Güncelleme Tarihi:
“Öfke, sık sık hissettiğim bir duygu değil. Beni gerçekten sinirlendirmek çok çaba gerektirir” diyor Liv Tyler. “Ama eğer sinirlenirsem, bambaşka bir moda girerim, neredeyse gözüme perde iner!”
Geçtiğimiz günlerde oyuncudan bu kızgınlığını ekranda -yüz tokatlamak için- göstermesi istendi. “Dehşete düştüm, çünkü neler olacağını kestiremiyordum” diye itiraf ediyor kocaman mavi gözlerini açarak: “Bu, öyle provasını yapabileceğiniz bir şey değil. Belki de içimde sönmüş bir volkan ya da bir ejderha gibi duruyordur. Çünkü dışarı çıktığında bayağı çılgın oluyor.”
Çocuksu sesi ve başka bir dünyaya aitmiş gibi duran güzelliğiyle 37 yaşındaki Tyler’ı ejderhalar, sönmüş volkanlar ve buna benzer şeylerle bir arada düşünmek neredeyse imkânsız. Ama bu belli ki sık rastlanan bir önyargı. “Aslında pek çok konuda fikri olan ve bayağı buyurgan bir tipim” diyor Tyler: “Sanırım ses tonum yumuşak olduğu için hakkımda böyle düşünülüyor. Bu yüzden sesimi daha çok duyurmaya çalışıyorum.”
YALNIZ VE ACILI
Manhattan SoHo’da, bir otel süitinin oturma odasındayız. HBO’nun, Tom Perrotta’nın “Kalanlar” isimli kitabından uyarlanan yeni dizisi “Leftovers”ı konuşmak üzere buradayız. Tyler, dizide, acı bir kaybın ardından ayakta kalmaya çalışan sorunlu genç kadın Meg’i canlandırıyor. Ama Meg yalnız değil; Mapleton şehri ve ötesi de onunla aynı durumda. Çünkü dünya nüfusunun yüzde 2’si, bilinmeyen bir nedenle aniden ve açıklanamayan şekilde ortadan kaybolmuş vaziyette. “Dizi, bu korkunç olayın yaşanmasından üç yıl sonra başlıyor ama konu sadece bu olay değil” diyor Tyler. “Daha çok insanlar, onların hikâyesi ve acısıyla ilgili.”
TARİKAT ÜYESİ
10 bölümlük dramda Liv Tyler’a Justin Theroux ve Christopher Eccleston eşlik ediyor. Dizi, sürreal özelliği nedeniyle “Twin Peaks” (İkiz Tepeler) ile karşılaştırılıyor. Ama şehri saran ağır yas havasının kökleri daha somut gerçeklere dayanıyor: 11 Eylül.
Dizide, Tyler’ın canlandırdığı Meg karakteri, olaydan sonra nişanlısını terk edip “Guilty Remnant” isimli gizemli bir tarikata katılarak acısıyla baş etmeye çalışıyor. Tarikat mensupları sadece beyaz giyiyor, konuşmuyor ve bedenin ölümlülüğünün temsili olarak baca gibi sigara içiyor.
Tyler, gerçek hayatta yasla nasıl başa çıktığı konusunda ise “Çok sessiz, üzgün ve mantıklı. Çok fazla şey hissediyorum ama aynı zamanda dayanıklıyım” diyor.
OĞLUMDAN UZAK KALAMIYORUM
“Leftovers”, şimdiye kadar sadece filmlerde karşımıza çıkan Liv Tyler’ın ilk televizyon işi. 10’lu yaşlarında “Empire Recors” ve “That Thing You Do” (Hayal Şarkısı) gibi bağımsız filmlerde rol aldıktan sonra, Bernardo Bertolluci’nin Toskana’da geçen büyülü filmi “Stealing Beauty” (Çalınmış Güzellik) ile aklımıza kazındı. 20’li yaşlarında ise kendisine cuk oturan Arwen rolüne seçilerek “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin elf’i oldu. Tüm bunların yanında “Armageddon” ve “Incredible Hulk” (Yeşil Dev 2) gibi yüksek bütçeli filmlerde de rol aldı.
Fakat 30’lu yaşlarda bir nedenle vitesi düşürdü. “Oğlum Milo doğduğundan bu yana pek fazla film çevirmedim, çünkü uzun zaman dilimleri boyunca ondan ayrı kalmayı düşünemiyorum bile” diyor. Eski kocası, İngiliz Spacehog grubundan müzisyen Royston Langdon’dan olan oğlu Milo, şimdi 9 yaşında. “Leftovers” da New York ve çevresinde çekiliyor. Dolayısıyla Tyler, Manhattan’ın West Village bölgesindeki evini ihmal etmeden işine konsantre olabiliyor: “Bu, daha öncekilere hiç benzemeyen düzenli bir iş. Benim için büyük bir lüks.”
