Hakan GENCE Fotoğraflar: Emre Yunusoğlu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 2014 01:08
Hande Soral bir televizyon programında keşfedildi. Dizilerin aranan ismi oldu. Şimdi ilk sinema filmi “Birleşen Gönüller”le beyazperdede boy gösteriyor. Soral’la buluştuk, siyasetten özel hayata her şeyi konuştuk.
“Birleşen Gönüller” ilk sinema filminiz... Dizi ve sinemanın farkı nedir?
- Hep sinema filmi çeksek keşke. Başı ve sonu olan bir hikayenin içinde bir karakter yaratmak çok daha keyifli. Gerçekten derlerdi de anlamazdım, tadı başkaymış.
Canlandırdığınız Cennet’i anlatır mısınız?
- Cennet, Kuzey Kafkasya Türklerinden... Anne babası yok. Yalnızca Niyaz’ı var. Ve çiçeği burnunda evlilerken Niyaz’la savaş yüzünden ayrılmak zorunda kalıyorlar. 1940’lar, Sovyet Rusyası, 2. Dünya Savaşı’nın ortası. Yalnız başına, üstelik karnında bebeğiyle her şeyle baş etmeye çalışıyor ve Niyaz’ına kavuşacağı günü bekliyor Cennet.
Teknoloji çağındayız. İnsanların birbirilerine kavuşmak için bu kadar beklediği aşklar hâlâ var mı?
- Olsun ya. Bulursak öyle birini bekleyelim.
Peki yüksek bütçeli Hollywood stüdyoları hikayesi nedir?
- Bulgaristan’da Hollywood stüdyoları var, Nuboyona... “Cehennem Melekleri”, “300 Spartalı” gibi filmlerin de çekildiği yer. Biz de orada çektik savaş ve kaçış sahnelerimizi. Ayrıca film Bulgaristan, Gürcistan, Batum, Balıkesir, Eskişehir, Tuz Gölü, Kapadokya ve daha birçok yerde çekildi.
Vizyonda bir sürü film varken neden sizin filmi izleyelim?
- Bence Türk sinema tarihine geçebilecek bir film. Hani izleriz, biz de neden böyle yapılamıyor filmler deriz ya, işte yapıldı. O yüzden izleyebilirsiniz.
HİÇ SEVİŞME SAHNEM OLMADISize dönersek... Google’da isminizi aradığımda “Hande Soral sevişme” çıkıyor... Çok mu sevişme sahneniz oldu?- Hiç sevişme sahnem olmadı, bir sahnem vardı “Alev Alev” de orada da sevişme değil, Ümra’nın adamı baştan çıkarmaya çalışmasıydı. Bir de anlamadığım, dizide her şey karakterin başına gelenlerden oluşuyor, öyle bir sahne oynadığınızda iş karakterden çıkıp oyuncuyla alakalı oluyor. Neden efendim? Yine konu ben değilim ki, o karakterin başına gelenler!
Neden peki bu yazı çıkıyor?- Hakan Gence de yazsak çıkabilir. Bu bir tıklanma stratejisi galiba, ne bileyim.
İnsanlar sevişme sahnelerine sizce neden bu kadar meraklı? - Baskıcı yetiştirilmiş bir toplumuz biz. Yasaklar, gizli saklı olanlar ayıp sayılanlar neyse merak ediyoruz. Bir de konuyu oyuncuyla bağdaştırmayı sevdiğimizden işte, dedikodusuna giriyor iş.
Türkiye’de bu merak biraz daha fazla mı?- Nereyle kıyasladığımıza göre değişir tabii ki ama biz meraklı bir toplumuz zaten genel olarak. Her şeyi merak ederiz.
Sizin sevişmem, öpüşmem kurallarınız var mı?- Hayır bir kuralım yok. Ama inanmam, ikna olmam gerekir her oynayacağım sahneye...
YASAKLAR BENİ KORKUTMUYORKonu bastırılmışlıktan açılmışken. Dizilerde içki kadehlerinin bile buzlanmasına bakışınız ne?- Yasaklar hep daha fazla merak uyandırıyor işte. Gerek yok ki böyle şeylere. Ayrıca kime göre yasak? Bana tamamen anlamsız geliyor, valla sanat eserini bile buzladıklarını düşünürsek gerçekten konuşmanın anlamı yok. Kim karar veriyor bu karelerin buzlanmasına tanışmak isterim.
Bu yasaklar sizi korkutuyor mu?- Korkutmuyor, bunun bir dönem olduğunu düşünüyorum.
Umudunuz var mı?- Hem de çok. Çok güzel bir kuşak geliyor, yeni nesil zehir gibi, biz de dahil...
Peki kadın olmak zor mu? - Zor evet.
Türkiye’de kadın olmak zor mu?
- Özellikle de o zor olan...
