Güncelleme Tarihi:
◊ Bitmeyen pastırma yazı nedeniyle kasım ayında Marmara’da bile kulaç atanlar vardı. Bu iklim kaosunda Çeşme dosyası açmak abes olmaz herhalde...
- Çeşme’yi zaten mevsimden bağımsız konuşmayı tercih ederim. Çünkü niyetimiz burada sezonu olabildiğince uzatmak, onu 12 ay yaşayan ve turist çeken bir belde haline getirmek.
◊ Bunun için planlarınız olduğunu biliyorum. Ama öncesinde mevcut sıkıntıları konuşalım mı biraz?
- Ne gibi?
◊ Şöyle... Çeşme, özellikle de Alaçatı tutkunları son yıllarda biraz küskün gibi. Pek çoğu gürültü kirliliğinden, beldenin eski sakin havasını kaybetmesinden yakınıyor. Diğer yanda ise “ille de eğlence” diyen kitleye hitap eden yeni işletmeler birbiri ardına açılıyor. Kimi nasıl memnun edeceksiniz?
- Öncelikle şunu söyleyeyim, biz yapılmamış bir şeyi yaptık ve Çeşme’de Çevre Koruma Şube Müdürlüğü kurduk. Çünkü burada bazı mağduriyetler var.
◊ Bu müdürlüğün tam olarak hedefi ya da görevi nedir?
- Biz eğlence ile dinlence dengesinin hassas terazisini kaçırmadan, yani neden ekmek yediğimizi unutmadan ama sakinlerimizi de mağdur etmeden dengeyi sağlayacağız. Çevre Koruma Şube Müdürlüğü bu amaçla kuruldu. Çevre Bakanlığımız ile yetki belgesiyle ilgili gerekli yazışmaları yaptık. Bir de ses kontrol cihazı alımı gerçekleştirdik. 2020 sezonu için bir Alaçatı anayasası hazırlıyoruz.
◊ Anayasa...
- Anayasa demek belki doğru değil ama bir Alaçatı deklarasyonu ya da manifestosu diyelim. Bu manifestoda da nelerin olup nelerin olmayacağını, nelere göz yumulmayacağını tek tek açıklayacağız.
◊ Nelere göz yumulmayacak mesela, merak ettim...
- Göreve gelir gelmez beldedeki billboard’lara “Dükkan tutmadan önce Çeşme Belediyesi’ne gelin, ‘Biz burada şu işi yapabilir miyiz, biz burada bu ruhsatı alabilir miyiz?’ diye danışın” şeklinde bilgilendirmeler asmıştık. Örneğin Alaçatı merkezde, konut bölgelerinde ticarete izin vermeyeceğiz.
◊ Yani gelip kafe açmak istediğimi söylesem...
- Olumlu yanıt alamayacaksınız. Çünkü ticaret imarlı olmayan yerlerde bu tür işletmelere izin verilmeyecek. Bu tümüyle belediyenin yetkisinde.
◊ Böyle bir karar almaya neden gerek duydunuz?
- Çünkü doygunluk var artık. Mekan olarak belli bir sayıyı buldu ve doyuma erişildi.
FESTİVAL, ÇEŞME ESNAFI İÇİN CAN SUYU OLDU
◊ Önemli bir projeye daha imza atmışsınız, 25 yıl aradan sonra Çeşme yeniden Çeşme Festivali’ne kavuşmuş...
- 14 yaşında Çeşme Festivali’nde görev almaya başlamış, 22 yaşında festivalin en üst kademelerinde çalışmış biri olarak, bu festivalin sessiz vedasına çok parlak bir dönüşle nokta koymak hep hayalimdi. Ama işin farklı bir boyutu da var.
◊ Ne gibi?
- Seçim çalışmaları boyunca “Herkese daha çok iş ve herkese daha çok aş vermek için geliyorum. Herkesi daha mutlu etmek, daha yüzü gülen bir Çeşme için geliyorum” demiştim. Takdir edersiniz ki yüz güldürmek de ancak refahla oluyor.
