Güncelleme Tarihi:
Selçuk ve Rana Alagöz kardeşler, 60’ların sonu ve 70’lerin başında “Her Şey Bitmiştir Artık”, “Ateş Bacayı Sarınca”, “Her Şey Bitmedi, Bitemez “, “Malabadi Köprüsü” gibi şarkılarıyla belleklere kazındı. Türk halk müziği şarkılarını modernize ettikleri eserleri döneminde hit oldu.
Rana Alagöz, sanat aşkının aileden geldiğini söylüyor ve şarkıcılık kariyerinin nasıl başladığını şöyle anlatıyor:
“Kendimi çok şanslı hissediyorum çünkü çok güzel bir aileye doğdum. Babam öğretmendi aynı zamanda da müzik adamıydı. Babamın İstanbul’da idarecilik yaptığı okula 5 yaşında gitmeye başlamıştım. Mandolin çalan öğrencilerin bir başında ben, bir başında da abim Selçuk Alagöz olurdu. Abim, 1965 yılında Hürriyet Gazetesi’nin ilk Altın Mikrofon yarışmasına diğer kardeşim Ali ile katıldı. Finale kaldı. 1966 yılında tekrar katıldı ve 3’üncü oldu. 1967 senesinde Hürriyet Gazetesi yeni kural çıkardı, bir önceki sene ilk üçe girenler aynı isimle yarışamazdı ve grupta farklı müzisyenler olmalıydı.
1967 yılında orkestramızda Cahit Berkay, Selçuk Alagöz, Ali Alagöz vardı ve yanlarına ben dahil oldum. Benim adıma katıldık ve 3. olduk.
O sırada İstanbul Konservatuvarı’nda şan ve solfej öğrencisiydim. O dönem ünlenince ayrıldım. Ya sahneyi bırakıp, klasik eğitim görecektim ya da ayrılacaktım. Ayrılmayı seçtim.”
Kendimi prenses gibi hissediyordum
Rana Alagöz, “Abinizle değil de tek başınıza sahne almayı düşündünüz mü?” sorusuna şu yanıtı veriyor:
“İyi ki tek başıma değildim. O kadar rahat yaşadım ki... Hep ‘Kendimi prenses gibi hissediyorum’ derdim. Çünkü sahne üzerinde de arkasında da zorluk yaşamadım. 1966 yılında, İstanbul dışı konserlerde babam eşlik ediyordu. Ardından ben gruba katıldım. Oğlum Dağhan’ı doğurana kadar da annem benimle konserlere gelmeye başladı. Devamlı koruma ve güven içinde sahne aldım. 70’li yıllarda çok yoğun bir şekilde çalışmalar yapıyorduk. Şan Tiyatrosu, Müzisyenler Sendikası ve Fitaş Sineması gibi birçok yerde konser verdik.”
Alagöz, “Siz gazinolar değil de daha alternatif konser mekanların da mı sahneye çıkıyordunuz” sorusunu ise şöyle cevaplıyor:
“Dediğiniz doğru gazino geçmişimiz olmadı. Maksim Gazinosu’nun kapanmasına yakın turizm üzerine programlar yaparken sahne aldık. 66-67’de ünlendim. 71’de de evlendim. Rahmetli eşim Taylan Kök de davulcumuzdu. Sahnede yani arkamda abim, erkek kardeşim ve eşim müzik yapardı. Sahne kostümlerinde de ölçülü dekoltelere dikkat ederdim. Arka taraftaki ailemi rahatsız etmek istemezdim. Genelde sırtımı açardım.”
Turne otobüsleri soyunma kabini oluyordu
Rana Alagöz, 1967 yılında ilk turnelerini Erkin Koray ile yaptıklarını söylüyor:
“Turnelerde gece gündüz berabersinizdir, aile olursunuz. Cem Karaca, Mavi Işıklar, Ahmet Özhan, Müjdat Gezen, Seyyal Taner ile turneye çıkmışlığımız var. Çoğu zaman gittiğimiz yerlerde istediğimiz imkanları bulamıyorduk. Otobüse perde gerip onu soyunma kabini haline getiriyorduk. Bütün bunlar bu işin renkgiydi. Her şey unutuluyor, bu güzel anılar hep canlı kalıyor.”
Alagöz, müzikal tavırlarını ise şöyle anlatıyor: “Pop konserlerinde yabancı müzik cover’ları ve kendi ürettiğimiz şarkıları söylerdik. Sonra Altın Mikrofon, Türk halk müziğini modernize etme kapısını açtı.”
