Güncelleme Tarihi:
- Müziğe ilk bas gitarla mı başladın?
- Evet. Müzik ve dans her zaman gönlümde olmakla birlikte, babamın işi sebebiyle bulunduğumuz İskenderun veya Karabük’te bir enstrüman ya da müzikle detaylı ilgilenebileceğimiz şartlar olmadı. (Gülerek) Biraz mandolin ve flütle yakınlaşmak dışında. Okul yıllarım daha çok basketbol, hentbol, yüzme, folklör ve edebiyata yoğunlaşarak geçti. Lisedeyken, bas gitarın sesini ilk kez canlı canlı duyduğum ve sonra konserde izlediğimde, Ankara’daydım; çok etkilendim. Boğaziçi Üniversitesi’ne gider gitmez müzik kulübünde Taş Oda ve müzikle uğraşan arkadaşlarımla tanışıp, bas gitarı çalma fırsatı buldum.
- Ailen seni destekliyor muydu?
- Başlarda endişeli olduklarını saklayamam, okul ve sonrasında ne olacağı ile ilgili tabii ki merak içerisindeydiler. Hem de o dönemlerde, her şeyi bir kenara atarak müzikle ilgilenecek olmak çok da kolay bir durum değildi sanırım. Tabi siz o sırada bunları düşünmüyor, sadece müzik yapma tutkusuyla tüm koşulları zorluyorsunuz. İstanbul’daki ilk önemli konserimize ellerinde çiçek ve çikolata ile Ankara’dan sürpriz yaparak gelmelerini hiç unutamam. Yanınızda olduklarını hissettirmeleri gerçekten çok kıymetli.
- Ardından İstanbul serüveni başladı senin için. Hayatında neler değişti?
- Artık tek başına bir hayatının olması duygusu çok etkileyiciydi. Yurtta kalıyor ve yepyeni bir döneme başlıyor olmanın zorluklarını çok da önemsemeyecek bir ruh halindeydik. Güzel arkadaşlıkların, müzik ile büyümenin, hayatına sahip çıkmayı öğrenmenin, sıkıntılar ile baş edebilme gücünü kazanmanın ağırlıklı olduğu, zaman zaman çok zor ama bir yandan da verimli ve eğlenceli bir dönemdi.
- ‘Ben bu işi başaracağım’ dediğin an neydi?
- Ufak da olsa, her bir ilerleme anı çok önemli bir adımdı. Olan her iyi şey beni, bir sonrakine hazırlanmaya motive ediyor diye hissediyordum.
-İlk sahneye çıktığın an neler hissettin?
- 1992’de Ain’t Blonde ile Boğaziçi’ndeydi. Hepimiz aşırı heyecanlıydık. Güzel ve başarılı bir performans ortaya çıkarmaktan başka bir şey düşünemiyorsunuz o sırada. Keyif almak, eğlenmek ve izleyenlerle birlikte güzel bir paylaşım yaşayabilmek, sanırım ilk konserde en öne çıkabilen duygular değildi.
- Şebnem Ferah’la bir çok kez sahne aldın. Nasıl tanıştınız?
- Şebnem ile bizim okula geldiği bir gün tanışmıştık. Volvox grubuyla çok güzel performanslar gerçekleştirirlerken izlemiştim onları. Sonra 1994’de Volvox’a katıldım. 1996’da çıkan ilk albümden itibaren konserlerde, 2001 tarihli ‘Perdeler’ albümü ile de stüdyo kayıtlarında çalmaya başladım. O zamandan beri arkadaşlığımız ve müzik hayatımız devam ediyor.
- Bir müzik okulu kurdun ve harika işlere imza atıyorsun. Biraz bahseder misin?
