Güncelleme Tarihi:
* Seda Sayan’ın sürekli yanında görülen, adının Cafer ya da Cefi olduğu sanılan, Türk mü Yunan mı olduğu tartışılan kişinin yabancı dizilere taş çıkaran gizemli hayatı mı?
Konsey hangisinin ilham verici olduğunu tartıştı:
Cengiz Semercioğlu: Ne gündüz Çeşme, akşam Mikonos... Ne diğeri... Benim tercihim Kıvanç ve Başak’ın tarzı olurdu. Arkadaşlarıyla yeni aldıkları teknenin keyfini çıkarıyorlar. Kıvanç alışverişe çıkıyor, paparazzileri dürbünle gözlüyor falan. Dalış yapıp balık tutuyor. Tatilin tadını çıkarıyorlar, arkadaşlarıyla keyif yapıyorlar. İlk yazında teknenin hakkını verdiler valla. Güle güle kullansınlar.
Melike Karakartal: Kıvanç Tatlıtuğ ve Başak Dizer, Türkiye sahillerinin en güzel tatilini yapıyor. Sakin, kendi çevresi içinde, doğanın içinde, denizin içinde, huzurlu... Tatilden anladıkları Bodrum-Çeşme beach’lerinde boy göstermek olanların yanında, böyle bir çiftin insana ilham vermemesi mümkün mü?
Ömür Gedik: Benim yaşam tarzıma uygun olan tabii ki Başak ve Kıvanç’ın sakin hayatı. Jetle Mikonos’a gideceğime ya da gizemli hayatlar yaşayacağıma oturur işimi gücümü yapar, tatilde de kitap okur, dinlenirim.
Onur Baştürk: Şeyma Subaşı’nın hayatı daha ilham verici arkadaşlar. Bir orada bir burada. Hızlı ve deneyim üzerine kurulu. Başak ve Kıvanç’ınki ise bildik ve sıradan. İlham veren bir yanı yok.
Aleyna sıradan bir ergenlik geçirmiyor
Ana gündemimiz, son şarkısı bol tık alan Aleyna Tilki. 17 yaşındaki Aleyna’nın, “Hayat bana ders veremedi, ben ona gününü gösterdim, göstermeye de devam edeceğim”, “Dünyaya birçok kez geldim, yaşlı bir ruhum”, “Sevgili kavramına karşı olduğum için sevgilim yok” gibi iddialı açıklamalarını Konsey nasıl buluyor? Fazla egolu mu, felsefi mi, abartılı mı yoksa tüm bunlar dikkat çekme çabası mı?
Ömür Gedik: Aleyna’nın şarkısı “Sen Olsan Bari” gerçekten güzel. Ama Aleyna’nın boyundan büyük cümlelerine gülüyorum. Oradan buradan alıntıyla, o yaşa o kadar felsefe fazla.
Melike Karakartal: Aleyna Tilki sıradan bir ergenlik geçirmiyor, 14 yaşından beri ekranlarda ve sahnelerde, “çocuk yıldız”lıktan “genç yıldız”lığa doğru yürüyor şimdi. Alkışlanıyor, beğeniliyor, çok seviliyor. O yaşlarda insan kendini bir özgüvenli bir özgüvensiz, bir güzel bir çirkin, bir iyi bir kötü hisseder; fakat Aleyna’nın dünyadan aldığı mesaj hep alkış. Bu denli büyük ilgi, bu denli büyük “dış etken”in varlığında genç bir kızın sağlıklı kimlik inşa etmesi zor, dilerim psikolojik destek alarak yürüyordur bu yolu.
“Yaptık bir eşeklik” diye bu konu hafifletilemez
Geçen haftanın 1 numaralı gündem öznesi, tekne ihaneti çok konuşulan 14 yıllık evli sunucu Murat Başoğlu’ydu. Başoğlu’nun “Yaptık bir eşeklik, cezasını çekeceğiz” açıklamasını ve tekne ihanetini Konsey yorumladı...
Ömür Gedik: Murat Başoğlu arkadaşım, severim kendisini ama kabul edelim ki çapkın bir adamdır. Bu ilk vukuatı da değil bildiğim kadarıyla. Ertuğrul Özkök ona eşinden “Anladım ki” şarkısı eşliğinde özür dilemesini tavsiye etti. Affedilmek için her yolu denesin. Sonra da tövbe etsin otursun evinde.