“Her Şey Bitmiştir Artık”ı söyleyince nişanlımdan ayrıldım sanıldı
Rana Alagöz, bugün bile hâlâ dinlenen “Her Şey Bitmiştir Artık” şarkısının ortaya çıkışını şu sözlerle dile getiriyor:
“Rahmetli İbrahim Özoral komşumuzdu. Bir gün koşa koşa eve geldi, ‘Rana ve Selçuk size çok güzel bir beste yaptım’ dedi. Biz de o sırada Apollonia Müzik Festivali’nde Türkiye’yi temsil etmiş, dönerken de birçok Yunan şarkısını yanımızda getirmiştik. O şarkılardan birini 45’liğe basacaktık ama arka yüzüne şarkı arıyorduk. Şarkıyı aldık ve yayınladık. Hâlâ hayatta kalmayı başaran bir şarkı oldu.
Bu şarkı radyolarda çalmaya başladığında rahmetli annem bir arkadaşına rastlıyor. Arkadaşı diyor ki ‘Rana’ya çok üzüldüm vah vah’. Annem de şaşırıyor ve nedenini soruyor. Arkadaşı şöyle cevap veriyor: ‘Rana nişanlısından ayrılmış. Bütün gün radyoda ‘her şey bitmiştir’ diye şarkı söylüyor.’ O sırada da rahmetli eşim askerdeydi. Demek ki hissederek okumuşum ki duygularımı öyle sanmışlar.”
Alagöz daha sonra çıkardıkları “Her Şey Bitmedi Bitemez”in hikayesini de şöyle dile getirdi:
“Erkek kardeşim Ali dedi ki, ‘Karşıt bir şarkı yapalım. Her şey bitmedi ile başlayan.’ 70’li yıllarda yaptığımız şarkılarda müziğe dikkat etmelisiniz. Çünkü müzik oya gibi işlenmiştir.”
Fotoğraf kayboldu “Malabadi Köprüsü” kaldı
Rana Alagöz, 1975 yılında yayınlanan ve kült olan “Malabadi Köprüsü”nün ortaya çıkışının bir turne yolunda olduğunu söylüyor:
“Malabadi Köprüsü’nün yakınından geçerken abim Selçuk otobüsü durdurdu. ‘Buraya bir beste yapacağım, bir fotoğraf çektirelim kapağa da onu basacağım’ dedi. Hep beraber köprünün üzerine çıkıp fotoğraf çektirdik. Şarkı hayata geçti ama fotoğraf kayboldu. Ve şarkı bugünlere kadar geldi.”
Sivil toplum örgütlerinde çalışıyorum
74 yaşındaki Rana Alagöz, pandemiyle beraber İstanbul’da sakin bir hayat yaşadığını söylüyor:
“Hayat bana güzel şeyler verdi. 20 yıl eşimle evli kaldım. 1991’de onu kaybettim ama pırıl pırıl bir evladım oldu. Hayatın bana verdiklerinin karşılığını vermem gerektiğini düşünerek sivil toplum örgütlerinde çalışmaya başladım. Pandemiden dolayı eve kapalı yaşıyorum gibi...”
Sanatçı, oğlunun da müzikle uğraştığını dile getiriyor:
“Oğlum Dağhan, Bilgi Üniversitesi’nin müzik bölümünde iki yıl okuduktan sonra arkadaşıyla Los Angeles Müzik Akademisi’ne başvurdu. Orada 4 yıllık akademik eğitim aldı. Şu anda reklam jingle’ları yapan bir şirketleri var. Dağhan küçükken hep sahnede olurdum. O yüzden oğlum, aktif olarak sahne çalışması yapmayı tercih etmedi.”
Guinness’e başvurduk
Rana Alagöz, bir dönem neden müzik üretiminden uzak kaldıklarını şöyle anlatıyor: “1984 yılından itibaren 20 yıl hiç durmadan Kervansaray Otel’de turizm müziği, yani ülkeye gelen turistlere yaptık. Bu yoğun çalışma içinde de artık şarkı üretecek halimiz kalmadı. 55-56 lisanda, 67 ülkenin müziğini söyledik. Hatta Guinness Rekorlar Kitabı’na başvurduk. Şarkıların orijinalliğini kontrol etmek için 67 ülkenin bilirkişisinin yanımızda olması gerektiğini söylediler. O yüzden kitaba giremedik. Farklı dillerde şarkı söyleme rekorumuzu Türkiye’de kıracak arkadaşımızın olduğunu düşünmüyorum.”