Güncelleme Tarihi:
Beverly Hills’te güneşli bir sabah. Kuaförüm Nick Chavez’in salonunda oturuyorum. Ben saçımı kestirirken, Paris Jackson müzisyen sevgilisi Michael Snoddy ile içeride beliriveriyor.
İlk gözüme çarpan, dövmelerle kaplı vücudu oluyor. Ayaküstü konuşuyoruz. Bunun mutlu bir sohbet olmasına özen gösteriyorum.
Çünkü onunla konuşurken bileklerini keserek intihara kalkıştığını unutmamak gerek. Paris’in intihara meyilli ve depresif gençlerin tedavi gördüğü bir gençlik merkezinde tedavi edildiğini de söylemeliyim...
ANNEMLE TEKRAR KONUŞMAYA BAŞLADIM
Annesiz büyümek demek, kadın olurken bir kadın rehberliğinden uzakta kalmak demek. Bu da kesinlikle zor olmalı. Zaten Paris de bu nedenle birkaç yıl önce biyolojik annesi Debbie Rowe’a ulaştı.
Prince’in de annesi olan Debbie, Michael Jackson’ın ölümünden sonra efsanevi popçunun annesi Katherine’in davetiyle çocuklarını görmeye gitti. Öncesinde imzalanan bir anlaşma vardı ve çocuklarından uzak kalmak durumundaydı. Katherine’in izniyle çocuklarını görmeye başladı Debbie...
Bir dönem annesiyle yan yana fotoğraf çektirmeyi bile istemeyen Paris’in Debbie Rowe ile yakınlaştığı haberleri doğru muydu peki? Birlikte en son 2013 yılında birlikte ata binerken görülmüşlerdi...
“Onunla uzun süre konuşmadım” diyor Paris ve ekliyor: “Son dönemde onunla tekrar konuşmaya başladım. Özellikle de kanser olduğunu öğrendiğimde...”
Bu da gösteriyor ki Paris, hayatında bir ebeveynin daha yokluğunu kaldırmaya hiç de hazır değil...
JACKSON KARDEŞLERİN ZORLU YILLARI
Şöhret, bazen acımasız olabiliyor. Paris ve iki erkek kardeşi de ne yazık ki medyanın gerçek anne ve babalarının kimliği konusundaki spekülasyonlarına maruz kaldı. Bir yetişkin için bile travmatik bir konuyu; babalarını olabilecek en kötü yolla kaybetmiş küçük çocuklar için düşünün... Özellikle de çocuklarını tüm dünyadan korumaya çalışan, onlara aynı zamanda hem annelik hem de babalık yapan birinin arkasından bunlar oluyorsa...
MJ, EN İYİ BABA
Paris Jackson’la henüz küçük bir çocukken, babası Michael Jackson’la New York’ta röportaj yaptığım sırada tanışmıştım.
Michael Jackson’la Waldorf Astoria’daki süit odasında oturuyorduk. Michael, Sony ile aralarındaki davanın kendisini nasıl mutsuz ettiğini anlatıyor, sürekli sızlanıyordu.
Sonra birden kapı aralandı, bir bakıcıyla küçük çocukları Prince ve Paris içeri girdi. Michael’ın yüzü resmen aydınlandı. Öyle bir mutlu oldu ki, bir süreliğine de olsa Sony ile aralarındaki sürtüşmeyi bile unuttu.
Buluşmamız sırasında Paris’e bu anımızı anlattım. Beni dikkatlice dinledi.
Sanki 2009 Haziran’ında kaybettiği babasına dair hatırlamadığı anları tutmak ister gibiydi...
Paris Jackson, babasını gerçekten çok seviyordu.
Babası için düzenlenen törende gözyaşları içinde “Birinin sahip olabileceği en iyi baba” dediğinde de bir anda tüm gözler ona çevrilmiş, hayatı boyunca maskelerin arkasında saklanan küçük kız herkesin kalbini
kazanmıştı.