Onur Baştürk: Tamam cezasını çeksin de, bu “eşeklikler” sürekli yapılıyor benim anladığım kadarıyla! Sonu yok yani... O zaman evli kalmasına da gerek yok.
Melike Karakartal: Öyle “Yaptık bir eşeklik” diye hafifletilecek bir konu değil bu. Madem bir kadını fotoğraflarda göründüğü gibi öpecek bir durumu var, önce boşansaymış. Yazık değil mi eşine, çocuğuna? Kimse kendi paşa gönlü (ya da her neresiyse orası) için ailesine böyle bir travma yaşatmamalı. Mutsuz olan evliliğini/ilişkisini bitirir, sonra kiminle teknede öpüşürse öpüşür, o zaman orası kimseyi ilgilendirmez. Ama hem eş olacak, hem başka kadınlarla da ilişki yaşayacak, o iş olmaz.
EurovIsIon’a Aleyna ya da Edis gitmeli
Eurovision’a 6 yıl aradan sonra yeniden katılma ihtimali bir anda müzik dünyasını hareketlendirdi. Konsey şu iki soruya yanıt aradı: 1. Eurovision’a katılmak gerekli mi? 2. Yeniden katılsak kimin gitmesi daha doğru olur?
Cengiz Semercioğlu: Kesinlikle katılma taraftarıyım ben. Gülüp eğleniyorduk, o gitti bu gitmedi diye tartışıyorduk, şu puan verdi o vermedi diye gülüp geçiyorduk. Ciddiye almamayı da öğrenmiştik sonunda... Ben gençlerin gitmesinden yanayım. Mesela bu hafta canlı performansını izleyip bayıldığım, Asımcan Gündüz’ün 21 yaşındaki oğlu Evrencan Gündüz olabilir pekala...
Ömür Gedik: Eurovision bir zamanlar Türk halkının en büyük eğlencesiydi. Bence yeniden katılmak güzel olur. Oturur izleriz. Bolca da konuşuruz, gündem olur. Kim katılsın konusunda ise benim aklıma, katılmak ister mi bilmem ama, Hayko Cepkin geldi.
Melike Karakartal: Bu hafta Onur en güzelini yazdı. Esas konu Eurovision’a katılmak değil, birkaç yıl öncesinin büyük organizasyonları geri gelirse bu daha kayda değer bir haber olur. Eurovision nostaljik bir şarkı yarışması herkes için, yeniden katılmak elbette güzel ama yeri yerinden oynatan bir haber değil. Geçen haftalarda yazdım, şimdi 2000’lerde gittiğimiz festival ve konserleri düşündüğümüzde başka bir ülkede yaşamışız hissine kapılıyoruz. Yeniden o güzel organizasyonların, büyük konserlerin yapıldığı günleri görmek istiyoruz.
Onur Baştürk: Tamam katılalım da, 6 yıl aradan sonra ne değişti de TRT yeniden katılmayı düşünmeye başladı önce onun bir aydınlanması lazım. Katılacaksak da Aleyna Tilki ya da Edis yarışmaya yollanmalı. Bir de çocuksu bir yarışma Eurovision. Bu kadar ciddiye almamak, coşmamak gerekiyor.
Yeni bir şey söylemesi lazım
Demet Şener, boşanmak üzere olduğu İbrahim Kutluay ve Edvina Sponza için “Bu ilişkiden haberim yoktu. Hanımefendi her şeyi bana gönderince hepsini öğrenmiş oldum” açıklamasını yaptı. Daha önce de konuşulan bu iddianın Şener tarafından bizzat dillendirilmesini Konsey yorumladı.
Ömür Gedik: Bu ilişki iddiasını duymayan kalmamıştı zaten. Sağır sultan bile duymuşken bir de Demet Şener demiş çok mu!
Onur Baştürk: Evet herkesin konuştuğu şeyi bir de Demet Hanım’ın ağzından resmi olarak duymuş olduk. Ama artık bu mesele sıkmaya başladı. Demet Hanım herkesin bildiği şeyleri değil de, daha yeni ve seksi başka bilgileri arada çıtlatırsa daha iyi olacak.
