Güncelleme Tarihi:
Ekranlardan yakından tanıdığımız yüzler hepsi de... Bu dört başarılı ünlünün arkasında başarılı bir anne vardır diyerek yola çıkan Instyle Home dergisi, onlarla Anneler Günü vesilesiyle buluştu. Hem aralarındaki ilişkinin nasıl olduğunu sordu, hem de fotoğraf çekimi gerçekleştirdi...
SENAY ÖZGÜN - PELİN AKİL
ARKADAŞ GİBİYİZ
“Aile İşi” dizisinin oyuncusu Pelin Akil, setten fırsat buldukça annesi Senay Özgün ile kısa tatil kaçamakları yapmayı çok sevdiklerini anlatıyor. Marmaris ve Kaş’tan vazgeçemiyorlarmış.
Anne kızını şöyle anlatıyor: “Kızımla arkadaş gibiyiz. Bizi ilk tanıyanlar abla kardeş zannettiklerini çok söylerler. Ani tepkilerimiz ve çabuk sinirlenip çabuk sönmemiz en benzer yönümüz. Harika bir kalbe sahip kızım. Tek tahammül edemediği ise yalandır.”
Kızı annesini şöyle anlatıyor: “Annemin sade ve modern bir çizgi sever. Beni de otantik bulur. Onunla telefonsuz bir günüm geçmez. Mutlaka her gün sesimi duymak istediğini bilirim. Çok duygusal bir anneye sahibim. Neyse ki bu yönüm ona benzemiyor. Beni ekranda gördüğünde bile ağlayan bir annem var çünkü.”
ESER HATİPOĞLU - HAKAN HATİPOĞLU
EVİMİZİN NEŞE KAYNAĞI ANNEM
“Survivor Panorama”nın moderatörlüğünü yapan, aynı zamanda sutopu sporcusu olan Hakan Hatipoğlu’na deniz sevgisi ve macera tutkusu eski milli yüzücü annesi Eser Hatipoğlu’ndan geçmiş.
Anne oğlunu şöyle anlatıyor: “Hakan’ımı Alman Hastanesi’nde kucağıma ilk verdiklerinde duyduğum mutluluğumu asla unutamam. Düz duvara tırmanan ilk göz ağrım, zaman içinde tam bir beyefendi oldu. Çok duruldu ve beni hiç üzmedi. Onu kendim gibi suya atıp, sportmen bir çocuk olmasını çok arzu etmiştim. Bunu fazlasıyla başardı. Aile değerlerine çok önem veren bir evlat oldu. Onunla ve yaptığı her seçimle gurur duymamı sağlan bir oğula sahibim. Bir anne daha ne ister.”
Oğlu annesini şöyle anlatıyor: “Annem evimizin enerji, neşe kaynağı ve en yumuşak karakteridir. Çocukluğumla ilgili hatıralarda ben, kız kardeşim Zeynep ve annemin evde yaptığı danslar ilk aklıma gelen kare. Yıllarca annemden en çok duyduğum “Asla kalp kırma oğlum” sözüne hep dikkat etmeye özen gösterdim. Tutumlu olmasını çok isterdim ama öyle merhametlidir ki... Paylaşmadan edemez. Sinirlendiğini de daha hiç görmedim desem size...”
HÜLYA IRMAK - ÇAĞLA IRMAK
ANNEM EVİN YARAMAZ ÇOCUĞU
“Kırgın Çiçekler” dizisinde rol alan Çağla Irmak, kendisi gibi oyuncu olan ve yıllarını tiyatroya adayan, hayattaki en büyük yaşam rehberi annesi Hülya Irmak ile aynı dizide oynadığı için çok mutlu olduğunu söylüyor.
Kızı annesini şöyle anlatıyor: “Evin yaramaz çocuğudur annem. Her konuda çılgınlık yapmaya hazırdır. Ondan hiçbir şey saklamamı istemez. ‘Ne yapıyorsan yap, ilk benimle paylaş’ der. Ben de buna hep riayet ettim. Set çalışanlarının her zaman bizden daha çok yorulduğunu, bu yüzden hiçbir zaman sıkıntımı orada yansıtmamam gerektiğini söylerdi. Canım sıkıldığı an ilk annemi ararım, meşhur metotlarıyla beni rahatlatmakla kalmaz, aynı zamanda çok da neşelendirir. Ayrıca harika bir aşçıdır. Yoktan var eder.”
Annesi kızını şöyle anlatıyor: “Çağla, 18 yaşında ama o kadar olgun ki... Hatta çoğu zaman benden bile. El ele oturup televizyon izleriz. Arabamıza atlayıp seyahatlere çıkarız. Dürüstlüğüne bayılırım. Harika karakter analizi yapar. Bu yüzden içim çok rahattır. Kalbi dilinde onun. Pot kırmada üstüne yoktur. Çocukluğunda ona biri benim soğan sayesinde sahnede ağladığımı anlatmış. Bunu herkese yaydı. Tiyatro eğitmenliği yapıyorum. Ama kızımdan da çok şey öğreniyorum. Birbirimizi mesleki konuda çok besliyoruz.”
FAHRİYE ÖZ - GÜRGEN ÖZ
ONA TEŞEKKÜR BORÇLUYUM
Emekli tarih öğretmeni Fahriye Öz, oyuncu oğlu Gürgen Öz’e daha küçük yaşlarda “Devekuşu Kabare” kasetlerini dinleterek tiyatroya yönlenmesi konusunda farkında olmadan yol açtığını söylüyor.
Annesi oğlunu şöyle anlatıyor: “Bütün anneler için çocukları kıymetlidir. Kuşkusuz, oğlum da benim için öyle. Her zaman olayları farklı gören, espirili, özgüveni yüksek bir çocuktu. Oyuncu olacağını hayat etmemiştim ama sanatın bir koluna yöneleceğini biliyordum. Ona hep işiyle gündeme gelmesini öğütledim. Her fırsatta buluşup ailece yemek yemeyi severiz.”
Oğlu annesini şöyle anlatıyor: “Haldun Taner’in yazdığı Devekuşu Kabare’nin kasetleri vardı. Annemle onları dinlemeye bayılırdık. İçimdeki tiyatro ve komedi sevgisinin böyle oluştuğunu düşünüyorum. Annemin güzel bir gülüşü vardır ve bu nedenle onu güldürmeyi de çok severdim. Bana hep inandı ve sanat konusunda sonsuz destek verdi. Ona teşekkür borçluyum.”