Güncelleme Tarihi:
Cengiz Semercioğlu:
Ünlülerin nasıl yalnız, çaresiz ve etraflarında gerçek dostlarının olmadığının son örneği bu. İnsan boşanabilir, evini ayırmış olabilir.
Ama bunu sosyal medyadan üstü kapalı mesajlar vererek paylaşması psikolojisinin iyi olmadığını gösteriyor. Böyle bir sıkıntısını insan yakınlarına, dostlarına anlatır, demek ki Beren’in etrafında kimse yok, bu evlilik Beren’i yalnızlaşmıştır.
Onur Baştürk:
Beren Saat’in eski sevgilisini andığı o paylaşımını sevmiştim. Ama düğün fotoğraflarını silmesi, manidar bir iki fotoğraf daha yüklemesini manasız buluyorum.
Sosyal medya üzerinden özel hayat mesajı vermek ona yakışmadı bence. Şimdiye kadar olan çizgisine ters. Hele sosyal medyayı aktif kullanmayan biri için. Ayrıca bir şey söyleyeceksen ya tam söyle ya da hiçbir şey söyleme.
Ömür Gedik:
Beren’in evliliğiyle ilgili sorunları olduğunu düğün fotoğraflarını silmesi her şeyi açıkça ortaya koydu. Basına konuşmuyor ama sosyal medya paylaşımlarıyla aslında çok şey söylüyor. Umarım içinde olduğu bunalımdan ve mutsuzluktan kurtulur.
Mahkeme konseyi
Sıla ve Ahmet Kural’ın ilk duruşmasından sonra en çok şunlar konuşuldu:
Konsey bu 3 gündem maddesini tartıştı!
Cengiz Semercioğlu:
Bana da o görüntülerde Sıla ısrarla Ahmet’le yüz yüze gelmek istiyormuş gibi geldi.
“Gözlerime bakabilecek misin” der gibiydi. Ahmet’in Sıla’ya baktığı o meşhur kareden sonra şimdi bu bakış... İnsan bir anda nasıl yabancılaşıyor sevdiğine...
Mesele bu zaten, Sıla’nın gidip başka biriyle olması, önce inkar edip sonra bunu Ahmet’e itiraf etmesi. İyi de o dönem ayrılar, Ahmet’in de hayatına kimbilir kimler girdi. Bunların hiçbiri bir kadınla fiziki bir kavgaya girmeni gerektirmez.
Ahmet’in her açıklaması garip, belki de bu yüzden inandırıcı değil. Mesela “Bir planın ve projenin parçası olduğumu hiçbir zaman kalbime açıklayamadım” diyor Ahmet... Ne planı ya? Kadına dokunmamış olsan haklı olacaksın da şiddet var ortada.
Onur Baştürk:
Sıla ve Ahmet Kural’ın yer aldığı aynı karede ben aşk falan görmedim.
Okan Can Yantır iki tarafa da dava açsa yeridir. Konu şiddet, ama gelinen nokta dönüp dolaşıp Okan oldu!
Bir tribünlere oynama mesajıydı o. Çok gereksiz, davayla ilgisi olmayan bir ayrıntı.
Ömür Gedik:
Sıla ve Ahmet Kural’ın göz göze geldiği an hepimizin hafızasına fotoğraf olarak kazındı. Çoğumuz da hâlâ âşık olduklarını düşündük.
Zaten Okan Can Yantır meselesinin büyüyüp o geceki kavgaya neden olması da bu tutkulu aşk ve getirdiği kıskançlık duygusundan sanırım.
Ahmet Kural’ın inanç meselesini dini çağrıştıran anlamda kullandığını düşünmüyorum. Hayat görüşü ve olaylara bakış açısından bahsetmiştir herhalde.
Kadınlar cesur olsunlar
Bennu Gerede hayatını anlattığı ilk kitabı vesilesiyle şiddet mağduru olduğunu açıkladı. Ve bugüne dek bunu söylememe nedenini, “Korkaktım, cesaretim yoktu. Güvensizdim, hatta aptalmışım. Belki de benim o halimi sevmeyeceksiniz” dedi. Konsey, Bennu’nun bu itirafını yorumladı.
