Güncelleme Tarihi:
Yüksek tempolu sanat hayatınıza rağmen yıllardır sporu da aksatmıyorsunuz. Bunu nasıl başarıyorsunuz?
- Aslında sanat hayatım sporun üstüne geldi; ben zaten sporcuydum... 6 yaşında DSE Kulübü’nde yüzüyordum. Babam her gün sabahın 6’sında antrenmana götürüp 8’de de okula bırakırdı. Nur içinde yatsın, spor kültürümü ona borçluyum. Sonradan sanatçı oldum.
Uzun zamandan sonra fit olma adına ilk kez bu kadar radikal bir program içine girdiniz. Nasıl bir beslenme ve diyet programı uyguladınız?
- Benim altyapım hep kaslıydı. Röportajlarımda “Sizin o gördükleriniz kilo değil, kas” derdim, gülerek “Evet evet o kas!” diye karşılık verirlerdi. Sonra bir gün konser sonrası yorgun argın dönerken, asistanım Serkan ve kuaförüm Serpil’e “Hadi sizi kahvaltıya götüreyim” dedim. Masaya yumurtalar, çikolatalar gelmiş, derken Serpil ıkına sıkıla “Hülya Hanım, birkaç kilo verseniz ne kadar güzel olur biliyor musunuz? Hani Şeyda’nın zayıflattığı kişiler gibi... Bu aralar biraz kilo aldınız” dedi. Serkan dönd Serpil’e “Sen yürek mi yedin, bu ne cesaret?” diye sordu. Velhasıl ikisi o kahvaltıyı bana zehir etti.
Sonra...
- Eve gittim. Bunu söylüyorlarsa vardır bir bildikleri diye düşünüp “Hadi kızım, arayın hemen Şeyda’yı!” dedim. Şeyda’yı da o güne kadar hiç tanımıyor, hatta tasvip etmiyordum. Tükürdüğümü yaladım, Şeyda ile çalışmaya başladık. Onun bana gönderdiği yiyecek ve içecekler beni disipline etti. Normalde de arsız bir yiyici değilim ama hiçbir şeyi aksatmadan 1,5 ayda 12 kilo verdim. En önemlisine geliyorum; Şeyda’yla diyeti bırakalı 4 ay oldu, koca bir yazı Ayvalık’ta geçirdim. “Rakı balık Ayvalık” diye diye... Öyle böyle derken ben bir 1,5 kilo daha eksik olarak İstanbul’a döndüm. Çünkü verdiğim o emeği harcamak istemedim. Serpil ve Serkan’dan Allah razı olsun. Birileri beni ayıltmasaydı, aynı çizgide gidecektim. Şimdi kendimi iyi hissediyorum. Türkiye Güzeli olduğumda bile bu kadar güzel değildim!
YÜZÜCÜYKEN BİLE BU KADAR FİT OLMAMIŞTIM
“Aynı çizgide gidecektim” diyorsunuz da, çok mu kiloluydunuz?
- Aslında ben hiçbir zaman o kadar kilolu olmadım ama artık 40 bedene doğru gidiyordum. Onun da sebebi kilo değil... Tenis insanı kalınlaştıran bir spor ve o ara çok sık tenis oynadım, yememden de bir şey kısmadım.
Şimdi kaç kilosunuz...
- 55... Boyum da 1,63... Hayatımda kendimi hiç bu kadar beğenmemiştim. Sabah kalkıyorum, aynaya baktığımda yüzümün inceliğinin ortaya çıktığını görüyorum, bu da beni mutlu ediyor. Bir de şunu fark ettim; insanlar kiloluyken daha yaşlı gözüküyor. Çünkü yaşlı yüz sarkıyor. Yüzdeki o etlerin, sarkmasına izin verdiğimiz o kiloların gitmesi gerek. Bir de “Kollar ve bacaklar çok kilo verince sarkıyor” deniyor; hayır, sporunuzu yaparsanız onlar da sarkmıyor. Yüzücüyken bu kadar fit olmamıştım ben; düşünün o zamanlar yaşım 15-16...
Zayıflama sürecinizde hangi alışkanlıklarınızdan ve zevklerinizden vazgeçtiniz?
