Güncelleme Tarihi:
Melike Karakartal: Böyle geleneksel ruhu olan modern tasarımlar özellikle tepeden tırnağa klasik giyinenlerde veya alaturka çizgiler taşıyan kıyafet tercih edenlerde iyi durmuyor.
Gigi Hadid de aynı terlikleri giymişti ama Hadid’in sokak stiliyle çarık terlikler esprili, sıra dışı bir eşleşmeydi, Ebru Yaşar’ınki değil.
Cengiz Semercioğlu: Tüylü terlikleri sevmemiştim ama bu püsküllü terlikleri sevdim. Ebru Yaşar’ın “Sanayi’den aldım” dediği de gerçekten oto sanayi. Sanayi 313’ten almış.
Aklınızda olsun, burada ilginç tasarımlar kadar öğle yemeği menüsü de çok güzel.
Arada gittiğim için biliyorum.
Demet çalışsaydı bile o kadar kazanamazdı
Demet Şener’in boşanma davasında talep ettiği tazminat miktarını İbrahim Kutluay fazla buldu. Demet Şener, “Çalışsaydım o miktarın daha fazlasını kazanırdım” dedi. Ayrıca “Ona 16 yılımı verdim” diye de ekledi. Sizce bu işin sonu nereye varır?
Cengiz Semercioğlu: Kadınların “Sana gençliğimi verdim, 16 yılımı harcadım” türü sözlerini çok bencilce buluyorum. Sanki erkek tarafı 16 yılını, gençliğini vermemiş gibi...
Elbette Demet’in tazminat alması sonuna kadar hakkı ama “Çalışsaydım daha fazlasını kazanırdım” lafı da tam bir uydurma. Mümkün değil o kadar kazanamazdı!
Antalya Film Festivali nereye koşuyor
Antalya Film Festivali başladı. Festivalden çıkarılan ve ona paralel İstanbul’da yapılacak Ulusal Yarışma da... Konsey bu “ikili delilik” durumunu değerlendirdi. Antalya mı haklı yoksa, İstanbul’da Ulusal Yarışma’yı inadına düzenleyenler mi? Konsey ayrıca Antalya Film Festivali’ne gelecek yabancı yıldızların (Christopher Walken, Juliette Lewis, Lindsay Lohan) yeterli olup olmadığını da masaya yatırdı.
Ömür Gedik: Ben bu işin Antalya ayağını takip ediyorum. Bu yazıyı yazarken kortej yürüyüşü ve açılış gerçekleşmişti. Ulusal yarışmanın olmamasının burukluğu burada tabii ki hissediliyor.
Ama uluslararası olma yolunda bir hedef konmuş, ısrarla yerli sinemanın da bunun içinde olacağı söyleniyor.
Özellikle foruma çok güveniyorlar. Cannes, Berlin ayarında bir festivalden söz ediliyor. Yıllar içinde koyulan hedeflerin hangi noktalara geleceğini bekleyip görmek lazım. Ulusal sinemanın arkasında da durmaya devam etmek lazım. Yabancı konuklara gelince, insan tabii ki daha parlak isimleri görmek istiyor.
Belki festival sonuna doğru bir sürpriz olabilir. Ama etkinlikler güzel. Christopher Walken ve Juliette Lewis’in soru-cevap etkinliği burada heyecanla bekleniyor mesela.
Ebru Şallı kariyeriyle oynuyor
Ebru Şallı ve hâlâ evli olan Uğur Akkuş... Önce bir restoran çıkışı görüntülenmemek adına bin bir yol denediler, sonra imam nikâhı kıydırdıklarına dair bir dedikodu çıktı. Bu çiftin sonu ne olur sizce?
Melike Karakartal: Bazen açıklama yapmaktan, toplum içinde görünmekten, gazetecilerden kaçmak yerine ne olduğunu açık açık anlatmak daha iyi olur.
Ben her zaman açıklıktan yanayım. Sonu ne olur bilemem, haklıdır, haksızdır, mağdurdur veya kabahatlidir onu da bilemem ama Ebru Şallı toplumdaki algısıyla oynuyor, kariyeriyle oynuyor, farkında değil.
Cengiz Semercioğlu: Uğur Akkuş’un Ebru’ya İstinye’de bir ev tuttuğu, imam nikâhı yaptıkları, hatta Ebru’nun hamile olduğu bile söyleniyor.
En son Uğur beyin 6 yıldır boşanamayan yengesi ortaya çıktı, “Ebru bu aileden uzak dursun” dedi. Pembe diziye bağlar bu iş...
Ömür Gedik: Bir ilişki yaşarken kaçmak zorunda kalmak üzücü. İmam nikâhı konusu ise hepten saçmalık. Dedikodudur belki ama dedikodusu bile ikisi adına hoş değil.
