Güncelleme Tarihi:
Onur Baştürk: Tokat iddiasına en baştan beri hiç inanmamıştım.
Bazen böyle oluyor. “Bu çok konuşulur” denilip ortaya birileri böyle bir şey atıyor. Günlerce bu konuşuluyor.
İlişkinin neden olamadığına dair hissim ise şu: Her ikisi de kendilerinden fazla ödün vermeye başlamış ve en sonunda bundan rahatsızlıkları zirve yapmıştır diye düşünüyorum.
Cengiz Semercioğlu: Bu tokat dedikodusunu tetikleyen tek şey ne? Ahmet’in daha önce bir sevgilisinin parmağını kırdığı iddiası. Sıla kendine vurduracak bir kadın değil, Ahmet de buna cesaret edemez ama buna rağmen fiziki bir şiddet gördüyse de aynen böyle ayrılacak bir kadın. Bu ilişki beklenmedik bir anda küt diye bittiği için bu dedikodular çıkıyor. En başında çıkıp düzgün bir açıklama yapsalar bu kadar dallanıp budaklanmazdı bu ayrılık.
Seren konuşmaya
devam edecek mi?
Seren Serengil’in avukatı Ayşegül Mermer’in açıklaması hafta boyunca çok tartışıldı. Seren gerçekten avukatının iddia ettiği gibi bürokratik işlemleri beklemeden hapse girişini neden erken duyurdu? Bugün hapisten çıkacak olan Serengil, sizce bundan sonra da Gülben Ergen hakkında konuşmaya devam eder mi? Konsey tüm bu meseleleri yorumladı.
Cengiz Semercioğlu: Seren cezaevine bir an önce girmek istedi bu doğru. İnfaz bir an önce gerçekleşsin, psikolojik olarak daha çok yıpranmasın diye bunu istedi. Ama bu kadın deli mi arkadaşlar, kendi kendine kalkıp cezaevi kapısına dayansın? Böyle bir şey olmadığını ben biliyorum, tanık oldum. Şunun da altını çizelim... Yasa “konuşamaz” demiyor. “İftira ve hakaret edemez” diyor. Bu olursa bu kez 30 gün hapis yatar.
Onur Baştürk: Avukatının açıklamasını doğru bulmuyorum. Resmen intikam almış Seren’den ve onu başka türlü göstermek istemiş. Ama elbette kim olsa böyle bir cezayı bir an önce yatıp çıkmak ister. Neden beklesin ki? Seren çıktıktan sonra da konuşmaya devam edebilir bence. O kadar da değil. Hakaret olmadığı sürece konuşması serbest.
Ömür Gedik: Seren bir an önce hapse girmeyi istemiş olabilir. Bunu anlayabiliyorum. Ben de okuldayken aşı sırasının en önüne geçerdim. Bir an önce bitsin de kurtulayım, sonrasında kalanlara neler oluyor izleyeyim diye. Seren’in hapis sonrası konuşmaya devam edip etmemesi ise son üç günde yaşadıklarına, hissettiklerine bağlı. Şimdiden bir şey söylemek zor.
Burcu’nun sevgilisine ‘Bebiş’ demesi itici mi eğlenceli mi?
Burcu Esmersoy ve sevgilisi Berk Suyabatmaz bir mekan çıkışı görüntülenmiş. Burcu sevgilisine “Bebiş, taksi çağır” demiş. “Bebiş” seslenişini nasıl buldunuz? Bir kadının sevgilisine böyle hitap etmesi itici mi, yoksa eğlenceli mi?
Cengiz Semercioğlu:
40 yaşında insanların liseli çocuklar gibi mıç mıç aşk yaşamasını, koca kadınların bebek taklidi yaparak konuşmasını falan hiç sevmem.
Ama bir ilişki içinde bebiş de denebilir minnoş da, yumoş da. Bir ara herkes birbirine ‘aşkitom’ demiyor muydu? Bir de Burcu’nun tarzını bildiğim için ‘bebiş’ demesi batmadı bana. Aman mutlu olsun da kusuru bu olsun...