Mesela: Gönderilen belgelerde neler var? Fotoğraf mı yazışma mı? Peki neden gönderilme ihtiyacı hissedilmiş? Gibi gibi...
Cengiz Semercioğlu: Bu boşanma davası giderek Demet Şener’in İbrahim Kutluay’dan “ne kadar para koparırım” davasına dönüştüğü için şaşırmıyorum bu detayların ortaya dökülmesine. Demet hanım neden bu kadar zaman beklediği, yaşananlara göz yumduğu konusuna da açıklık getirse de öğrensek...
Melike Karakartal: Öfkesini anlayabiliyorum ama bu açıklamalar olayı ne uzatıyor, ne de kısaltıyor, sadece gündemde tutuyor. Olup biteni hem kendi gündeminde hem de muhabirlere açıklama yaparak magazin gündeminde tutmayı sürdürdükçe, kırılan hisleri tamir olmayacak.
Yonca samimi mi, değil mi?
Yonca Evcimik, “Kendine Gel” şarkısını yeniden piyasaya sürdü. Şarkıya yeni bir kimlik ekleyerek: Şiddet gören kadınlara savaş açan kadın gücü ruhu. Daha sonra Evcimik’i Kıyafetime Karışma yürüyüşünün ön saflarında “Kendine Gel” şarkısını arkasındaki kitleye söyletmeye çalışırken gördük. Konsey durumu yorumladı.
Ömür Gedik: Uzaktan bakınca PR amaçlı ve samimi görünmese de en azından o yönde her çabayı takdir etmek lazım.
Onur Baştürk: Yürüyüşte şarkısını söyletmeye çalışması biraz PR kaygılı ama madem şarkıya böyle bir misyon yüklemeye çalışıyor, bırakalım yüklesin.
Melike Karakartal: Kadınların yaşam tarzına, kıyafetine karışan gericilerin anlayacağı bir dil değil şarkıların dili maalesef... Cezasızlık sürdükçe biz yazdığımızla, müzisyenler şarkı söylediğiyle kalacak. Tabii önemli toplumsal olaylara kayıtsız kalanların yanında Yonca Evcimik’in ön saflarda yer alması alkışlanır. Samimi buluyorum Evcimik’i.
Cengiz Semercioğlu: Niyet okumaya çalışmak doğru değil. Onu hissediyor ve yapıyor. Kaldı ki Yonca’nın hayvan hakları, kadın meseleleri ve kıyafet konusundaki samimiyetini biliyorum. Kaldı ki bunların hepsini reklam için yapmış olsa bile sorun yok.
Havuz kenarında yiğitlik kolay!
Tümer Metin ve Gamze Topuz’un havuz başında çektirdikleri ilginç “güven testi” pozu sosyal medyada epey ilgi gördü. Konsey böyle bir güven testinin ne kadar yararlı olabileceğini tartıştı!
Onur Baştürk: Sosyal medya herkesi daha zeki paylaşımlar yapmaya zorluyor. Artık bir gün batımı pozu değil, böyle alt metni olan, üzerinde uğraşılmış fotoğraflar daha çok ilgi görüyor. Bu çift de uğraşmış başarmış; koca bir alkış. Ama güven testi dediğin öyle havuzda filan olmaz. Başka yerde yapsınlar bakalım kolaysa. Mesela Tümer bir gökdelenden aşağı sarkıtsın Gamze Hanım’ı!
Ömür Gedik: Bu devirde kimseye güven olmaz. Hadi adama güvendin, ya tişört yırtılsa? Bir de havuz kenarında yiğitlik kolay. Merak ediyorum, uçurum kenarında aynı pozu verebilirler miydi!
Cengiz Semercioğlu: Ben bayıldım bu poza. Hem fotoğraf güzel hem de Gamze’nin altına yazdıkları. Mıç mıç fotoğraf paylaşan âşıklardansa böyle estetik bir kareyi koyanları tercih ederim. Bu kareden sonra Gamze havuzu boylamış olabilir o ayrı konu...
Melike Karakartal: Dikkat çeken, güzel bir poz. Mesaj da anlamlı. Bir kısmına katılıyorum, güven olmadan hissedilenin adına sevgi denmiyor. Yalnız “aitlik” diye bir kavram var mı ilişkilerde, işte o konuda emin değilim.