Güncelleme Tarihi:
Nilgün Onatkut, 1982 yılında Beş Yıl Önce On Yıl Sonra grubunun “Halay” şarkısıyla ülkemizi Eurovision’da temsil etti. Şarkı, o güne kadar Türkiye’nin en yüksek Eurovision puanını aldı. Sanatçı, eşi Doruk Onatkut ile de birçok önemli sahnede yerini aldı.
Nilgün Onatkut, müzik kariyerinin nasıl başladığını şöyle anlatıyor:
“Annemin sesi çok güzeldi ve aile arasında alaturka ile İspanyolca şarkılar söylerdi. Bana da genler yoluyla geçmiştir. Çocukluğumda sadece radyolarda dinlediğimiz şarkıları söylerdik. Ayrıca Fransızca şarkıları ezberlerdim. 1967’de Türkiye’deki ilk Altın Ses Yarışması’na katıldım. Ailemden gizli olarak. Ersan Erdura kral, ben de kraliçe seçildim. Bizi seyretmeye gelenlerin biletlerin arkasına yazdığı notlarla hem seyirci hem de jüri birincisi olduk.”
Sanatçı, ilk 45’liğini de yarışmadan hemen sonra çıkartıyor: “Altın Ses’teki ödül 45’lik plak yapmaktı. İlk şarkım ‘Bu Aşk Bitmese’ydi. Onun da aranjör ve orkestrasyonunu yapan kişi Doruk Onatkut’tu. Doruk’la öyle tanıştık ve sevgili olduk. Bir yıl sonra da evlendik. İki çocuğumuz oldu.”
Nilgün Onatkut, Doruk Onatkut’la evlendikten kısa bir süre sonra sahneye ara veriyor:
“Biz evlendik ve evlendiğim gece son kez sahneye çıktım. Müziği bırakacakmışım gibi oldu. Doruk’un orkestrasının bir solisti vardı, belki o yüzden. Belki de Doruk kıskandı. Müzik piyasasında o zamanlar şova çıkma durumları vardı. Ben de çok sevmiyordum. 1971 yılında Doruk, orkestrası ile Viyana’ya gitti. Solistleri orada kaldı ve dönmedi. Böylece orkestra solistsiz kaldı. Ve tabii ki beni aldılar. Önüme bir sürü şarkı koydular. O zaman Türkçe şarkı söylenmiyordu. Fransızca, İngilizce, İtalyanca, İspanyolcadan oluşan bir repertuvar hazırladım ve 1971’de yeniden sahneye çıktım.”
Sanatçı, ilk sahne deneyimini şöyle anlatıyor:
“Bursa’da özel bir kolejin balosunda sahne aldım. Sahnede ilk şarkının ikinci kelimeyi söylerken elektrikler kesildi ve konser bitti. Uzun süre Fenerbahçe Kulübü ve Moda Deniz Kulübü’nde sahne aldık. Eşim, Türkiye’deki en önemli aranjmanları yapmıştır. Aynı zamanda da birçok sanatçının stüdyo vokalistliğini yaptım. Esin Engin, Selmi Andak, Nilüfer, Nükhet Duru, Erol Evgin, Ajda Pekkan, İlhan İrem... Hepsinin önemli şarkılarının arkasında benim vokallerim vardır.”
Yarışmada o zamanki en iyi puanı aldık
Nilgün Onatkut, 80’li yılların başında Atakan Ünüvar, Mehmet Horoz, Şengün Tansel’den oluşan Beş Yıl Önce On Yıl Sonra grubuna dahil oluyor:
“Beş Yıl Önce On Yıl Sonra grubunun adı da aynı adlı şarkıyı söylememizden geliyor. Egemen Bostancı’nın bir projesiydi. Avrupa’da cover yapan 4 sesli bir gruptan esinlenerek kurulmuştu. Ajda Pekkan’ın şarkıları seçildi ve onları yeniden seslendirdik. Bana, ‘Bu şarkıları dinleyeceksin ve aynen sesini Ajda’ya benzeterek söyleyeceksin’ dediler. O aralar Ajda, Los Angeles’taydı. Bu şarkıları dinleyenler Ajda, şarkılarını yeniden düzenleyip söyleyip sanmıştı.”
