Güncelleme Tarihi:
Karşımızdakinin ne düşüneceğini aklımızdan bile geçirmeden, fikrimiz ve sözümüz arasına hiçbir filtre koymadan söylüyoruz.
Eskiden de böyle miydi diye hatırlamaya çalışıyorum ama yok değildi, eminim. Sanki en iyi biziz, bizden daha güzeli, daha başarılısı, daha mutlusu yok.
Son yıllarda popüler olan “kişisel gelişim” öğretilerinin bunda rolü çok büyük bence. Sadece kendimizle ilgileniyoruz, kendimizi seviyoruz, işimiz gücümüz kendimiz.
Kime sorsam en çok kendini seviyor, çünkü terk edilmiş.
Kimseye güvenmiyor çünkü dostu ihanet etmiş.
Neymiş efendim en çok kendimizi sevecek, başkalarının ne dediğini hiç önemsemeyecekmişiz.
Tamam, tabii ki başkalarına göre yaşamayalım ama bu kadar “ben” demek mutsuz ediyor insanı. Her yerde aynalar var, saçımıza, kaşımıza, kıyafetimize bakıyoruz, peki ya içimize bakıyor muyuz?
Yüz güzelliği kolay şey, estetik ve güzellik sektörü bunun için var gücü ile çalışıyor, ayakkabı gibi burun almak da mümkün. Peki ya sonra?
Sonrası yok, çünkü güzellik görünende değil görünmeyende.
Güzellik, sevdiğini, beğendiğini söyleyebilende.
Daha çok söyleyin, sizde olsun ya da olmasın, bir arkadaşınızda, hatta tanımadığınız birinde bile, gördüğünüz güzel şeyleri söyleyin. Sizden hiçbir şey azaltmaz, tam tersine çoğaltır.
İçinize adını bilmediğiniz bir yükseklik gelir, sanki nefes almış gibi hissedersiniz, çünkü söylememek en kötüsüdür. İnsanın içinde biriktirdikleri dolarsa taşar, taşarsa yorar. Zaten yorgunuz yeterince, bir de bu yüke gerek var mı.
Yok, birbirimizi kırmaya, acımasızca eleştirmeye hiç gerek yok. Hakkımız da yok buna. Bir kalp kırmak nasıl bir ağırlık, nasıl telafisi zor bir şey, bir bilseniz...
Biraz korkutayım da, en azından bazılarımız oturup düşünsün.
Güzele güzel demeye, gözüne hoş gelmeyene de susmaya alışsın.
Hep sosyal medya yüzünden oldu bunlar aslında, yüz yüze söylemeyi ayıp bulduğumuz her şeyi orada yazar olduk. Sanki her an her şey çok muntazam, çok güzel olmak zorunda. Sanki herkes sabah fönlü saçlarla, ışıltılı yanaklarla uyanıyor.
Beğenmeye beğenmeye filtreler icat ettik, yüzümüz daha güzel, belimiz daha ince görünsün diye. Oysa o filtreler biraz kelimelerimize, düşüncelerimize gelmeliydi. Güzel görünmek bir zorunluluk oldu, porselen gibi gösteren filtre var, ben neden evdeki fincan gibi görünüyorum, burnum nerede diyen yok.
Gelin bundan bugün vazgeçelim. Kadın kadının kurdu derler, yalan. Kim demişse asıl kurt o. Kadın kadının gücüdür, yol arkadaşıdır, her kadının içinde bir kız çocuğu vardır, kırılmaktan korkan.
Daha güzel, daha zayıf, daha mutlu, daha başarılı görünmeyi istemekten vazgeçelim. Dahası yok, biz varız. Ben varım, siz varsınız.
En güzeli yok, kendine has olanı, akılda kalanı var.
Bu yüzden güzele güzel deyin, güzel sizin olsa da olmasa da.
Güzelsin diyen güzel olsun, demeyenler...