Güncelleme Tarihi:
◊ Arabesk şarkıları türün o kendine özgü hüznünden uzaklaşmadan ama modern bir sound’la seslendirmişsiniz. Bunun zor yanları nelerdi sizin için?
- Şimdiye kadar seslendirdiğim tüm cover şarkılarda aynı hissiyat ve sound var aslında. Bir şarkıyı seçerken ona nasıl bir farklılık, nasıl değişik bir lezzet katabilirim diye düşünüyorum. Nasıl ki bir yemeğin farklı pişirme yöntemleri varsa aynı şarkının da değişik seslendirilmesi ve ona yeni bir tat katmak gerektiğine inanıyorum. Albümdeki şarkıları seçerken uzun bir süreçten geçtik. İlk dinlediğimde zaten bana uygun olup olmadığını anlayabiliyorum. Bana hızlı bir şekilde geçiyorsa, yorumlayabileceğim bir şarkı olduğunu anlıyorum. Kimini seslendirmek zor oldu, kimi ise kolayca aktı gitti. Bir de çok büyük isimlerin şarkılarını yorumlamak büyük risk. Bir yandan acaba dinleyici bu yorumu sevecek mi, nefret mi edecek endişeleri olmadı değil ama albümü dinleyenler hep olumlu şeyler söylediği için içime sinen bir çalışma oldu.
DÜRÜSTÜM, AÇIK SÖZLÜYÜM YALAN SÖYLEMEM
◊ Albüme nasıl hazırlandınız yani her şarkının ruhunu yansıtmak için zihinsel bir hazırlık süreci geçirdiniz mi?
- Şarkıları seçmek oldukça uzun bir süreçti, çünkü içine girdikçe binlerce şarkı olduğunu anlıyorsunuz. En içimize sinenleri stüdyoda önce tek gitar, bazen de tek piyano eşliğinde demo olarak kaydediyorduk. Sonra da uygun ton belirleyip aranje süreci başlıyordu. O süreçte şarkının bana hissettirdiklerini sindirip, nasıl bir ruh haliyle yazıldığını anlıyordum az çok. Gerçekten çoğu büyük kederler taşıyan, büyük aşkların unutulmaz hikayeleri olduğuna emin olduğunuz eserler ve bu durum büyük sorumluluk hissettiriyor. Duyguyu en doğru şekilde dinleyiciye geçirmek için sözlerini ve bestelerini özümsedim.
◊ Hangi şarkı diğerlerinin arasında bir adım öne çıkıyor?
- Bu gerçekten çok zor bir soru. Beşinci stüdyo albümüm ve kayıt süresi en uzun olan içlerinde. Her dinlediğim bir öncekinin önüne geçip, seçmemi zorluyor. Hepsini çok ama çok severek seslendirdim. Dokuz şarkıdan dokuzu da kalbimde eşit değerde.
◊ Çocukluğunuza dönme gücünüz olsaydı hangi anınızı yeniden yaşamak isterdiniz?
- Dayım farklı şehirde yaşadığı için bize çat kapı ziyarete geldiği zamanlara dönmek isterdim. Mutluluktan uçardım hep, onu kapıda görünce. Çocukluk fotoğraflarımda hep dayımın omuzlarında gezerken görebilirsiniz beni. Onunla gezmek, alışverişlere gitmek, oyun oynamak, arabasında yolculuğa çıkıp müzik dinlemek, tatillere çıkmak... Sırf kahvaltımı edeyim diye salamlardan resimler yapar, ismimi yazardı. O da olmazsa, oyalanayım diye tırnaklarıma oje sürerdi. Yani dayımla geçirdiğim tüm o çocukluk zamanı çok eğlenceliydi benim için.
◊ Kendinizle ilgili asla çiğnemediğiniz kural nedir?
- Prensipli biriyim, dürüstüm, açık sözlüyüm, yalan söyleyemem. Kendimden ödün vermemek diyebilirim.
◊ Pozitif, karamsar ya da gerçekçi... Bu üç kelimeden hangisi size daha çok uyuyor ve neden?
- Kesinlikle pozitif. İkinci sırada gerçekçi yer alır ama asla karamsar bana uymaz. Ne düşünürsen osundur çünkü.
BU DERSTEN HEP SINIFTA KALIYORUM
◊ Zor yoldan öğrendiğiniz en önemli hayat dersi nedir?
- Her aşktan sonra öğrendiğim en önemli ders, hayatımın en üstüne o kişiyi yerleştirmemem gerektiği. Ama bu dersten hep sınıfta kalıyorum, çünkü aşk kadınıyım ben.