Yani bizim esas konumuz, çıkış noktamız Çeşme’de sezonun uzatılmasıydı. Haziranın başından ağustosun sonuna kadar sıkışmış üç aylık bir sezon söz konusu Çeşme’de. Bu üç aylık sezonu uzatmak için ne yapabiliriz diye düşündüm. Bununla ilgili çalışmalarımız zaten devam ediyor, Çeşme Festivali de bu enstrümanlardan biri.
Eylül ayında yaptığımız festival, “Artık Çeşme’de sezon bitti, okullar açıldı, sen ben bizim oğlan kaldık” dediğimiz noktada Çeşmeli esnafın can suyu oldu.
Durumdan otelcimiz de memnun, taksicimiz, restorancımız da. Özetle dükkanı açık tutan herkes memnun.
YUNANİSTAN İLE ARAMIZDA REKABET DEĞİL PASLAŞMA VAR
◊ “Bir daha ara yok, artık her yıl yapılacak” mı diyorsunuz?
- Evet, her sene yapılacak. Bu seneki temamız “Ege’nin iki yakası”ydı. 2020’deki temamız da “Balkanlar” olacak.
◊ Neden Ege’nin iki yakası?
- “Yanımdaki yanımda, karşımdaki canımda” dedik ve ilk olarak karşı komşularımızdan başladık. Onun için Ege’nin iki yakası. Seneye de Balkanlar’la devam edeceğiz.
◊ Komşumuz ama aynı zamanda turizm açısından rakibimiz...
- Bence aramızda rekabet yok, paslaşma var. Olması da lazım. Sakız’ın ekonomisinin büyük kısmı zaten biz Türklere dayanıyor malum... Biz de Sakız’dan turist çekmek amaçlı yaptık aslında bu işi.
◊ İşe yaradı mı?
- Yaradı tabii. Festivalle kalmadık, daha cazip hale getirmek için otellerimizde yüzde 50 indirim yaptık. Sakız-Çeşme arasında çalışan feribotlarımıza aynı oranda indirime gittik. Aynı zamanda İzmir’den Çeşme’ye gelen Çeşme Seyahat fiyatlarında indirim yaptık. Esnafımız da imece usulü bize destek oldu. Restorancımız, büfecimiz, kumrucumuz, otelcimiz; herkes 25 sene önceki ruhla elini taşın altına uzattı.
◊ Ve...
- Ve gördük ki biz bu işi başardık. Çeşme Belediyesi ilk defa bir baleye ev sahipliği yaptı. 3-4 bin seyircimiz vardı. Bu kapsamda tabii bize inanan ve güvenen, taleplerimizi tereddütsüz karşılayan sayın Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Ersoy’a da buradan teşekkür etmemiz lazım. Gerçekten Çeşme’ye ziyafet çekildi denebilir, muhteşemdi. Beş kere bis yaptılar. Ben böyle şey görmedim.
ŞEZLONG TERÖRÜNE SON VERDİM
◊ Göreve geldiğinizde işe hangi sorunu ele alarak başladınız? Size göre öncelikli sıkıntı neydi?
- İşe ilk Ilıca Plajı’ndan başladım. Oradaki şezlong terörüne son verdim. Şezlong ve şemsiyelerin hepsini söküp attım, plajı halka tamamen açtım. Ücretsiz tuvalet, duş ve soyunma kabinleri yaptım. Ekonomik durumu ne olursa olsun artık herkes eşit orada. Geçen sene iki şezlong, bir şemsiye 50 liraydı. Şimdi tamamen ücretsiz. Hatta bir kampanya başlattık, “Ilıca Plajı’nda her şey eskisi gibi, havlunu al da gel” dedik.
◊ Türkiye’de ücretsiz plaj kalmamışken, bu çok güzel bir adım...
- Şu da var; insanlar ücretsiz olursa her şey çok kötü olur falan zannediyordu. Aksine bu durumdan herkes gayet memnun. Plaja engelli girişi de yaptık. “Şezlong anarşisinin kökünü kazıyacağız” demiştik, kazıdık.
