Güncelleme Tarihi:
Bir film insanı 2.5 saat bir koltukta, gözünde gözlükle (3 boyutlu izleme gözlüğü de olsa rahatsız ediyor) kıpırdamadan, dikkati dağılmadan oturtabiliyorsa alkışı hak ediyordur.
Peter Jasckson’ın Hobbit üçlemesinin ikinci filmi olan ‘Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’na kocaman bir alkış o zaman.
Bu alkışın büyük bir kısmının özel efekt departmanına gitmesi gerekiyor aslında.
Çünkü diğer Peter Jackson imzalı J.R.R. Tolkien uyarlamalarında olduğu gibi burada da özel efektler ön planda, hatta bu kez neredeyse filmin başrolünde.
Bu durum filmin yer yer bir video oyunu gibi algılanmasına neden olduğu gibi karakter gelişimini de ikinci plana atıyor tabii.
Ama Peter Jackson’ın Orta Dünya tasviri öyle renkli ve çeşitli bir hal alıyor ki, tüm bu sorunlar ikinci planda kalıveriyor.
Görsellik ve çeşitlilik anlamında bir vaha gibi olan ‘Hobbit: Smaug’un Çorak Toprakları’nın, koyu Tolkien hayranlarını hayal kırıklığına uğratması kaçınılmaz.
Tolkien’in yazılı metnini kendilerine rehber alan hayranlar 2.5 saatlik sürenin pek azının bu materyale benzediğini görünce çılgına dönebilirler.
Hikâyenin çekirdeği aynı olsa da perdede izlediklerimizin çoğu Peter Jackson’ın hayal gücünün ürünü.
İkinci film ilkinin bıraktığı yerden başlıyor.
Hobbit Bilbo Baggins (Martin Freeman), büyücü Gandalf (Ian McKellan), and Thorin’in (Richard Armitage) liderliğindeki 13 cüce maceralarına, kaçarak, kovalanarak devam ediyorlar.
İlk karşılarına çıkan, ‘kendilerinden aşağı gördükleri yaratıklara kötü davrandıkları’ gerekçesiyle cüceleri sevmediğini söyleyen Beorn.
Dev bir adam olan Beorn’un en önemli özelliği şekil değiştirerek yırtıcı bir ayıya dönüşebilmesi.
Beorn, cüceleri sevmese de onları, çok daha nefret ettiği orklardan koruyor.
HEDEF EJDERHANIN GİZLİ İNİ
Bilbo ve cücelerimizin Mirkwood ormanındaki yolculuğunda karşılarına dev örümcekler de çıkıyor.
Ki bu sahnelere dikkatinizi çekmek istiyorum.
Örümceklerin kurbanlarını ağları ile çevirdikleri anlar gerçekten de etkileyici.
Yalnız Dağ’a ulaşmak zorunda olan ekip ulu ejder Smaug’un saklandığı inine giden gizli kapıyı bulmak için yola devam ediyorlar.
Gandalf ise Dol Guldur’a doğru yola çıkıyor.
LEGOLAS İLE GELEN ORLANDO BLOOM SÜRPRİZİ
Peter Jackson’ın yönetmenliğindeki filmin uyarlama senaryosu Jackson’ın yanı sıra yine Fran Walsh, Philippa Boyens ve Guillermo del Toro’dan oluşan ekibe emanet.
Devam filminin ilkine göre en büyük gelişimi birbiri ardına gelen ve heyecanı sürdüren aksiyon sahnelerinde.
Nefes almamıza izin vermeyen tempo, 2.5 saatin de nasıl geçtiğini anlamamızı engelliyor.
Aksiyona, video oyunu havasından uzak sahneler ve karakter gelişimleri de ekleyebilseydi film emin olun çok daha unutulmaz olurdu.
Bu orta sayfadan akılda en çok kalanlar derseniz kendi adıma Bilbo Baggins ve cücelerin, peşlerinde orklar olmak üzere variller içinde nehirde sürüklendikleri sahne diyebilirim.
Bu sahne ile en şahane eğlence parkına gitmiş gibi oluyoruz.
Yüzüklerin Efendisi hayranlarına müjde ise oyuncu kadrosundaki Orlando Bloom isminden de anlaşılacağı üzere Legolas ile geliyor.
Filme kadın kokusu getiren Evangeline Lilly ise sıradışı bir aşk üçgeninin köşesini kapan Tauriel rolü ile farklılık yaratıyor.