Madem Orhan Pamuk elle yazıyor benden ona küçük bir hediye

Güncelleme Tarihi:

Madem Orhan Pamuk elle yazıyor benden ona küçük bir hediye
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 04, 2008 00:00

250 yıldan bu yana kalem üreten Faber Castell’in sekizinci kuşak patronu olan Kont Anton Wolfgang von Faber-Castell’e göre, bilgisayar ve cep telefonları hiçbir zaman kalemi öldüremeyecek. Kont, sohbetimiz sırasında Orhan Pamuk’un kitaplarını elle yazdığını öğrenince Nobel ödüllü yazarımıza verilmek üzere kalem hediye etti. Kont’a göre elle yazmak bir büyük saygı ifadesi...

Yazışmalarımızı internette yaptığımız, notlarımızı cep telefonuna aldığımız, mesajlarımızı Blackberry’de yazdığımız teknoloji dünyasında kaleme çok daha az mı ihtiyaç duyuyoruz?

Oysa ben kırtasiye dükkanlarını çok severim.

Kullanmadığım kalemler, bir iki sayfasına notlar aldığım defterler, hiçbir zaman bitiremediğim silgilerle dolu kütüphanem.

Hálá girdiğimde de bir şeyler almadan çıkmam kırtasiye dükkanlarından.

Peki bundan 10 yıl sonra birer nostalji dükkanı mı olacak buralar, gün gelecek bilgisayara tamamen yenilecek mi kalemler?..

En çok merak ettiğim soruyu ilk olarak sordum Kont Graf von Faber-Castell’e...

"Hiçbir zaman insanoğlu kalem kullanmaktan vazgeçmeyecek. E-mail atarken insanlar sofistike bir dil kullanmaz. Ancak mektup yazarken çok daha dikkatlidirler. E-mail hiçbir zaman kişisel bir şey değildir, insanın karakterini yansıtmaz. Oysa kalemle yazılmış küçük bir notun bile kendine ait küçük bir kıymetli yanı vardır."

Bunu söyleyen sıradan biri değil, 250 yıldan bu yana kalem üreten, dünyanın en büyük kalem üreticilerinden Faber-Castell’in sekizinci kuşak patronu...

Almanya’da Nürnberg’in biraz dışında, aileye ait ve halen çalışanların girişinde yemek yediği 200 yıllık şatoda, satin ağacından mobilyalarla döşenmiş odada karşılaştığımda ne yalan söyleyeyim Kont biraz bana soğuk geldi...

Malum Kont! Hem de Alman bir Kont!

Son derece şık bir takım elbise, yakasında mendili, fit görünümüyle odasının ortasında oturduk.

O şık kıyafetinde biraz spor duran saatini sorunca; "Porsche Design" dedi, "Sabahları spor yaparken takıyorum, buraya gelirken değiştirmeyi unutmuşum".

Anneaane ve büyükbabasından sonra anne-babasının da oturduğu bu devasa şatoda kendi kalmıyor, Nürnberg dışında bir evde oturuyor.

Anlatmaya devam etti: "Her şeyi bilgisayarla yapamayız. Özel notlar, özel mektuplar, davetiyeler, tebrik kartları bugün hálá el yazısıyla yazılıyor. Bu karşı tarafa saygı göstermektir. Yazım gereçlerini kullanmak bir kültürdür, insanları birbirine yakınlaştırır, daha duygusaldır."

Gelişen ülke çocuklarının mutlaka kalem kullanmayı, iyi bir el yazısına sahip olmayı öğrenmeleri gerektiğine inanıyor Kont.

"Bugün pedagoglar, çocukların kalem kullanmaları konusunda aileleri uyarıyor. Çocukların ellerini kullanmalarıyla beyin gelişimleri arasında direkt bağ var çünkü. Elle tutulan ürünler çocuklar için inanılmaz önemlidir. Bugün bizim en çok satan ürünlerimizin boya kalemleri olması da bunu gösteriyor."

BU YILIN KALEMİ SATİN AĞACINDAN

Faber-Castell, boya kalemleri, ofis ve klasik ürünlerinin yanı sıra son yıllarda "Premium Serisi" adı altında lüks dolmakalemler de üretmeye başladı.

