Güncelleme Tarihi:
Onur Baştürk:
Ajda bu, kafasına koyarsa yapar. Ama bunu yapacağını düşünmüyorum. Sadece içinden geçirmiştir. Çünkü o da farkında ki, anneliğin bir yaşı var gerçekten. Keşke evlat edinse, illa çocuk doğurmak gerekmiyor ki...
Fotoğraf yok oldu!
Tarkan, New York konseri öncesi yatakta çektiği ve sonra sildiği selfie ile çok konuşuldu. “Konser heyecanı sardı, uyku da kaçtı. Yine de enerji depolamalıyım” notuyla yüklediği poza gelen tepkiler mi abartılıydı, kaldırması mı?
Melike Karakartal:
Tarkan’ın bu fotoğrafı koymasında veya kaldırmasında bir samimiyetsizlik aramamalı, basit bir “vazgeçme” durumu bence. Hem gelen tepkilerden hem de kendi hislerini dinleyerek aslında pek de şık bir fotoğraf olmadığını düşündüğünü ve kaldırdığını sanıyorum. “Fotoğrafı koydum ama sonra kendimi iyi hissetmedim, sildim” durumu yani, hepimiz yapıyoruz, abartılacak bir yön göremiyorum.
Cengiz Semercioğlu: Kaldırılacak bir fotoğraf değildi. Belki Tarkan’dan böyle samimi paylaşımlar görmediğimiz için şaşırdık. 14 Şubat’ta eşiyle fotoğrafı, sonrasında bu otel karesi... Bugüne kadar gözlerden uzak yaşayan Tarkan’ın özel hayatını sosyal medyada paylaşmaya başlaması ilginç. O da sosyal medyanın cazibesine yenik düştü...
Onur Baştürk: Tepkilere katlanacak ve kaldırmayacaktı. Çünkü zaten çoktan yayılmıştı çıplak selfie. Üç-beş olumsuz yorum okumaya katlanamıyorsan da bu işin çözümü var. Fotoğrafını yorumlara kapatırsın olur biter. Tarkan’ın sosyal medyacısı acilen istifa etsin ya da Tarkan kendi başına sosyal medya kullanmaktan vazgeçsin. Hiç profesyonel durmuyor.
Ömür Gedik: Ağzından çıkana dikkat et... Koyduğun fotoğrafı bin kere düşün öyle koy... Onu yapma bunu yapma şunu yapma... Hayat ne zor yahu. Tarkan yeni yeni kendini açmaya başladı ve bu arada zorlandığı durumlar oluyor. Keşke silmese, bıraksaydı o pozu. Güzel bir fotoğraf çünkü. Ben çok beğendim.
Niran Ünsal’ın ikilemi
Başını kapatan, ancak ticari kayıp yaşadığı gerekçesiyle kararını değiştiren Niran Ünsal’ın “Kapanarak sanatçı olunmuyor. Ticari olarak ciddi bir kayıp yaşadık” sözleri çok konuşuldu. Ünsal, eleştirilere Instagram’dan “Hiçbir şeyi tam anlamıyla bilemezsiniz. Allah beni günahlarımdan arındırıyor, sizin sayenizde” yanıtını verdi.
Ömür Gedik: İnsanların düşünceleri, davranışları zaman içinde hayatın akışına, günün getirdiklerine göre şekillenip değişebiliyor. Niran Ünsal da bunu yaşadı işte. Onun için asla asla demeyecek, büyük konuşmayacaksın. Hele hele böyle hassas konularda.
Melike Karakartal: Böyle büyük kararlarda insanın yaşamının her detayını etraflıca düşünmesi gerekir. İnançları doğrultusunda yaşamaya karar verdiği zaman mesleğiyle ilgili alanlarda da değişiklikler elbette yaşayacaktı, ikisi bambaşka gereklilikleri olan hayatlar.
Bu meseleyle ilgili, sanki onunla birlikte bu süreçten geçmiş ve gözlemlemiş gibi yorum yapmak istemem. Ben her zaman Ünsal’ı 1996’daki “Haktan” klibinde gördüğüm haliyle hatırlayacağım. Nasıl bir hayat yaşamak istiyorsa, dilerim aynı oradaki gibi biraz sakin, daha az agresif yaklaşabilir hayata.