Nedir zorlukları?- Kendi cinsiyetini yaşamana izin verilmiyor. Bu yüzden daha erkekleşiyoruz; özellikle çalışan kadınlar... Sırf var olabilmek, güçlü olabilmek için erkeksileşmek gerek diye dönüşüyoruz. Bence çok acı.
Siyasetle aranız nasıl?- Önceden yoktu ama artık fikrim ve bilgim var. Biz siyasetten uzak büyüdük ama ailelerimiz ne yapsın, onların döneminde yaşananlardan sonra korumak istemişler bizi ve siyasete uzak bir nesil oluşmuş. Fakat geç kalınmış bir durum yok. O kadar güzel fark ettik ki siyasetin aslında ne olduğunu... Kendi haklarımızı korumak ve özgürce söylemek istemek siyaset... Tabi ki isteyeceğiz. Bizim geleceğimiz ve en doğal hakkımız bu...
DİZİ SEKTÖRÜ ÇOK NANKÖR20 yaşından beri dizi sektöründesiniz. Nasıldır bu sektör?- Zordur bu sektör; karışık, nankör... Çok akıllı olmak lazım ve tabii ki çok çalışkan...
Son yaptığınız üç iş reyting kurbanı oldu. Bu sistemi nasıl değerlendiriyorsunuz?- Hiç anlamadığım, bilmediğim bir sistem... Artık bence bilirkişiler de anlayamıyor. O matematik nasıl işliyor gerçekten bilmiyorum.
İzleyici artık daha az maliyetli ve kolay anlaşılır işleri mi tercih ediyor?- Özellikle öyle bir tercihi yok seyircinin, yüksek bütçelerle dönem işi yapılıyor “Muhteşem Yüzyıl” gibi, izleniyor, beğeniliyor. Çok düşük bütçeli işler yapılıyor, bakıyorsun o da izleniyor. Galiba doğru senaryo, iyi yönetmen ve doğru cast üçlemesi tamamsa, oluyor.
Reyting yüzünden hiç umudunuzu kaybettiğiniz oldu mu?- Ümidimi kaybetmiyorum tabii ki ama üzülüyorum. Yalnızca kendi oynadığım işlerin tutmamasına değil, sektörün bu hale gelmesine de üzülüyorum. Gerçekten çok emek var her işte, onca insan çalışıyor ve heyecanla yapıyor herkes işini.. Bekliyor. Ama yayına bir giriyor, hüsran... Çok zor gerçekten.
Oyunculuk sektöründe ilk akla gelen isimler Beren Saat, Tuba Büyüküstün, Meryem Uzerli... Siz de genç, güzel ve yeteneklisiniz... Neden o kulvarda değilsiniz? Onlar daha mı güzel, daha mı iyi oyuncu yoksa daha mı şanslı? - Tabii ki saydığın isimler hem güzel, hem yetenekli. Ama buradaki matematik şöyle oluyor bence; bir işte oynuyorsun, uzun sürüyor, seyirci seni tanıyor. O iş bittikten sonra tekrar uzun soluklu bir işte, doğru bir projede yer alabilirsen, seyirci artık hep seni görmek istiyor ekranda. Ve işte o bahsettiğin kulvarda oluyorsun.
AŞIK OLUNCA BİYOLOJİM DEĞİŞİYOR
“Komedi Dükkanı”nda keşfedildiğiniz doğru mu?
- Doğru tabii ki.
Nasıl oldu bu, hikayeyi anlatsanıza?
- Seyirci olarak izlemeye gittim. Tolga Çevik sahneye birini istedi. Elimi kaldırdım, beni aldılar. Sonra Plato Film’e görüşmeye çağırdılar, oyuncu sanmışlar. “Değilim” deyince “Olmak ister misin?” dediler. Ben de çocukluğumdan beri istediğim için kabul ettim, hemen derslere başladım, sonrası da “Küçük Kadınlar” dizisi işte.
Bir dizi oyuncusu olmak bu kadar kolay mı?
- Kolay da değil, zor da. İstedikten sonra 70 yaşında pilot da olursun. Ne var ki? Sen yeter ki iste.
Gözleriniz özellikle Arap ülkelerinde çok beğeniliyormuş, ama sizi korkutuyormuş. Doğru mu?
- Eskiden daha çok korkuyordum ekranda görünce. Ama alıştım. Bakalım sinema perdesinde ne olacak.
Güzellikle aranız nasıldır?
- Güzel olan her şeyi seviyorum. Kim sevmez ki?
Aynaya baktığınızda ne görüyorsunuz?
- “Güzel mi görüyorsun?” diye soruyorsan, zaman zaman beğeniyorum kendimi.
Aşka gelelim. Aşk sizi nasıl bir kadın yapar?
- Çok mutlu. Her şey güzel oluyor o zaman hayatta. Biyolojim değişiyor ve buna şahit olmak, o hisle yaşamak çok güzel.
Şimdi aşık mısınız?
- Hayır.