Onur Baştürk: Burcu’yu tanıdığım için “Bebiş” itici gelmedi bana. “Aşkitom” deseydi bir durup düşünürdüm Cengiz’in dediği gibi. Ama çiftlerin ilişki yaşarken birbirlerine en tuhaf şekilde seslenme hakları var bence. Dışarıdan bize itici gelebilir, ama onlar kendi içlerinde eğleniyorlardır diye düşünüyorum.
Ömür Gedik: Bence itici. Kadınlara bile “bebiş” denmesine tahammül edemezken bunun bir erkeğe söylenmiş olmasını hiç de eğlenceli bulmuyorum.
Ama yine de ‘aşkitom’ ya da ‘aşkoş’tan daha iyi galiba!
Nusret bu işten de sıyrılır
Nusret’in müşterilere etleri elle yedirmesi, ete çıplak elle dokunması bizde şimdiye kadar hiç sorun olmadı ama New York’ta oldu, soruşturma başlatıldı. Konsey bu konuyu tartıştı.
Onur Baştürk:
Nusret’e bir şey olmaz diyorum ben! Oradaki kurallara göre farklı bir yol izler, bitti gitti. Nusret pratik zekalı adam, bundan da sıyrılır. Ayrıca bu kadar üstüne gidilmesini, “İnşallah orada tutmaz” dileklerini de anlamıyorum. Eleştirelim tamam da, beddua etmek niye yani?
Cengiz Semercioğlu: Amerikalı kuralı koymuş, ihlal eden ister Nusret olsun ister Albert, soruşturmayı başlatıyor. Türkiye’de böyle bir kural var mı? Varsa da uygulayan var mı? Bakın Türkiye’de de sigara yasağı var, Amerika’da da. Orada uygulanıyor, burada tavsadı. Şimdi içeni mi eleştireceğiz, kuralı uygulamayanı mı? Bizde kurallar göstermeliktir, Amerika’da uygulanmak için...
Ömür Gedik: Çiğköfte nasıl yasaklandıysa, bin türlü bakteri barındıran ete elle dokunmak, aynı elle mutfak işlerine devam etmek, tuza elini sokup çıkarmak da yasaklanmalıydı bence.
Amerika doğrusunu yapmış. Elle doyurmaya gelince; annelerin çorbanın sıcak olup olmadığını kaşığı kendi ağızlarına götürerek kontrol ettikten sonra aynı kaşıkla çocuklarını doyurmaya devam etmeleri kadar yanlış.
Kötü sinema
iyi sinemayı
kovmaya başladı
Youtuber Enes Batur’un filminin gişesi 1 milyonu geçti. Onun peşinden başka popüler Youtuber’lar da film yapar mı? Sinema sektörü nereye gidiyor?
Ömür Gedik: Youtuber filmlerinin startı geçen yaz Halil Söyletmez tarafından “Cumali Ceber” ile verilmiş ve film yaz ayı gişe durumlarına göre hayli de iyi iş yapmıştı. Ardından popüler Youtube kanalı “Oha Diyorum”un filmi vizyona girdi. Şimdi de “Enes Batur: Hayal mi Gerçek mi” vizyonda. Ben diğer Youtuber’ların sırada olduğunu tahmin edebiliyorum.
Bu furya devam eder. Halil Söyletmez, “Cumali Ceber 2”nin çekimlerine şubat sonu başlıyormuş bu arada. Vizyon günü bile alınmış; film 8 Haziran’da sinemalarda olacak.
Cengiz Semercioğlu: Yapsınlar, bunda hiçbir sakınca yok. Problem sadece bu tür kolay filmlerin sayısının artmasında... Kötü paranın iyi parayı kovması gibi, kötü sinema da iyi sinemayı kovmaya başladı.