◊ Kimsenin sizi yargılamayacağı bir dünyada neyi yapma özgürlüğünüzün olmasını isterdiniz?
- O kadar çok şey var ki ama bunları yazarsam bana deli diyebilirler. Daha az delice olabilecekler ise; dışarı pijamayla çıkıp rahatça alışveriş yapmak, trafikte kaldığın zaman arabadan çıkıp herkesle birlikte dans etmek, saçma sapan makyajlar ve kıyafetler giymek. Liste uzar gider valla sayarsam.
◊ En derinlerde yatan korkularınız neler?
- Yalnız kalmak, çok sevdiğim birilerinin ölümüne şahit olmak, birinin acısına çare bulamamak.
TÜRKİYE’NİN DOĞUSUNA HER SEFERİNDE ÂŞIK OLUYORUM
◊ En son ne zaman yeni bir şey denediniz?
- En son Iğdır’a gittim konser için. Benim için yeni bir şehir, yeni bir kültür demek. Çok misafirperver bir halkı var. Türkiye’nin doğusunu çok seviyorum, hâlâ her seferinde âşık oluyorum. Geçen yıl Antakya’ya âşık olmuştum mesela. Oradaki yemekler dünyanın en lezzetli yemekleri diyebilirim.
◊ En son duyduğunuz en acımasız eleştiri neydi?
- “Arabesk mi söyleyeceksin yaaaa! Neden? Senin tarzına hiç yakışmaz. Ne gerek var öyle şeyler yapmaya şimdi?” demişti biri.
◊ Bir stadyum dolusu insana sadece tek bir şarkı söyleyeceksiniz, hangi şarkıyı seçerdiniz?
- Madonna’dan “Music Makes the People Come Together”.
◊ Bir tarihsel karakterle, bilim adamıyla ya da sanatçıyla kahve içip sohbet edecek olsanız karşınızda kimin olmasını isterdiniz?
- Tarihsel karakter Mevlana ya da William Shakespeare olabilir. Bilim adamı ise kesinlikle Albert Einstein. Sanatçı olarak da Jeff Buckley karşımda olsun isterdim.
APTAL YERİNE KONMAYA TAHAMMÜL EDEMEM
◊ En çok hangi özelliğinizle gurur duyarsınız?
- Hislerim kuvvetlidir. Bu yüzden insanları ya da olayları çabuk kavrıyorum. Bana zarar gelebilecek durumlardan elimden gelen en kısa sürede uzak durmaya çalışıyorum. Bunun yanında dürüst olmam bana gurur verir. Bunun artık pek bulunmayan vasıflardan olduğunu düşünüyorum.
◊ Kırmızı çizgileriniz neler? Nelere asla tahammül edemezsiniz?
- Yapmak istemediğim bir şey için ısrar edilmesi, mutsuz olacağıma emin olduğum bir ortama katılmak zorunda olmak, emrivaki yapılması, üstümde baskı kurulması, özgürlüğümün elimden alınmaya çalışılması, özel hayatıma aşırı derecede müdahale edildiğini hissetmek. Bir de yalan.
Gözümün içine bakarak yalan söylenmesi, yani aptal yerine konmak. Buna tahammül edemem.
◊ Bugüne kadar size yapılan en güzel jest neydi?
- Kuyruklu beyaz piyano ve pembe bir scooter’ı çok isterken, ikisiyle de ayrı zamanlarda evden girer girmez salonda karşılaşmam.
20 YAŞINDAKi PAMELA AKLINI BAŞINA AL FISTIK!
◊ Eğer geçmişe dönebilseydiniz 20 yaşındaki Pamela’ya neler söylemek isterdiniz?
- Aklını başına al fıstık... 20 yaşındaki “ben”le şimdiki “ben” arasında çok da fark yok aslında, hâlâ aynı fikirleri savunuyorum. Ama kendime Andre Gide’in bir cümlesini söylemek isterdim: “Olduğun kişi olarak sevilmemek, olmadığın biri gibi davranarak sevilmekten daha iyidir.”
4 YAŞINDAYKEN DENİZE DÜŞTÜM NEREDEYSE BOĞULACAKTIM
◊ Bugüne kadar yaşadığınız en travmatik deneyim neydi?
- 4 yaşında henüz yüzme bilmiyorken deniz yatağından suya düşüp boğulma tehlikesi yaşamıştım. Bir de 2002 civarı evimde yangın çıkmıştı.