1900’lü yıllardan bu yana Faber’in prestijli ürünleri bulunuyor, ancak son dönemde her yıl "yılın kalemi" olarak üretilen elegant ürünler koleksiyonerlerin gözdesi durumunda.

KALEM ERKEĞİN AKSESUVARIDIR

2500 Euro gibi son derece yüksek fiyatlara satılan bu ürünler, her yıl kısıtlı sayıda üretiliyor.

"Yılın kalemi fikrini 2003’ten bu yana uyguluyoruz. Bugüne kadar yılan ağacı (2003), amber (2004), vatoz derisi (2005), mamut dişi (2006), 4 milyon yıllık taşlaşmış ağaç (2007) gibi çok özel malzemelerden kalemler ürettik. Benim en sevdiğim ve en başarılı bulduğum 2004 yılı amber kalemi. St. Petersburg kilisesindeki amber odasını dizayn eden kişi tasarladı bu kalemi. 2008 yılı satin kaleminin de benim için çok özel bir yeri var..."

Bunun nedeni şu an oturduğumuz şatonun satin odası. Eskiden anneannesinin çalışma odası olan bu yerde bütün mobilyalar, kokusundan dolayı limona ağacı olarak da bilinen satin ağacından.

Bu odanın parkelerinden esinlenerek tasarlanan 2008 yılı kaleminin üzerinde dünyanın en ufak iç içe geçmiş el yapımı parke desenleri bulunuyor.

Sadece 2100 adet üretilen 2008 yılı kalemi, önceki yıllarda olduğu gibi doğal materyaller kullanılarak yapılmış.

"Çok para vererek sadece yazmak için kalem alınmaz. Farklı nedenleri olmalı. Mücevher gibi bir ürün aldığını, alan kişi bilmeli. Bu yüzden bizim yaptığımız ürünler kimsede yok. Mamut dişiyle abanoz ağacını birleştirebilmek önemlidir. Bizim tüm ürünlerimiz el işçiliğidir. Markalarda hikaye önemlidir, biz de kalem üreticisiyiz ve çok eski bir hikayemiz var..."

Kont bunları söylerken ne kalem kullandığına baktım;

- Ben bir kalem hastasıyım. Kimse Premier ürünlerde kurşunkalem üretmiyor. Bizdeki Perfect Pencil bu alanda ilk, onu kullanıyorum.

- Ya kızlarınız okulda ne kullanıyor, hep Faber mi?

- 11 yaşında ikiz kızlarım var. Okulda bizim boya kalemlerimizi, kurşun ve dolma kalemlerimizi kulanıyorlar. Ondan sonra kullandıkları ürünse Stabilo.

- Peki ya eşiniz?

- Eşim çocuklarla iletişim için bile bilgisayar kullanıyor.

- Peki bir erkeğin ilk üç aksesuvarı nedir?

- Saat, kravat ve tabii ki kalemi...

Bu noktada kendisinin ne kadar geleneksel biri olduğunu anlatmaya başladı.

Not defteri olduğunu, yapması gerekenleri yazdığını, sekreterine bile bir şey yazdırmadığını...

Kont ufak kağıtlarla notlar yazıp sekreterine verirmiş, üzerlerine tarihler koyarak...

Tam bu noktada Orhan Pamuk geldi aklıma, "Mesela bizim Nobel’li yazarımız Orhan Pamuk, kitaplarını elle yazar,

Türkiye’nin yeri AB

1969’dan beri Adel Kalemcilik’le Türkiye’de ortaklık yapan Kont Anton Wolfgang von Faber-Castell, Türkiye’ye defalarca gelmiş;

"O tarihte fabrikanın temelini Demirel’le birlikte atmıştık. Eşim de Türkiye’yi çok seviyor, çok sık geliyoruz, 18 Eylül’de yine orada olacağız. Rakı-balık ve Boğaz’ı özledik. Ben Türkiye’nin kesinlikle çok hızlı şekilde AB’ye üye olması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye’yi geriye itmemek lazım. Almanya’da bir çok kişi de Türkiye’yle yakın ilişkiler içinde. Türkiye, Bulgaristan ve Romanya’dan çok daha önce üye olmalıydı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!