Güncelleme Tarihi:
◊ Çok kısa zamanda büyük başarılar elde ettiniz. Merak ediyorum, size bir projeyi kabul ettiren en önemli sebep nedir?
- Yönetmen! Şimdiye kadar çalıştığım tüm projelerde çalışacağım yönetmenler beni çok etkiledi. Tabii senaryo ve oynadığım roller de önemli ama projeye başlamadan önce yönetmenle buluşup hikayeyi filme dönüştürecek kişinin vizyonunu dinlemeye çok önem veriyorum.
◊ Balerinlikten oyunculuğa uzanan bir geçmişiniz var. Alicia’yı biraz daha yakından tanıyabilir miyiz?
- Çok küçük yaşlarda baleye başladım. İsveç Kraliyet Bale Okulu’nda okudum. Bale eğitimime devam etmek için 15 yaşında annemden ayrılmak zorunda kaldım. Tek başıma Gothenburg’den Stockholm’e taşındım. Küçük yaşlarda büyük sahnelerde balerin olarak yer aldım, sonra sakatlanınca baleyi bırakmak zorunda kaldım.
HER HİKAYEYİ OYNAMAK İSTİYORUM
◊ Oyunculuğa geçiş nasıl oldu peki?
- İsveç’te birkaç TV dizisinde rol aldıktan sonra oyunculuk okumaya karar verdim ama okula kabul edilmedim. Hukuk okurum o zaman dedim. 2009 yılında kitaplarımı aldım. Okula başlamaya hazırken düşük bütçeli bir film teklifi geldi. Kabul ettim ve İsveç’te Oscar’a denk görülen “Guldbagge en iyi kadın oyuncu ödülü”nü aldım. Böylece hukuk maceram da yarım kaldı. (Gülüyor)
◊ Oyunculuğu seçmek doğru karardı o zaman...
- Kesinlikle doğru bir karardı. İlk oyunculuk denememden sonra oyunculuğa karşı danstan daha fazla tutku hissettim. Her şey o kadar doğal gelişti ki, şimdi her gece iki saat uyumak bile beni rahatsız etmiyor. Yaptığım iş beni çok heyecanlandırıyor.
◊ Çok yoğun çalışıyorsunuz...
- Bavulumla yaşıyorum, setten sete gidiyorum. Hissettiğim her hikayeyi oynamak istiyorum.
◊ Bu kadar yoğun bir tempoda sizi ne motive ediyor peki?
- İçimdeki korku ve tedirginlik sürekli çalışmamı sağlıyor. Bir gün bitecek diye korkuyorum. Oscar kazandıktan sonra “Bourne”ün çekimlerinde rol arkadaşım Matt Damon “Acele etme, yavaşla ve keyfini çıkart” dedi. Bence bana verilen en iyi tavsiyeydi. Henüz yerine getiremedim ama aklımın bir köşesinde duruyor.
SOSYAL MEDYA BANA TERS
◊ Sosyal medyada yoksunuz, neden?
- Doğru hiçbirini kullanmıyorum, uymuyor bana. Bence müzisyenseniz durum farklı. Seyircinizle iletişim halinde olmalısınız ama oyuncuysanız seyirciyle aranızda bir illüzyon olmalı. Hayran olduğum birçok oyuncunun gerçekte kim olduğunu bilmiyorum. Her yeni filmlerinde, oynadıkları rollere dalıyorum ve yarattıkları o illüzyona inanmak beni mutlu ediyor. Belki de ben gizemi seviyorum.
LONDRA’DA YAŞAMAK İSTİYORUM
◊ Los Angeles’ta mı yaşıyorsunuz?
- Bu aralar her yerdeyim ama Londra benim yaşamak istediğim yer.
◊ Neden?
- 2012’de 5 ay Notting Hill’de 3 ev arkadaşımla yaşadım ve şehre aşık oldum. 4 kız, küçücük bir apartmanda iki tek kişilik yatağı paylaşıyorduk. Ev görebileceğiniz en dağınık ve pis bekar eviydi. Bütün eşyalarımız odanın ortasındaydı ve herkes giyeceklerini paylaşıyordu ama harikaydı.
◊ 4 kişi kıyafet paylaşırken şimdi Louis Vuitton’ın yüzüsünüz. Hayal gibi değil mi?
- Her şey hayal gibi. İsveç’te bile sinema ve televizyon çok zorken burada, Los Angeles’ta röportaj vermem, Oscar almam, Louis Vuitton’ın yüzü olmam en çılgın hayallerimde bile yoktu.
◊ Louis Vuitton’ı kabul ettiren sebep neydi?
- Louis Vuitton bence markadan öte bir şey, bir kültür. Oyunculuk benim ana işim. Herhangi bir reklam işi oyunculukla bütünleşmeli. Evet dedim çünkü Louis Vuitton reklam kampanyalarında her zaman güçlü kadınları seçiyor. Onlardan biri olmak beni çok mutlu etti.
KÖKLERİME BAĞLIYIM
◊ İlk İngilizce filminiz 2012’de çekildi. Hep çok güçlü kadın karakterleri oynadınız. Dil hiç problem oldu mu sizin için?
- İlk başlarda tabii ki oldu. İngilizce ana dilim değil, “Anna Karenina”yı çekerken sette stresten deliriyordum aksanı doğru yapmak için. Saatlerce kendi kendime İngilizce konuşuyordum, kaydedip sonra dinliyorum.
◊ Peki böylesine büyük başarılardan sonra kendi ülkenizde bir filmde oynar mısınız?
- İsveç’te yaşamasam da köklerime çok bağlıyım. İsveç filminde tabii ki oynamak istiyorum. Ama bir gerçek var ki, İsveç küçük bir ülke ve çok film yapılmıyor.