◊ Ya altyapı?
- Evet, Çeşme’nin bir altyapı eksikliği var. Ama büyükşehir belediyemiz bunu noktalamak için gayretle çalışıyor. Yavaş yavaş çözülüyor.
BURAYA SOSYAL BELEDİYECİLİĞİ GETİRİYORUZ
◊ Başka ne gibi sorunlar var?
- Burası turizmden ekmek yiyen bir yer ve bizim en büyük sorunumuz da sezonun kısalığı. Sezonu uzatmak için birçok çalışma yürüteceğiz. Çeşme’de kültür ve sanatı yayacağız. Ayrıca buraya sosyal belediyeciliği getiriyoruz. Mesela huzur evlerimizi ve kreşlerimizi açıyoruz. Bununla ilgili bütün kararlar alındı. Kültür ve sanat merkezi inşaatımız başlayacak. Çeşme’yi yaz sezonu dışında da yaşanır hale getireceğiz.
◊ Etkinliklerinize Çeşme dışından katılımı nasıl sağlayacaksınız?
- Bunları her yere duyuruyoruz. Çeşme Festivali’ni yaparken Zorlu AVM’de posterlerimiz vardı. Yavaş yavaş, fazla para harcamadan sosyal belediyeciliğin bütün gereklerini yerine getireceğiz. Mesela belediye restoranları ve kafeleri açıyoruz. Çeşme’nin meydanında bir kafe açtık. 2 liraya çay satıyoruz. “Alaçatı, paraçatı” diyorlar ya, hayır öyle bir şey yok. Alaçatı’da da benzer bir yer açtık, 2 liraya çay satıyoruz. Meyve ağaçlarının altına, armut puflara oturup çayınızı içebiliyorsunuz.
EKMEK FESTİVALİ DE YAPACAĞIZ DENİZ VE MEHTAP FESTİVALİ DE
◊ Turizmi bütün yıl canlı tutmak adına planladığınız başka çalışmalar var mı?
- Var. Mesela Çeşme’den uzaklaşmaya yüz tutan sörfe dikkat çekmek için Avrupa Şampiyonası’nı bu sene Alaçatı’ya geri döndürdük. Türkiye Sörf Ligi de burada yapıldı. Onun dışında balık yarışmalarımız var. Ekmek festivalimiz var. Çiftlikköy’de bir Aydınlık Festivali yapacağız. Dalyan’da Deniz ve Mehtap festivalimiz olacak. Onun dışında bisiklet yarışmamız var. Yani Çeşme’de devamlı bir hareket olacak, planımız bu. Neticede Çeşme 12 ay yaşayan, yeryüzündeki cennet diyebileceğimiz bir yer.
Sadece denizi ve kumuyla anılmasını istemiyoruz. Çeşme’de artık plastik sanatlar var, opera var, bale var tiyatro ve söyleşiler olacak, konserler yapılacak. Çeşme yıl boyunca dolu dolu yaşayacak.
◊ Sadece Çeşme ve Alaçatı özelinde mi konuşuyoruz bunları?
- Hayır, projeleri mahallelere yaydığımızı söyleyebilirim. Çeşme Festivali’ni Çeşme’nin bütün bölgelerine yaydık. Alaçatı’da Hacımemiş’te, Ildırı’da, Çiftlikköy’de, Ilıca’da, Ovacık’ta...
◊ Neler yaptınız tam olarak?
- Çok etkinlik var. Mutfak atölyeleri yaptık. Bizim ortak bir kültürümüz var, mutfağımız ortak; dolayısıyla Yunanistan’dan aşçılar geldi, bizim meşhur aşçılarla mutfak atölyeleri gerçekleştirildi. Dans atölyeleri yaptık.
Dansımız ve müziğimiz de ortak; bu ortak kültürü paylaştık. Unuttuklarımızı hatırladık. Kimsenin gücü, yüzyıllarca bir arada yaşamış iki kardeş milleti ayırmaya yetmez, bunu bir kez daha gördük.