey değişmedi. Hâlâ eski arkadaşlarımla görüşüyorum, oturmuş bir hayatım var.
* Kızınızla ilişkiniz nasıl?
- Kızımla aramız iyi. Artık 12 yaşında, ergenliğe girdi, biraz didişiyoruz bazen. Bazen de benden daha olgun davranıyor...
* O büyüyünce ne olmak istiyor, sizi örnek alıyor mu?
- Beni hiç örnek almıyor. Ben sabahları eve geldiğim için “Bu ne ya” diye kızıyor. Uykucu biraz. (Gülüyor) Mimar olmak istiyor o. Bir de atletizmle ilgileniyor. Sporcu...
BEREN’LE SİNEMADA BULUŞUYORUZ
* “Fatmagül’ün Suçu Ne?” dizisinde birlikte rol aldığınız Beren Saat’le yeni bir filmde oynayacağınız söyleniyor...
- Evet, bu kez sinemada buluşuyoruz. 9 kadının hikâyesini anlatan bir sinema filminde oynayacağız. Çalışmalara ay sonuna doğru başlayacağız.
ŞUBATTA 2 FİLMLE BEYAZPERDEDE
* Yeni filmlerinizden de kısaca bahseder misiniz?
- Biri, Ali Yorgancıoğlu’nun yönettiği “Hayalet Dayı” filmi. Settar Tanrıöğen, Caner Özyurtlu, Ülkü Duru da oynuyor. Diğeri de Birol Güven’in “Merdiven Adam” filmi. İkisi de şubatta vizyona girecek. Her iki film için de heyecanlıyım.