Grup, 1984 yılında ise Türkiye’yi “Halay” şarkısıyla Eurovision’da temsil ediyor. Sanatçı, o macerayı ise şöyle anlatıyor:
“1983’te ‘Atlantis’ adlı şarkıyla Türkiye’deki Eurovision seçmelerine katılmıştık. Ama o yıl Çetin Alp’i gönderdiler. 1984’te tekrar elemelere dahil olduk ve Lüksemburg’daki Eurovision’a gitmek için seçildik. O yıl Eurovision’da bir ilki gerçekleştirdik. Türkiye’nin o güne dek aldığı en iyi dereceyi, 12’nciliği getirdik. 7 ülkeden oy alınca gözlerimize inanamadık. Şarkı da performansımız da çok güzeldi. O zamana kadarki ülkenin en yüksek puanı 37’yi de almıştık. Bu durum daha çok tanınmamıza neden oldu.”
Müzikten kopmak asla mümkün değil
Nilgün Onatkut, sanıldığının aksine sahneye uzun aralar vermediğini söylüyor:
“Gruptan ayrıldıktan sonra eşimle beraber çalıştım. Meşhur olmak ya da şöhretle bir ilgim yoktu. Şarkı söylemeyi çok seviyordum. Televizyona çıkmayınca herkes müziği bıraktığımızı sanıyordu. Oysa eşim rahatsızlanana kadar uzun bir süre ikili olarak sahne aldık. 2002 yılında eşim rahatsızlanınca ara verdik. 2013 yılında da Doruk’u kaybettik. O sıralarda ara ara Marmaris’te müzikler yaptık. Hiçbir zaman müzikten kopmadık.”
72 yaşındaki sanatçı, şu an Bodrum-İstanbul arası bir hayat yaşadığını ve pandeminin başında 3 şarkılık “Aşkın Yolu” adlı bir EP yayınladığını söylüyor:
“Şu an Bodrum’dayım. Kışları da ara sıra İstanbul’a geliyorum. Devamlı spor yapıyorum. Mesela bu sabah yürüyüşümü yaptım, denize girip eve geldim. Oğlum Uğur, Yüksek Sadakat’ta klavye çalıyor. Çok iyi bir müzisyendir. Kızım Nazlı Onatkut, Warner Music ve Samsun Demir’le çalışıyor. Müzikten kopmak mümkün değil. Kulağımda her zaman müzik çalıyor. Sahne repertuvarımı unutmamak için ara ara ses çalışıp şarkı söylerim.
Bodrum’da yakınımda Baha Boduroğlu, Hurşit Yenigün, Selçuk Alagöz gibi birçok arkadaş var. Biraz fazla kopuk kaldığım bir dönem var. Ailem baskın çıkmıştı. Ama daha fazla keşkelerim yok. Yakında sahne çalışmalarına da yeniden başlayacağım. Doruk Onatkut’un 10’uncu ölüm yıldönümüne yetiştirmeye çalıştığımız bir belgesel çalışmamız var. Bir konser de düşünüyoruz, geliriyle müzik eğitimi gören bir öğrenciye burs vereceğiz.”
Ajda’dan daha çok alkış aldılar
1982 yılında Ajda Pekkan ile Büyük Kabare’de sahne almışsınız. Siz daha çok alkış alınca Ajda Pekkan bozulmuş. Bu anı doğru mudur?
- Kabare’de sahneye çıktığımızda ismimiz en altta yer alıyordu. Kimse bizim sahnede ne yapacağımızı bilmiyordu. 4 ses olarak Eurovision şarkıları söylüyorduk. O günkü starlar bile bunu yapamıyordu. O yüzden çok alkış aldık.
Orada büyük paralar verilen yıldızların daha çok alkış alması beklenirken...
Biz ilkleri yaptığımız için öyle bir şey oldu.
Yeni şarkıcıların Türkçeleri anlaşılmıyor
Genç arkadaşlar muhakkak Türk veya yabancı eski sanatçıları dinlemeliler. Biraz daha açık Türkçeyle şarkılar söylemeleri gerek. Bazı şarkıcıların sözlerini anlayamıyorum ama müziklerini çok beğeniyorum. Şarkılarını daha anlaşılır Türkçeyle söylemeleri gerek. Bazı dizi oyuncularında da bu durum söz konusu. Şarkı sözleri mesaj veriyor, çok güzel ama seslerini muhakkak çalıştırmaları gerek.
Oğlum Eurovision’a gidince duygulandım
Nilgün Onatkut’un oğlu Uğur Onatkut da annesi gibi 2011 yılında Yüksek Sadakat grubuyla Eurovision’a katıldı. Sanatçı, hislerini şöyle dile getiriyor:
“Oğlumun da o sahnede olacağını öğrendiğimde çok heyecanlandım ve duygulandım. Her sanatçının Eurovision heyecanını tatmasını isterdim. O bambaşka bir şey. Mesela orada sahneye nasıl çıkıp indiğimi hiç hatırlamıyorum. Türkiye’yi temsil ediyorsunuz ve bu büyük milli bir olay.”