Güncelleme Tarihi:
Ben de tatlı mı tatlı filmi konuşmak için kadın oyuncularıyla bir araya geldim. Şimdi kadınlarla dolu bir oda düşünün, bir de dedikoduya çekirdeksiz gittiğine pişman bir muhabir!
◊ Bir film ve birbirinden güzel dört kadın... Bir araya nasıl geldiniz?
- Büşra Pekin: Yılmaz hocanın takdiri.
- Gupse Özay: Aynen... Ben kendi adıma Büşra’nın ve Şebnem’in olduğunu duyduğumda “Aaaaa” oldum.
◊ “Dört komik kadın, vay be” derken, onlar kadar komik dört de adam eklendi kadroya... Kimsenin karakterinin adı yok ama herkesin bir ilişkisi var.
- Şebnem Bozoklu: İnan biz de anlatamıyoruz kimseye konuyu... Özünde bir kadın, bir erkek, aslında her çeşit kadın ve her çeşit erkek bu filmin konusu.
- Aylin Kontente: İsmimiz bile yok yani... Bir kadın ve bir erkek... “Tatlım Tatlım”ız işte biz.
- Şebnem Bozoklu: Gerçekten de temsil ettiğimiz şey cinsiyetlerimiz, kadınla erkek olmamız... Filmde bir ilişkinin bütün sürecini göreceğiz bu çiftler sayesinde. Öncelikle cicim aylarını... Devamında kimi evliliğe yürüyor, kimi kötü son, kimi mutlu son işte...
BİZİM MUHABBETİMİZ YILMAZ ERDOĞAN’I ŞAŞIRTTI
◊ Yapmayın Allah aşkına, dört kadın bir araya geldiğinde birbirini yolar! Emin misiniz?
- Büşra Pekin: Bizim muhabbetimiz Yılmaz Erdoğan’ı da çok şaşırttı zaten, “İlk defa sette bu kadar kadın var ve hepsi anlaşıyor, ne oluyor?” falan dedi.
- Aylin Kontente: Bir tek “Mafya-köylü” oyununda sıkıntılar oldu.
- Şebnem Bozoklu: Ben biraz ateşli mi oynuyorum ne, Gupse paso benden şüpheleniyordu. Oyun başlıyor, bismillah ilk tahmini “Kesin mafya Şebnem’dir”...
- Aylin Kontente: Ben de sessiz oynuyordum, renk vermiyordum. Bana da kızıyordu.
◊ Siz orada ne kadar kaldınız yahu?
- Büşra Pekin: Set 18 gündü ve hepimizin setleri 4-5 günden ibaretti. Fakat biz daha uzun kaldık.
- Şebnem Bozoklu: Biraz erken gittik, biraz da kaldığımız süreyi uzattık falan... Toplamda 1 ay kadar vakit geçirdik. Kopamadık yani çok keyifliydi, huzurluyduk, birbirimize bağlandık.
SETTE MASÖZ BİLE VARDI
İSTANBUL’A NASIL DÖNELİM
◊ Hâlâ da kopamamışsınız...
- Şebnem Bozoklu: Ailelerimizle birlikte oradaydık, çoluk çocuk... Nasıl bırakıp dönelim İstanbul’a? Çiftlik var, içinde platosu var, deremiz var yüzüyoruz. Yemekler de muhteşemdi.
- Aylin Kontente: Masöz geldi ya sete, düşünsene...
- Büşra Pekin: Aylin girmedi ama eşi Alper (Kul) hiç masajdan çıkmadı...
- Gupse Özay: Film bitti, iki gün sonra Şebnem dedi ki “Arkadaşlar benim bir toplantım var”... Herkes “Ne, hayır gidemezsin” diye itiraz etti.
- Aylin Kontente: Yılmaz abinin oğlu Rodin’le bizim çocuk Arel arkadaş oldu. Döndükten sonra bizim oğlan şehre zor alıştı, okula gitmek istemiyor, arkadaşlık kuramıyor falan. Bir gün “Rodin gibi değil hiçbiri” dedi. O kadar tatlı arkadaşlıkları oldu ki... Şimdi Londra’dalar ya, Arel “Anne gidelim onları görmeye” deyip duruyor.
- Büşra Pekin: Ben de Rodin’le arkadaşlık kurdum... Yemin ederim o kadar harika biri... Çok eğlenceli, çok yetenekli bir çocuk. Acayip yani... Rodin ile Gupse’nin de çok acayip dostlukları oldu.
- Gupse Özay: Hatta ben kızıma almayı düşünüyorum ileride... Rodin ideal damat.
- Büşra Pekin: Yakıcı gözleri var ya yakıcı gözleri...
- Gupse Özay: Velhasıl tatil arasında film çektik.
FATİH KADRAJDAN ÇIKTI DİYE OTURARAK KAVGA ETMEK ZORUNDA KALDIK
◊ Seyirci filmde en çok neye bayılacak?
- Şebnem Bozoklu: Hikayeyi tanıdık bulacaklar bir kere, en önemli şey de o... Kendi ilişkisi, arkadaşının ilişkisi, anne-babasının ilişkisi... Gerçekten de hepsine dair yaşsız bir film. Ulan demek ki herkes aynı şeyi yaşıyor, çok da takılmamak lazım diyecekler bence.
◊ Partnerlerinizle ilgili en sinir olduğunuz hareket?
- Gupse Özay: Fatih 2 metre olduğu için kadrajdan çıktı, iptal ettik seti. Dekordan çıktı herif! Işıkları uyduramadık. Ayakta kavga ediyorduk, baktık olmuyor, oturarak kavga etmek zorunda kaldık.
- Büşra Pekin: Neyse ki benim Serkan ile öyle bir problemim olmadı, çok iyi anlaştık.
- Gupse Özay: Ama “Serkan çok keldi, gözümü alıyordu” demedin mi? (gülüyor)
- Büşra Pekin: Çok tatlıydı ya Serkan. En sakinimiz, dayımız zaten. Ekipçe ona başka hisler besliyoruz.
◊ Niye dayı diyorsunuz?
- Şebnem Bozoklu: Öyle bir tip yaptı kendine çiftliğe gittiğimiz ilk gün. Sanki “buralar benim” diyor, sinema sektörüyle ilgisi yok da toprak sahibi sanırsın... Yılmaz abi de gitmiş onun çiftliğini almış, ona da böyle küçük kulübe yapmış falan gibi... Her şeye hakim. “Her şeyimiz var” diyordu sürekli...
SABAHA
KARŞI YILMAZ ABİNİN MUTFAĞINI PATLATTIK
◊ Set nasıl bir deneyimdi?
- Şebnem Bozoklu: Köyceğiz’de sabah 06.00’ya kadar oturup, o saatte midelerimiz kazındı diye Yılmaz abinin mutfağını patlattığımız günü asla unutamam.
◊ Basıldınız mı mutfakta?
- Gupse Özay: Basıldık ya, şefimiz Ömer bastı.
- Aylin Kontente: Ama basıp bize yemek yapmadı mı o?
- Gupse Özay: İşte ne yapsın, Ömer de geldi çorbayı karıştırdı yani. Bir de unutamadığım şu var: Oturuyorduk verandanın altında, akşam olmuş, yorulmuşuz. Kocaman bir çim saha var, futbol, basketbol oynanıyor falan. Birden fıskiyeler açıldı. En son şunu gördüm; Şebnem sırılsıklam, kalede Büşra, herkes bağırış çağırış.
- Büşra Pekin: Şebnem’e ne demeli, bayağı goller atıyordu.