Güncelleme Tarihi:
Taner ve Ayşe Kucuroğlu, 12 yıl önce evlendiklerinde taşınmışlar çok sevdikleri Bebek Cevdet Paşa Caddesi’ne. Burası onların aynı semtte yaşadıkları üçüncü ev. Çiftin 10 yıl önce kurdukları, ünlü bir müdavim kitlesine sahip Happily Ever After’ın da bu hareketli caddede şimdi oturdukları evin tam karşısında konumlanması, buradan vazgeçememelerinde önemli bir etken tabii.
“Bundan önce Happily Ever After’ın üzerinde bir yalı dairesinde yaşıyorduk. Her yıl aileye yeni bir bireyin katılmasıyla orası bize dar gelmeye başlamış, içine sığamaz olmuştuk” diye söze başlıyor ev sahibesi Ayşe Kucuroğlu.
O gün Suna (11), Kemal (9), Osman (7), Cenk (4) okulda olduklarından beklediğimizin aksine oldukça sessiz ve sakin bir evle karşılaşıyoruz. Ama onların güzel enerjisi evin her köşesinde hissediliyor. Ailenin en küçüğü sevimli beş numara Selma (3) ile karşılıyor kapıda bizi Kucuroğlu...
260 m2’lik dört oda, bir salon, bir mutfak, iki banyo ve misafir tuvaletinden oluşan bu büyük ve aydınlık daire, Bebek’in en eski apartmanlarından birinde yer alıyor. Bir zamanlar Gönül Yazar da burada yaşamış. “Bana evin uğurlu olduğunu, yıllar önce Bebek Gazinosu’ndaki işine benim gibi yürüyerek gittiğini anlatmıştı. Bu semt bana çok sevdiğim New York’un Tribeca’sını hatırlatır. Bebek Parkı bizim arka bahçemiz gibi” diye anlatmayı sürdürüyor.
ÇOCUKLAR AYNI ODADA KALIYOR
Kucuroğlu ailesinin hafta sonu akrabaları ile yaptıkları brunch’lar özelmiş. “Mutfağa geçer ve dünyanın herhangi bir mutfağından beni uğraştıran yemekler yaparım” diyor.
Bazen çocukların arkadaşlarının da onlarda kalmasıyla evde çocuk nüfusunun ikiye katlandığını ekliyor sonra: “Ama 9’da herkes yatakta olur. İşte o zaman eşimle film izleme veya okuma saatleri başlıyor.”
Geleneksel bir aileden geldiği için çocukların aynı odada yatması taraftarıymış o. “Çok odalı bir evim olsa da durum değişmezdi. Sadece Suna’nın odası o artık bir genç kız olduğu için ayrı” diyor.
BU EVİ KİTAP VE KURABİYE KOKUSUYLA HATIRLASINLAR
Ayşe Kucuroğlu, Happily Ever After’daki yoğun koşturmasının yanı sıra 2,5 yıldır Vatan Gazetesi’nde şehir yaşamına ve modaya dair yazılar yazıyor.
Modaya olan merakı çocukluk yıllarında Barbie bebeklerine kıyafet dikerek başlamış. “Kızım Suna da benim izimde gidecek sanırım” diyor gülerek. Çocuklar erkenden okulun yolunu tutunca evin çok sessizleştiğini ve bu durumdan çok da hoşnut kalmadığını ekliyor ardından: “Onlarından ardından kendimi Happily’ye atar, orada günlük rutin işlerime dalarım...”
Feng Shui’ye inandığını ve evinde yer yer uyguladığını söylüyor. Evin girişindeki renkli taze çiçekler ve desenli şamdan seçimlerinde olduğu gibi... Salonunda renkler sık sık değişirmiş. Bir duvarı en sevdiği kese kağıdı, diğerini de kiremit rengine boyatmış: “Kiremit rengi Taner Amerika seyahatindeyken oldu. Duyunca her ne kadar endişelense de görünce çok beğenmişti.”
Evde dekorasyonla ilgili kararları ortak alıyorlarmış. “O rahatlık ve konfora önem verir, ben de değişken ruh halime göre renklere ve kumaşlara” diye belirtiyor. Salonda boydan boya duvarı kaplayan kitaplıkla ilgili olarak “Ben kitaptan yana zengin bir evde büyüdüm. Her ne kadar şimdiki çocuklar teknoloji içinde doğsalar da ben çocuklarımın büyüdükleri evi kitap ve fırından çıkmış tarçınlı kurabiye kokusuyla hatırlamalarını istiyorum” diyor.
Tıpkı onun yaşamında olduğu gibi, tıpkı bizim ileride bu evi hatırladığımızda olacağı gibi...