Cengiz Semercioğlu: Başını kapatıp açmanın ticari bir mesele olamayacağını anlamamış Niran. Bu açıklamayı geçen hafta benim programımda yaptı. Canlı yayında karşımdayken de şaşırmıştım, şimdi de şaşırıyorum. Niran’da beni daha çok şaşırtan ise herkesle kavgalı olması oldu. Kardeşi, kızı, müzik sektörü... Herkesle bir meselesi var. Oysa çok iyi bir ses ve yorumcu.
Onur Baştürk:
Tam Türkiye’ye özgü bir “rüzgar gülü” açıklaması.
Rüzgarın hangi yönden estiğine göre şekil alma durumu. Baktın olmuyor, bir de öbür yönü deneme hali. Gerçekten çok yazık ve üzücü. Bir yola girdiysen, o yolda karşılaştığın her şeye katlanmak zorundasın. Yapacak bir şey yok. Çocuk oyuncağı değil bu. Sonra bir de bunun üzerinden duygu sömürüsü yapma halleri, ağlamalar, çemkirmeler filan.
Gerçekten iç bayıcı.
Meğer eskiden sevgililermiş
“Survivor”da yarışan Yunus Günçe, diğer yarışmacılardan Berna Öztürk’le eskiden sevgili olduklarını açıkladı. “Eski sevgiliyle arkadaş olur. Bazı sevgililerden arkadaş olmaz, sebebi de ayrılış biçimidir. Ben bu kızla nasıl arkadaş olmayayım?” yorumunu yaptı. Eski sevgiliden arkadaş olur mu, olmaz mı? Konsey tartışıyor...
Cengiz Semercioğlu: Yunus’un dediği doğru, kavga dövüş ayrıldığın biriyse olmaz. Ama medeni bir şekilde ayrıldığın biriyse bal gibi de olur. Bu yüzden ayrılmayı bilmek lazım. Ben eski sevgiliden arkadaş olabileceğine inananlardanım. Bunu daha çok kadınlar tercih etmiyor galiba... Bitmiş bitmiştir deyip görmek istemiyorlar bir daha...
Onur Baştürk:
Eski sevgiliden arkadaş olur. Yunus doğru söylemiş. Ama eğer yaşadığın aşkın kırıntısı bir şekilde devam ediyorsa olmaz tabii, çok zor.
Ömür Gedik: Eski aşktan sevgili olur mu olmaz mı nasıl ayrıldığınıza ve yeni sevgilinin kıskançlık seviyesine bağlı. Aranızda bir düşmanlık yoksa, şimdiki sevgiliniz de arkadaşlığınızı sorun yapmayacaksa neden olmasın... Olur, hem de çok güzel olur.
Melike Karakartal:
Ayrılış şeklinin daha sonra arkadaş kalıp kalınmayacağını belirlediği doğru. Kin tutmayan bir karakter yapısına sahip olmalı Yunus Günçe, hayata mutlu, yapıcı, olumlu bir açıdan bakıyor demek ki, ne mutlu ona...
Galada siyah hakimiyeti:
Şık mı sıkıcı mı?
Yönetmen Ferzan Özpetek’in aynı adlı kitabından sinemaya uyarladığı, Halit Ergenç, Tuba Büyüküstün, Nejat İşler ve Mehmet Günsür’ün başrolleri paylaştığı “İstanbul Kırmızısı” cuma günü vizyona girdi. Önceki hafta yapılan galada ise şıklık yarışı vardı. Galanın en şıkları ve sıradanları kimlerdi?
Ömür Gedik: Ferzan Özpetek çok şıktı. Mehmet Günsür de öyle. Takım elbise altındaki spor ayakkabılarına bayıldım. “İstanbul Kırmızısı” gibi adında bile iddialı bir renk olan filmin galasında herkes çok siyahtı ama. Biraz daha renkli olabilirlerdi sanki. Bir kırmızı elbise görmek isterdim mesela.
Melike Karakartal:
Evet, galada siyahın hakimiyeti vardı, herkes “kolay şıklık” tercihi yapmış, o nedenle genel olarak renksiz, sıkıcı ve tutarsız görünüyordu kalabalık; belki ödül törenlerinde olduğu gibi bir dress code olmalı böyle galalarda da...
Şıklık konusunda istisnalar var elbette, Gaye Su Akyol ve Aydan Taş, gayet iyi görünüyordu. Tuba Büyüküstün de siyah tercih etti, fakat son derece şıktı, onu “sıkıcı siyah kalabalığı”ndan sayamam. Erkekler de baştan ayağa siyahtı, hakikaten gözler biraz renk aradı.