- 2012’de Kadıköy’de HomeStudio Müzik Atölye’sini kurdum. Herkesin ihtiyacına, ayırabileceği zaman ve efora göre özel olarak tasarlanmış enstrüman derslerini müzik atölyeleri aracığıyla, içlerindeki müzik sevgisini, heyecanını geri plana atmış herkesin hayallerini hayata geçirme fırsatı yakalayabileceği bir yer olsun istedim. Her yaş grubundan ve farklı seviyelerde katılımcıların gelebildiği atölyemizde, sene içinde düzenlediğimiz konserlerle, katılımcılarımız sahne alma imkanı buluyor. O yüzden yola çıkışımız da ‘Sahne Sizi Bekliyor!’ sloganıyla oldu. Amatör ve kurumsal müzik grupları, korolar için ‘Grup Koçluğu’ çalışmaları yapıyoruz. Kurumsal düzeyde de hem takım ruhu yaratmak, ilişkileri güçlendirmek hem motivasyon amaçlı değişik müzik atölyeleri ve etkinliklere katılıyoruz.
- Bir kaç yerde yetiştirdiğin öğrenciler yarışmalar düzenleyip, konserler verdi.
- Derslerde gereken teknik eğitimin ve bilgilendirmenin yani sıra, performans ve yaratıcılığa da ağırlık veriyoruz. Tüm atölye katılımcılarımızın, sene içerisindeki çalışmalarını ve seviyelerini eğitmenlerimiz ile değerlendirdikten sonra birbirine yakın seviyede olanları buluşturup, gruplar oluşturuyoruz. Derslerde seçilen şarkıya çalışılıyor ve grupları provalara alıyoruz. Bu bir yarışma değil, herkesin sevdikleri ve izleyicilerle buluştuğu, kendi seviyesine uygun bir parçada performans yaptığı özel bir konser gecesi. Hayal Kahvesi, Shaft, Moda Kayıkhane gibi güzel sahnelerde gerçekleştirdiğimiz herkese açık bir etkinlik. Bir grup ile çalışmak zevkli olduğu kadar geliştirici de olduğundan, katılımcılarımız veya atölyelerimize katılmasalar dahi tanıdığımız müzikseverleri bir araya getirip grup oluşturmalarına da yardımcı oluyoruz. Şirketler arası müzik yarışması ‘Ofisten Sahneye’ ve Liseler arası müzik yarışmalarına katılmak isteyenler için konservatuar sınavlarına girecekler için de hazırlık çalışmalarımız oluyor. Kurumsal alanda da şirket içinde oluşturduğumuz grupların farklı formatlarda yarışabileceği etkinlikler düzenliyoruz.
- Daha önce kaç kez yaptınız bu organizasyonu?
- Bu sene yapacağımız 2 konserle 8’inci sahne gecemiz gerçekleşmiş olacak.
- Yani bir enstrüman çalmak isteyenler size geliyor, ücret karşılığında ders alıyor öğreniyor ve siz onları bir gruba yerleştiriyorsunuz öyle mi?
- Evet ve mümkün olursa bu grupların devamlılığını sağlamak için teşvikler de ve yardımlarda bulunuyoruz.
- Bir sonraki yarışma ne zaman ve nerede?
- 3 Haziranda Moda Kayıkhane’de, herkesi davet ediyoruz.
- Peki ya albüm?
- Kendi şarkılarımızı kaydedeceğimiz bir proje için çalışmaya başladık.
MERAK EDİLEN 6 SORU
- Tek kelimeyle Buket Doran?
- Zor soru... Mavi
- Sürekli gittiğin, müdavimi olduğun bir yer var mı?
- Uzun zamandır müdavim olacak sıklıkta dışarıda bulunamıyorum.
- Yemekle aran nasıl, yapar mısın?
- Meditasyona benzettiğim için çok severim aslında ama ona da pek vakit ayıramıyorum.
- Ne tarz giyimi seversin?
- Rahat olsun, sevdiğim bir özelliği olsun, içinde iyi hissedeyim, aynadan memnun uzaklaşayım, tamamdır.
- Burcun özelliklerini taşır mısın?
- Öyle derler. Kova insanıyım.
- Kendinizde en çok sevdiğiniz şey nedir?
- Hayatta küçük büyük, pek çok şey için hala heyecanlı ve hevesli oluşum diyebilirim sanırım.