Onur Baştürk:
Aslında ilginç. Bennu Gerede dışarıdan çok güçlü duruyor çünkü. İnsan onun da şiddete maruz kalacağını düşünemiyor. İtirafını samimi buldum. “Benim o halimi sevmeyeceksiniz” demesine de üzüldüm. Neden sevilmesin ki?
Ömür Gedik:
Bennu Gerede, Ağaoğlu’ndan şiddet gördüğünü, bebeğini ve kendisini boğmaya çalıştığını söyleyerek geçen yıl 50 bin TL nafaka talep etmişti. Bu davayı yıllar sonra açmasını eskiden korkak, güvensiz, hatta aptal olduğuna bağlamış demek ki.
Cengiz Semercioğlu:
Bennu Gerede’ler de şiddet görüyorsa varın bu ülkede kadına şiddet meselesinin ulaştığı boyutu düşünün. “Korkak ve cesaretim yoktu” cümlesi önemli. Zaten erkeği de bu kadar cesaretlendiren kadının bu hali. Bugün çıkıp anlatmasının nedeni de bu meselede değişen iklim zaten. Bu yüzden kadınlara hep cesur olun, sessiz kalmayın çağrıları yapıyoruz zaten.
Takipçiler neyi eleştireceğini şaşırdı
Tuba Büyüküstün 8 Mart’la ilgili İngilizce çizimlerin olduğu, altında ise Türkçe bir metnin yer aldığı bir paylaşım yaptı. Bir takipçisi İngilizce paylaşım yaptığı için oyuncuyu “Elit olayım derken ezik olmayın lütfen” diye eleştirdi.
Onur Baştürk:
Takipçiler de neyi eleştireceğini şaşırdı artık. Post İngilizce ama altındaki metin Türkçe. O Takipçi unutmasın ki Tuba’nın yurtdışında çok hayranı var. Lokal bir ünlü değil. İngilizceyi de paylaşması gayet doğal abartmasın.
Cengiz Semercioğlu:
Bırakın Tuba da İngilizce bilen takipçilerine bu mesajı vermiş olsun, ne var yani... Tuba için demiyorum ama ne kadar iyi İngilizce bildiğini göstermeye çalışan ünlüler de var. Sadece İngilizce yazanlar bile var. Takipçinin tepkisi de belki bundan kaynaklanmıştır.
Ömür Gedik:
Tuba iletinin altına uzunca Türkçe bir metin de yazmış. Hani onu da İngilizce yazsa eleştirsinler de, üç cümle İngilizce’nin nesini eleştiriyorlar anlamadım. Bir de bunun eziklikle ne alakası var.
Şeffaflığı için tebrik etmek lazım
Cem Yılmaz, Alışveriş Ekonomisi Zirvesi’ne konuşmacı olarak katıldı ve yılda 1 ya da 2 milyon dolar kazandığını açıkladı. Yılmaz’ın kazandığı parayla ilgili bu kadar şeffaf konuşuyor olması onun adına pozitif mi yoksa negatif mi geri dönüş sağlar?
Bu soru sorulduğu için yanıt vermiş Cem Yılmaz, anlıyorum da, isminin parayla bu kadar özdeşleşmiş olmasını da negatif buluyorum. Neden kimin kazandığı bu kadar merak edilmiyor da, onunki ediliyor acaba? Akla ilk neden parası geliyor?
Bence son derece pozitif. Doğruyu söyleyen, vergisini doğru dürüst ödemekten kaçınmayan kaç kişi kaldı ki? Sonuçta emeğiyle, alnının teriyle, zekası ve çalışkanlığıyla kazandığı da bir para. Cem’i bu şeffaflığı için tebrik etmek gerek.
Cem Yılmaz 25 yıldır parası, arabalarıyla ilgili bu tür esprileri hep yapıyor. Seyirciye de hiç batmıyor. Çünkü herkes biliyor ki Cem bu serveti hayali ihracat yaparak kazanmadı. Yeteneğiyle, aklıyla kazandı. Bu yüzden de kimseye batmıyor.
HAFTANIN ÖNE ÇIKAN ETKİNLİKLERİ