Oturup, koyu renk saçlarını savuruyor ve devam ediyor: “Tabii bazı zorlukları var. 25 yaşında uçağa atlayıp Yeni Zelanda’ya gidebilmenin, kendini tamamen işe verebilmenin inanılmaz özgür hissettiren bir tarafı var. Şimdi ise sabah kalkıyorum, Milo’nun kahvaltısını hazırlıyorum, sonra sete gidip birini dövmem gerekiyor ve sonunda akşam ne yiyeceğimizi planlamaya çalışıyorum. Bu daha farklı bir denge. Aktrisliğin daha büyümüş, olgun versiyonu.”
EMİRLERDEN HOŞLANMAM
Liv Tyler, 14 yaşında reklamlarda modellik yapmaya başladı ama bu işten nefret ettiğini söylüyor: “Bana emir verilmesinden hoşlanmadığımı fark ettim. Saçma ve asice bir tavırdı, keyif almaya bakmalıydım ama otoriteyle ciddi sorunlarım vardı.”
Sette yönetmenlere saygı konusunda ise sıkıntı yaşamadığını belirtiyor: “Oysa 14 yaşında kafam bir sürü fikirle doluyken, orada dikilip sadece güzel görünmem ve fazla konuşmamam gerekiyordu.”
Son 10 yılda modellikle arasını düzeltti. Givency gibi kozmetik devlerinin yüzü oldu. “Bu aralar modelliği seviyorum. Hatta şu anda yapmadığım için özlüyorum. Bir anda kendimi Paris’te bulmak şahaneydi.” Bir modelden farklı olarak ‘her zaman’ diyette olduğunu rahatlıkla itiraf ediyor. Ama bugün skinny pantolonu, şeftali rengi bluzu ve beyaz smokin ceketiyle diyete ihtiyacı olmayacak kadar ince görünüyor.
LEYLEK ÇATIMA KONARSA 20 ÇOCUK YAPABİLİRİM!
“Leftovers’ın ruhani boyutuyla kendini özdeşleştirebildin mi?” diye soruyorum. Dizideki ‘ani yok oluş’, Kıyamet Günü’nde bir grup insanın dünyada kalacağına işaret eden ‘Yeniden Doğuş’ temasıyla özdeşleştirilmişti. “Evet, ben ruhani biriyim. Ama Kıyamet Günü hakkında düşünmüyorum. ‘Tanrı’ deyince aklıma öfkeli biri gelmiyor” diyor.
Öte yandan söz konusu kariyeri olunca bir parça kaderci: “Her şeyin zamanı gelince olduğuna inanıyorum. Olmayacaksa ne kadar zorlasanız da boşuna.”
Tyler’ın düşünce sistemine göre, Meg zamanı geldiği için karşısına çıkmış olabilir mi? “Bu yıl evde olmaktan, iyi bir anne olmaktan, işe gidebilmekten o kadar mutluyum ki, bir saniye fazlasını bile istemezdim. Her şey tam kararında” diyor.
Ama konu aileye gelince saniyeleri sayabilir: “Umarım daha fazla çocuğum olur. Bunu yüzde 100 planlıyorum. Eğer leylek bir gün çatıma konarsa, çok mutlu olurum, 20 tane birden yapabilirim.”
Şu anda bir ilişkisi var ama evlenip evlenmeyeceği belli değil. “30’lu yaşlarda insana tuhaf bir şey oluyor. Artık prenslerin, mutlu sonların dünyasında değilsiniz. Aşk ve ilişkiler hakkında farklı bir kabullenme ve farkındalık süreci” diyor ve ekliyor: “Sonsuzluk çok uzun bir zaman.”
AYRILMAK, BİRİNİ SEVMEKTEN VAZGEÇMEK DEĞİLDİR
Royston Langdon’la 25 yaşında evlenen Tyler, bir yıl sonra Milo’yu doğurdu. “20’lerimde, güçlü bir şekilde kendime ait bir düzen kurma ihtiyacı hissediyordum” diyor. Çift, 2008’de beş yıllık evliliğin ardından boşandı. Ama Tyler bu konuda şaşırtıcı biçimde iyimser: “Sonsuza kadar biriyle aynı çatı altında yaşayabileceğimiz fikri güzel ama bunu uygulamak biraz zor. Ben çok bohem bir çevrede büyüdüm ve şunu hep bildim; ayrılmak birini sevmekten vazgeçmek ya da onun sizin için artık önemli olmadığı anlamına gelmez. Ama Milo ve küçük ailemizle tüm kalbimle bağlıyım. Kimilerine garip gelse de...”
Aynı zamanda ‘insanın kendisi için yarattığı aile’ye de inanıyor. Onun için bu, Kate Hudson, Gwyneth Paltrow ve Stella McCartney’den oluşan kız arkadaşları da kapsıyor.