- Çok obur değilim zaten. Ivır zıvır yemem, kuruyemiş severim. Onu da 15 günde bir keyifle yerim. Hiçbir zaman arsız olmadım ama tatlıcıyımdır, şimdi hiçbir zaman yemediğim kadar tatlı da yiyorum. Şeyda, onu bıraktıktan sonra kilonuzu nasıl koruyacağınızı gösteriyor. Eğer o kuralları uygularsanız, bütün sorun ortadan kalkıyor. Mesela bugün buraya gelirken, 4-5 tatlı kaşığı çikolata, 3 dilim ekmek yedim, üzerine tereyağ sürdüm, reçel sürdüm. Ama şimdi öğlen ve akşam ne yiyeceğim, önemli olan o...
Bu zayıflama sürecinde en büyük motivasyonunuz neydi?
- Öncelikle giydiğim her kıyafeti kendime yakıştırmamdı. Eskiden ödüm kopuyordu; “Nerem fırlayacak, istediğim pantolon olacak mı?” diye... Bu korkudan kurtulmak beni inanılmaz mutlu etti. İkincisi de, haftanın 5 günü TV 8’de yapacağım program tabii ki... Çok önem verdiğim bir program o! Bir de benim hep bir hedefim vardı, güzel yaşlanmak, ince bir kadın olarak kalmak. Uzun saçlı olmak, arkadan hep örmek ya da topuz yapmak. İnce çizgilere sahip olmak ama sarkmamak. Giydiği her kıyafet üzerinde şık duran, çekici, hoş, her şeyi ile feminen bir yaşlı kadın olmak istiyorum. Yaşlandığımda hedefim bu. Yaşlanmamak değil, bu şekilde yaşlanmak istiyorum.
PİLATES SEVMİYORUM ÇÜNKÜ KOMUT ALMAYA GELEMİYORUM
Yaş aldıkça başka bir Hülya Avşar çıkıyor sanki...
- Eğer kendinizle ilgilenip, bakarsanız evet... Dünyanın en güzel kadını olsanız da, yaş aldıkça kendinizi bırakıyorsunuz. Benim öyle bir şansım yok.
Tenis ve yüzmeye olan tutkunuzu biliyoruz. Bunlara ek olarak yeni bir spor dalıyla ilgilenmeye başladınız mı?
- Ekstra bir spor dalına girmedim. Hayatımda en sıkıldığım sporlar, pilates, jimnastik... Bir iki üç beş... Hadi kalk, hadi yat... Bunları yapmaktan hayatım boyunca nefret ettim. Çünkü komut almaya gelemiyorum, onu yapacağım derken ruhum bozuluyor. Sinirleniyorum ama yapıyorum da bir taraftan, ruhum daralıyor. Psikolojim bozuluyor. O Denemedim değil, denedim ama gerçekten dayanamıyorum. O yüzden hayatımda sadece tenis ve yüzme var. Çok yüzüyorum. En önemlisi yürüyüş, o de her zaman olabilecek, olması gereken bir şey...
Başka bir spor dalı?
- Golf... Aslında bu sene ona da başlayacağım, fakat oynayacağımız yer yok İstanbul’da. Maslak’ta vardı, onu da askeriye aldı. Aslında hafif hafif başlamıştım da ama çok ara verdim.
Daha formda olan Hülya Avşar hangi sporlarda iddialı?
- Yüzme ve tenis. Aslında squash, wakeboard, snowboard da iyi yaptığım sporlar arasında... Squash’ta da kupalarım var. Ancak, bunların hiçbirisiyle fit olduğumu düşünmüyorum. Yüzme içlerinde en fit yapan!
UFUKTA YENİ BİR SİNEMA FİLMİ VAR
Bundan sonraki projeleriniz nelerdir?
- TV8’deki programı biliyorsunuz. Bir de yarışma programım var. Onun dışında henüz açıklamak istemediğim, senaryosunu daha doğrusu konseptini benim hazırladığım, neredeyse bitmek üzere olan romantik komedi türünde bir sinema projesi var. Bir de single...
GÜZELLİĞİMLE ÖN PLANDA KALDIM BUNUN ŞIMARIKLIĞINI YAŞADIM
Türkiye’de her zaman “güzel” olarak adlandırıldım. Güzelliği ile ön planda olan, bunun şımarıklığını yaşayan bir kadın olarak; “hayatta en önemli şey güzel olmaktan çok, insanın kendini güzel bulmasıdır” diyorum. Her kadının “Önce kendim, önce benim!” demesi lazım. Görsel güzellikten çok, insanın kendi kendini beğenmesi, sevmesi önemli. Bana göre güzellik budur. Ben “çirkin” diye adlandırılan kadınları, gözü kaşı dikkat çekmeyenleri daha çok beğenmişimdir.