Onur Baştürk: Bu ilişkinin sonu yok. Ebru Şallı seviyor tamam, ama kendine yazık ediyor. Yıpratıyor. İmam nikâhı mevzusu yalanmış bu arada, kesin bilgi.
Ama Uğur Akkuş yakında kesin olarak boşanıyormuş. Sanırım Ebru buna güveniyor. O zaman belki restoranlardan bin bir hileye gerek kalmadan el ele çıkarlar.
Konsey yanıt arıyor...
BUNLAR OLMUŞ MU
1. İlk Öpücük filmiyle sinemalarda olan Murat Yıldırım ve Özge Gürel “romantik komedi çifti” olmuş mu?
2. Nil Karaibrahimgil’in geri geri yürüyüp dans ettiği son şarkısının klibi olmuş mu?
Melike Karakartal: Aydınlık, yaratıcı, insanın ruhunu okşuyor... Olmuş, pek güzel olmuş.
Onur Baştürk: Eğlenceli ve finali pek hoş. Olmuş!
Cengiz Semerciğlu: “Flakka’yı deneyen ilk Türk popçu” yorumunu yapmışlar, öldüm gülmekten. Nil 41 yaşında ve bir çocuk annesi ama hâlâ çok genç. Kendini yenilemeye çalışıyor, farklı duruyor, şarkı da klip de öyle olmuş.
Ömür Gedik: Nil Karaibrahimgil’in çılgınlıklarına, içindeki çocuğu hâlâ yaşatıyor olmasına bayılıyorum. Hep bu enerjide kalsın. Bir de insan hiç mi yaş almaz! Hep aynı yaşta. Bravo.
3. “Yüz Yüze” dizisinde erkekleri pataklayan Sinem Kobal’ın dövüş sahneleri olmuş mu?
4. Hülya Avşar’ın “Evli erkekler çaktırmadan kaçamak yapmalı” lafına Demet Akalın’ın “Okan gibi bir koca bulsaydı” yanıtı olmuş mu?
Derin Mermerci bir adım öne geçti
Ünlü cemiyet kadınları, giyim markalarına yaptıkları koleksiyonlarla gündemde. Arzu Sabancı Koton’a, Yasemin Özilhan İpekyol’a ve son olarak Derin Mermerci Network’e koleksiyon yaptı. Konsey bu durumu değerlendirdi.
Cengiz Semercioğlu: Sadece tasarım yapmakla kalmadılar. Yasemin Özilhan İpekyol’un; Derin Mermerci de Network’ün modelliğini yaptı aynı zamanda. Arzu Sabancı model olarak kampanyada yer almadığı için diğer iki ismi kıyaslıyorum ve diyorum ki; Derin Mermerci bir adım önde. Ama beni asıl sevindiren şey, moda markalarımızın sürekli bir yenilik ve imza peşinde koşması.
Ömür Gedik: Markalar, mağazalarında farklılık yaratmak için ünlü isimlerle çalışıyor. Ünlüler de kendi tarzlarını yansıtabilecekleri bir platform bulmuş oluyor. Bence güzel bir buluşma.
Onur Baştürk: Hepsi sosyal medyada takip edilen ve sevilen isimler. Ama hepsinin bir koleksiyon yaratması gerekiyor mu; işte o tartışılır! Satışlara bakarsanız, markalar durumdan memnun. Arzu Sabancı’nın Koton için yaptıkları çok ilgi görüyor.
Derin Mermerci’ninki daha çıkar çıkmaz epey ilgi gördü. Hatta Derin hem cumartesi gecesi yaptığı sükseli partiyle hem de koleksiyonları için yaptığı modellikle bir tık öne geçti. Bakalım daha kimleri göreceğiz markalara koleksiyon yaparken...
Melike Karakartal: Şöhretli isimlerle marka birlikteliklerinin nedeni elbette tamamen ticari. Şöhretli bir isim demek, markanın çok konuşulması, ilgi görmesi ve sonuç olarak daha çok ürün satabilmesi demek.
Mesela Yasemin Özilhan’ın veya Fahriye Evcen’in koleksiyonu her yayında karşımıza çıkıyor şimdi. Bir markanın kendini gündemde tutması için herhalde daha iyi bir yöntem olamaz.
Bu koleksiyonlar, müşterisine “koleksiyonu hazırlayan kişi gibi görünme vaadi” veriyor, çekici yanı bu aslında.
Türkiye’de tarzları takip edilen, zevk sahibi, prestijli bulunan isimlerle götürüyor bu işi markalar.
Güzel oluyor, takip etmesi çok eğlenceli bana kalırsa.