Cengiz Semercioğlu: Gevşek bağladığı kravatı, yeleğinin altından sarkan gömleği ve takım elbisesinin altına giydiği spor ayakkabılarla galanın en farklı ismi Mehmet Günsür’dü... Farkında mısınız filmin her şeyini konuşuyoruz da kendisini konuşmuyoruz...
Onur Baştürk:
Tuba Büyüküstün’ün kıyafetini beğendim. Kuğu gibiydi, pek şık. Mehmet Günsür bence hiç olmamış, liseliler gibi giyinip gelmiş. Halit Ergenç olması gerektiği gibi, tam gala kıyafeti.
En korkunç kıyafet ise Defne Samyeli’ninki olmuş. Gece kulübü kıyafetiyle galaya gelmiş.
Derin’in DM’si
Derin Mermerci’nin hayatını yansıtan sitesi derinmermerci.com yayında. Takipçilerin Gwyneth Paltrow’un sitesi Goop ile karşılaştırdığı site, acaba Türkiye’de popüler olabilecek mi?
Ömür Gedik:
Ben çok güzel buldum ve takip etmeye başladım bile. Yalnız Derin’den ricam kürk ve deri konusundaki tavrını ortaya koyması. Onun gibi hayvansever bir kadının geçtiğimiz aylarda basına yansıyan kürklü fotoğrafını bir hata olarak görüyor, bunun kendi sitesinde tekrarlanmamasını diliyorum.
Melike Karakartal:
Güzel bir girişim, yalnız Goop’un özelliği, bu siteyi en başta parlatan faktör, A’dan Z’ye Paltrow’un seçkilerini görmek, okumak ve hatta satın alabilmekti. Mermerci’nin sitesi daha şimdiden çok “ekip işi” duruyor, “dergi dergi” duruyor, halbuki o sulardan ayrılması, onun dokunuşunun daha yoğun olarak hissedilmesi gerekir. Özgün olmak çok değerli ve dijital platformlar buna imkan veriyor, bunun avantajlarını daha çok kullanmalı bana kalırsa.
Cengiz Semercioğlu:
Eli yüzü düzgün bir site olmuş. Ancak bir ihtiyacı karşılaması lazım, karşılamazsa olmaz. Mesela “Bunu Nereden Bulurum” köşesi çok doğru. Fotoğraftaki kıyafet ve aksesuvarların en kolay bulunacak adreslerini veriyorlar. Bu tür şeylerin artması lazım sitede. Bir de alışveriş linkleri olmalı.
Onur Baştürk: Bence uzun vadeli bir iş olur. Ama Goop gibi insanları peşinden sürükler mi, göreceğiz. Çünkü çok küçük bir kitlede sıkışıp kalırsa Goop gibi olmaz tabii. Ve şimdilik biraz o yöne doğru gidiyor gibi.
Kavuşamayanlar
unutulmaz
“Poyraz Karayel”, ‘mutsuz son’uyla çok konuşuldu. Poyraz ve Ayşegül aşkının mutlu sonla bitmesini umut eden izleyiciler, Ayşegül’ün ölümüyle büyük şok yaşadı. Dizinin finali hayal kırıklığı mı oldu, yoksa doğru bir karar mıydı? Konsey tartışıyor...
Melike Karakartal: Ben “mutlu son”cuyum, Twitter’daki isyancılara katılıyorum şu durumda! Kavuşmalarını arzu ederdim. Bir tek Meltem ile Zülfikar’ın üçüzleri mutlu etti. Ne yapalım, bununla yetineceğiz.
Cengiz Semercioğlu: “Poyraz Karayel”e yakışan güzel bir final oldu. Bu dönemde ekrana 82 bölüm dizi yapmak kolay iş değil, bütün ekibi tebrik ediyorum. Üç sezon giden dizide İlker Kaleli-Burçin Terzioğlu beraberliğini çok sevdi seyirci. Son yılların en güzel hatırlanacak işlerinden biri olarak televizyon tarihindeki yerini alacak.
Onur Baştürk: Doğru karar, çünkü mutsuz son her zaman daha çok akılda kalır. Kavuşamayanları konuşmayı severiz, kavuşanları değil.
Ömür Gedik: Bence de güzel bir karar. Mutlu sonla biten aşklar hatırlanmaz. Dünya edebiyatına bakın, hangi mutlu aşk tarihe damga vurmuş ki? Kavuşamayanlarındır unutulmaz aşklar.