Sinemanın bir sanat olduğu unutuldu, herkes gişe peşinde. Bu kadar ucuz komedinin çekilmesi de bu yüzden. Senaryo yok, sinema dili yok, yönetmenlik yok, görsel zenginlik yok ama gişe var. Herkes ya tutarsa diye film çekmeye başladı.
Onur Baştürk: Türk sineması adına üzücü. Kolay gişe uğruna çok ucuz, bayağı filmler peş peşe gelmeye devam edecek gibi. Sadece yapımcılar değil bunda sorumlu olan, seyirci de sorumlu. Nasıl gidebiliyorlar o filmlere, nasıl değerli vakitlerini harcıyorlar, orası muamma.
İrem’in o halde yürümesine izin verilmemeliydi
İrem Derici hafta içi bir mekandan çıkarken görüntülendi, ayakta durmakta zorluk çekiyordu. Bu esnada muhabirler ünlü şarkıcıya “Alkollü müsünüz?” diye sordu. Ünlülere “Alkol aldınız mı?” diye sorulması normal mi? Konsey yorumladı.
Onur Baştürk: “Alkol aldınız mı?” sorusu biraz tuhaf bence. Çünkü durum ortada, bariz. Bir de üstüne bunu sormaya gerek yok. Aslında soru sormaya bile gerek yok. Bu gibi durumlarda sadece çekimi yapmak bile yeterli oluyor. İrem Derici’yi keşke öyle yürütmeselermiş, yanındaki arkadaşlarının hatası.
Cengiz Semercioğlu:
Ayakta duramayan ünlünün görüntüsünün her zaman haber değeri vardır. Ne içtiğiyle değil, nasıl bu durumda olduğuyla ilgileniyor aslında magazin basını. “Alkol aldınız mı?” sorusu da bu sırada soruluyor. Kim içmiş, kim içmemiş bırakalım artık bunları. İrem’i o halde yürütenlerde kabahat. Yürüdüğü yol 100 metre ama yine de taksi çağırıp kameralardan kaçırmalıydılar.
Ömür Gedik:
İrem’in bu son görüntülerini talihsizlik olarak yorumluyorum.
Türkiye’nin tanıdığı, sevdiği bir sanatçı olarak gerek kendisinin gerekse de çevresindekilerin bu kariyeri daha iyi yönetmesi gerekiyor.
Kapıda gazetecilerin olduğu belliyken o halde dışarı çıkıp, o uzun mesafeyi yürümesine izin verilmemeliydi.
Hangi ünlüler
o oyunu oynamalı
“Cebimdeki Yabancı” filminde 7 arkadaş yemekte bir araya geliyor, herkes telefonlarını masaya koyuyor ve gelen her mesaj ile bildirim yüksek sesle okunuyor. Siz olsanız, hangi ünlüleri bir araya getirip bu oyunu oynatırdınız?
Cengiz Semercioğlu: Gülben Ergen, Seren Serengil, Hande Yener, Demet Akalın, Yeşim Salkım, Seda Sayan...
“Ufak Tefek Cinayetler’in gerçek kahramanları” deniyor ya bu kadro için, pekala “Cebimdeki Yabancı” filminde de olabilirler.
Birbirlerinin telefonlarını kurcaladıklarında olacakları siz tahmin edin!
Ömür Gedik:
Ömür Gedik ve Ferhat Göçer!
Onur Baştürk: Ya Ömür, güldürdün bu yanıtınla beni. Ferhat’la ikiniz elbette dikkat çekici olurdunuz ama masa daha kalabalık olmalı diye düşünüyorum ve diyorum ki: Bence Gülben, Seren, Yeşim filan değil.
Telefonlarında birbirleri hakkında çıkacaklar, o kadar ilginç olmayabilir.
Ben olsam Kıvanç Tatlıtuğ, Başak Dizer, Kenan İmirzalıoğlu, Sinem Kobal, Tarkan ve eşi Pınar’ı bir araya getirirdim!