Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Sadi Celil Cengiz üçlüsüne ne oldu

◊ Filminiz “Olaylar Olaylar” izleyiciyle buluştu, öncelikle hayırlı olsun diyelim. Bu filmle birlikte izleyici sizin farklı bir yönünüzle de tanıştı. Senaryo yazma maceranızı bir de sizden dinleyelim...
- Üniversitede sinema-televizyon üzerine yüksek lisans yaptım. Ana tezim senaryoydu. Daha sonra kısa film senaryoları yazmaya başladım. Ardından 2011 yılında “Olaylar Olaylar”ı kaleme aldım. İlk uzun metrajlı senaryo deneyimimde, bildiğim yerden yazmayı tercih ettim. Bu yüzden kendi memleketimin insanlarını anlattım.
◊ 2011’de yazılan proje neden beş yıl bekledi?
- Galiba vizyon tarihlerinin doluluğuyla alakalı bir şey. Aslında filmin tamamlanması bu kadar uzun sürmedi, vizyon tarihini bekledik.
◊ Senaryoyu kaleme alırken ilham kaynağınız ne oldu?
- Aslında ilham kaynağım bendim. Çocukluğumun geçtiği 90’lı yılları yazdım. 90’larda özel televizyon ve radyo furyası başlamıştı. O yıllarda kanallar her evde çekmezdi. Kanalların çektiği evlere mahalle toplanıp giderdi. Benim babam da o zaman Çarşambaspor’un teknik direktörüydü. Yerel kanalların programlarına katılırdı, oturup babamı izlerdim. O dönemi yansıtmaya çalıştım aslında.

BAŞROLÜ BAŞKASINA VERMEYE KIYAMADIM!

◊ Memleketinizde çekim yapmak nasıl bir duyguydu? Çekim süreci nasıl geçti?
- Bir hafta İstanbul’da çalıştık. Ardından Çarşamba’ya geçtik. Çarşamba’daki set ortamı çok enteresandı. Çünkü, sette çekimlere başlamak için uzun süre akrabalarımın ortamdan uzaklaşmasını bekledim. Setin ortasında takıldıkları için farkında olmadan hepsi kadrajda oldu ve haliyle filmde rol aldı.
◊ Set sırasında yaşanan ilginç bir anınız var mı bize anlatacağınız?
- Çarşamba halkının o müthiş özgüveni çok işimize yaradı. Kamera karşısına koyduğumuz kimse hiç sırıtmadı. Hepsi çok rahattı. Set ekibini çekimlerden önce, “Buranın insanı çabuk parlar, star var karşınızda diye düşünün. Hollywood daha kolay” diye uyardık. (Gülüyor) Sonuçta hepsi bize sonuna kadar yardım etti. Bütün film çekimi boyunca memlekette festival havası vardı. Ne kadar teşekkür etsem az. Sağ olsunlar, yapım masrafını bayağı ucuzlattılar. Bedava Hollywood starlarıyla çalıştık. (Gülüyor)
◊ Filmde sizi Haldun Derman karakteriyle göreceğiz. Karakteri tanıtır mısınız?
- Haldun Derman televizyon sektöründe her işi yapmaya çalışmış, aslında sırf bu yüzden eline yüzüne her şeyi bulaştırmış bir adam. Çokça duyarız ya sektörde, “İstanbul’a tutunamadı” sözünü. Bu karakter de tutunamıyor. Bu işleri beceremiyor, herkese borç taktığı için ablasının yanına Çarşamba’ya kaçıyor.
◊ Peki filmde başrolü neden kendinize verdiniz?
- Kıyamadım. (Gülüyor) Yazarken de kendi kapasitemi, yeteneklerimi bildiğim için senaryoyu kendime göre yazdım. Başkasına verebileceğim bir rol değildi, kendime göre yazdığım için o senaryonun bir numaralı adamı ben oldum. Osman Taşçı da benimle aynı fikirdeydi. Benim oynamamı istediler. Aslında ön şartım değildi, ben oynamazsam bu senaryo yayınlanamaz diye bir düşüncem yoktu.

OYUNCULUKTAN YILIP MEMUR OLDUM

◊ Siz de filmde canlandırdığınız karakter gibi mesleğe ilk başladığınız yıllarda tutunamadınız değil mi?
- Ben 2006 yılında profesyonel olarak tiyatro yapmaya başladım. Aynı yıllarda bir uydu kanalında “Sadi’yle Sporun Her Türü” diye bir program yapıyordum. Üç program yaptık ama biri bile yayınlanmadı. (Gülüyor) Paramızı alamadık falan...
◊ İyi memlekete kaçmamışsınız...
- Yok gerek kalmadı çok şükür. (Gülüyor) Çünkü burada borçlu değil, alacaklı olan bendim. Sonra zaten işler yolunda gitmeyip, para kalmayınca KPSS’ye girip devlet memuru olmaya karar verdim. İki yıl memur olarak çalıştım, işte o sürede kendi maddi durumumu toparladım. Bir garantiye aldım kendimi, o dönemde de senaryo yazdım işte.
◊ Sizi sektöre döndüren ne oldu?
- Dönüm noktam Selçuk’un (Aydemir) bana “Üsküdar’a Giderken” dizisinde rol teklif etmesi oldu. Daha sonra bir diziden daha teklif aldım, iki dizi artı memuriyet olmaz dedim ve memuriyetten istifa ettim. Geri dönüşüm böyle oldu.
◊ Yeni bir senaryonuz var mı?
- Evet bir uzun, bir kısa iki senaryom hazır. Çekeceğim onları da görüşmelere başladım.
◊ Onlar da komedi mi?
- Evet.
◊ Neden hep komedi?
- Aslında değil. İlk yazdığım senaryolar dramdı. Ama şu andaki trend komedi filmi. Açıkçası biraz kendimi bir senarist olarak kabullendirene kadar kendimi alıştırmam lazım. Biraz kalemimin seyirci nezdinde bir yeri var mı onu görene kadar devam etmeliyim.

Ahmet ve Murat’la aramızda sorun yok

◊ Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Sadi Celil Cengiz üçlüsüne ne oldu?
- Bir şey olmadı ya. (Gülüyor) Hep anlattım, yine anlatayım. “İşler Güçler” bitince onlar “Kardeş Payı” dizisini çekmeye başladı. Orada da ben sadece konuk oyuncu olarak dokuzuncu bölümde yer aldım. Sıkıntımız olsa zaten konuk dahi gidemezdim değil mi? Biz başka işler yapabiliriz. Neden aramız bozuldu diye haber yapılıyor, bunun kaynağı ne inanın bilmiyorum. Her zaman görüşüyoruz, daha geçen gün birlikteydik.
◊ Birlikte bir film gelir mi bu üçlüden?
- Olabilir, konuşuyoruz. Bu yaz belki Selçuk Aydemir’in bir projesinde olacağız. Hatta Ahmet filmimizde konuk oyuncu olacaktı, program yoğunluğundan olamadı.

İzleyen pişman olmayacak

◊ Gişe korkunuz var mı?
- Tabii ki var. Sonuçta ticari sinema yapıyorsanız, yazarken dahi maddi kaygıları düşünüyorsunuz. Ben “Şu gişe yapar” kalıbının giderek daraldığını düşünüyorum. Bence burada yapımcıların daha çok kulağına duyurulması, daha deneysel işlere yönelmesi lazım. ◊ Peki son olarak halk neden bu filmi izlesin?
- Çıkışta mutlu olarak ayrılabilecekleri bir film. İzleyen hiç kimsenin pişman olmadan ayrılabileceklerini garanti edebilirim.