Sessiz tatil
Önceki hafta New York’a, ardından Miami’ye uçan Sinem Kobal-Kenan İmirzalıoğlu çiftinin Miami’den ev baktığı öne sürüldü. Yurtdışına tatile giden veya yerleşen ünlüler, neden bu işleri sessizce yapmayı tercih ediyor?
Cengiz Semercioğlu: “Ülkeden kaçıyorlar, Türkiye’yi terk ediyorlar” algısı oluşmaması için kimse yurtdışında yaptığı yatırımın bilinmesini istemiyor.
Ama Kenan’la Sinem’in ev almak gibi bir niyetleri var mı bilmiyoruz. Arto’nun özel haberleri bunlar. Görüntüleri de haberleri de Türkiye’ye ulaştıran Arto oldu. Miami’de ev alırlarsa da alsınlar ayrıca, bizden pek çok ünlünün evi var orada.
Onur Baştürk: Sanırım “yurtdışına yerleşiyor” lafını duymaktan çekiniyorlar. Özellikle “ev aldı” haberleri çıktığında. Aslında yatırım için de ev almış olabilirler, bunda çekinecek bir şey yok. Ama işte herkes son dönemde delirdi ya, ünlülere bu şekilde sarmak moda oldu. Bize ne yani, isterlerse yerleşirler de. Hayatlarının gidişatını biz belirleyemeyiz ki...
Ömür Gedik: Sebebi antipatik görünmemek sanırım. Öyle göze sokmaya gerek yok diye düşünüyorlardır. Ama ne yaparlarsa yapsınlar dünyanın her yerinde Türkler var ve fotoğrafları basına yansıyor. Kaçınılmaz son...
Melike Karakartal: Şöhretler dünyasından son dönemde yurtdışına taşınan veya uzaklarda tatil yapan isimler bu işleri sessiz yapıyorlar, çünkü tepki çekmekten korkuyorlar. Öyle bir dönemde yaşıyoruz ki, ev almayı bırakın, tatil birkaç gün uzasa “Onlar da Türkiye’yi terk ediyor” lafı çıkar, ardından önünü alamayacakları dedikodular... Bu tip durumlara mahal vermemek için artık “yurtdışı işleri” sessiz sessiz yapılıyor, tatil de olsa, gayrimenkul alışverişi de olsa...
Ayrılık
ertelendi mi?
Aslı Enver ve Murat Boz, haklarında ayrılık haberleri çıkınca sosyal medyada birlikte fotoğraflarını yayınladı. İki sevgili, cuma akşamı da Enver’in yeni dizisi “İstanbullu Gelin”in ilk bölümünü beraber izledi. Boz, evde diziyi izledikleri sırada çektiği videoyu Instagram’da paylaştı.
Onur Baştürk:
Sosyal medya paylaşımı yaparak “İlişki yolunda” mesajı verilmeye çalışılıyor gibi. Ama aslında amaç “İstanbullu Gelin” dizisinin tanıtımına katkı sağlamak olmuş bence. Özellikle birlikte diziyi izledikleri video, buna hizmet etmiş. Sırf birbirlerinin imajına katkı sağlama amacıyla ayrılık ertelemesi numarası yapıyorlarsa, çok da fena ayrıca.
Melike Karakartal:
Ben ortada strateji için “ayrılığı ertelemek” gibi bir durum olduğunu düşünmüyorum. Geçici olarak “mış gibi” görünmeye gayret etmeyi ve buradan bir çıkar sağlamayı akıllarına getirecek nitelikte insanlar değiller, samimiler. Şöhretler dünyasında bu tip ucuz PR yöntemlerini ya manşete çıkma heveslileri kullanıyor ya da “az ünlü” dediğimiz, sektörde tanınmaya çalışan çaylaklar... Boz ve Enver hem samimi insanlar hem de bu anlattığım kategorilerde değiller.
Cengiz Semercioğlu:
Aralarında bazı sorunların olduğu açık. Bu sorunları sonradan çözme yoluna gitmiş olabilirler. Bu arada ikili arasında siyasi olaylara bakış konusunda da ciddi farklılıklar olduğu, bu yüzden problem yaşadıkları şeklinde dedikodular geldi kulağıma. Ama demek ki sevgileri daha ağır basıyor.
Ömür Gedik: Ben ikisini çok yakıştırmıştım. Yine de son günlerde ilişkinin o ilk zamanlarındaki büyüsü yok gibi. Şimdilik sorunları askıya almış gözüküyorlar.