Daphne BARAK
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2016 15:01
Charlie Chaplin’in büyük oğlu Michael, yıllar süren çabasının karşılığını aldı. Michael Chaplin, İsviçreli yetkililerle yaptığı uzun görüşmeler sonucunda, babasının Manoir de Ban’de bulunan ve hayatının son yıllarını geçirdiği evi müzeye dönüştürdü. Daphne Barak, 70 yaşındaki ikinci kuşak Chaplin’le o evi dolaşarak anılarda bir yolculuğa daldı.
İşte sinema dünyasının en büyük efsanesinin evindeyim. İsviçre’deki o evde, beni Chaplie Chaplin’in oğlu Michael ve torunu George karşılıyor. Tura bahçeden başlıyoruz. Güllerle kaplı bahçeyi gösteren Michael Chaplin, “Babam çok romantikti, kendisini ziyarete gelen kadın arkadaşlarına mutlaka bahçesinden taze bir gül verirdi” diyor.
Sophia Loren de o ziyaretçilerden biri... Bunu “Kendisi bu evde birkaç gece kaldı” diyerek ağzından kaçırıyor ikinci kuşak Chaplin...
Başlamışken devam ediyor, güneş alan bir odaya doğru yürüyüp kapıyı açıyor: “Burası da onun yattığı yatak.”
Gözüme bir tahta masa ilişiyor, hikayesini merak ediyorum. “Bu babamın 1931’de çekilen ‘City Lights’ filminde kullandığı masa. Burada çalışırdı. Asistanı da yanında olur notlar tutardı” diyor.
O ACIMASIZLIĞI HİÇ UNUTMADIK
Charlie Chaplin, sessiz filmleriyle sinema tarihine damga vurmuş bir efsane...
Ancak komünizm sempatizanı olmakla itham edilmesi hayatını altüst etmişti. Amerika, onun Komünist Parti’ye hayatının herhangi bir döneminde üye olup olmadığını araştırıyordu.
Britanya ise Komünist Parti’ye üye olsun olmasın, Chaplin’in rejim ve ülke için tehdit oluşturup oluşturmadığına dair kanıt bulmaya kararlıydı.
Dosyası, 1923’te, Amerikan Komünist Partisi’ne yüklü bir bağış yaptığı iddiası üzerine açılmıştı.
“Limelight” filminin prömiyeri için Londra’da bulunan Chaplin’in ABD’ye girişine izin verilmedi. Komünist olduğu iddialarını reddetmesine karşın Hollywood’daki evine dönemedi.
Oğlu Michael Chaplin, o günleri “Onun için kalp kıran bir dönemdi” diyor: “1952’de evimizden ayrılarak İsviçre’ye geldik ve bu eve aşık olduk.
Huzuru Hollywood’dan uzakta bulduk. Babam bir daha Amerika’ya dönmek istemedi. Bir tek 1973’te, Oscar almak için adım attı, o kadar...
Peki gittiğinde onları affetmiş miydi dersen, belki de. Ama asla maruz kaldığı acımasızlığı unutmadı. Hiçbirimiz unutmadık.”
MICHAEL JACKSON BU EVDE MUTLUYDU
Michael Chaplin de babasının izinden gitmiş, oyuncu olmuş. O da Amerika’ya gitmeyi düşünmüyor: “Hiçbir zaman Amerika’da yaşamak istemedim. Bağışlamak kolay değil.”
Evi gezerken, ziyaretçiler arasında Michael Jackson’ın da olduğundan konu açılıyor:
“Michael bizi aradı ve evi ziyaret etmek istediğini, kalıp kalamayacağını sordu. Burada babamın ruhuyla etkileşim halinde olduğunu, ondan ilham aldığını söylüyordu.
Özellikle babamın öldüğü güne, yani 25 Aralık 1977’ye kadar yattığı yatakta yatmak istedi. Şu an kulağa garip geliyor biliyorum ama o zamanlar biz de onunla zaman geçirme konusunda heyecanlıydık.
Michael Jackson burada bulunmaktan mutluydu. Biz de onun evi Neverland’i gezmiştik. Eşim Patricia çocuklarına bakıcılık bile yaptı. Dost olduk.”
İNSANLAR BABAMIN NE KADAR CESUR OLDUĞUNU BİLMELİMichael Chaplin, evin müzeye dönüşmesinden dolayı çok mutlu: “Herkese buraya gelmelerini öneriyorum. İnsanlar onun ne kadar cesur bir adam olduğunu bilmeli. ‘The Great Dictator’ filmini Hitler çok güçlü olmadan önce çekmişti mesela. Yaşanacakları öngörmüştü ve olacaklardan korkup sesini bu yolla çıkarmıştı. ‘Modern Times’ta ise insanların yerine robotların geleceğini öngördüğünü söyleyebiliriz. O filmin sonunda kasaba hayatına ve huzura geri dönülüyordu. Aynen babamın da huzuru bu evde bulması gibi.”
Charlie Chaplin’in hayatının son 25 yılını geçirdiği İsviçre’nin Lozan şehrine bağlı, Corsier sur Vevey’de ünlü komedyen adına müze açıldı.