Güncelleme Tarihi:
Hafta sonları konser verip, yıllık izninde turneye çıkıyor. Perşembe akşamı Stuttgart konseri öncesi yakaladığımızda, "Kültürü elitlerin elinden kurtarma, ırkçılıktan, ayrımcılıktan arındırıp demokratikleştirme" operasyonunu anlattı heyecanla.
Rastafaryan usulü örülmüş saçları, pürüzsüz yüzü, sivri dili, esprili, çelebi kişiliğiyle 64 yaşında bir haylaz çocuk Gilberto Gil. 40 yıldır şarkılarıyla siyasi, kültürel, cinsel muhafazakárlığa karşı nanik yapıyor. 3,5 yıldır Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva’nın kültür bakanı sıfatıyla kültürde demokrasinin önünü tıkayan ayrımcılıkla, ırkçılıkla savaşıyor. Telefonda huzur dolu ses tonuyla sorularımızı cevaplarken bir yandan gülüyor: "Camları taşlayan adamdım, şimdi cama fırlatılan bir taşa dönüştüm."
NE BERBAT İŞMİŞ POLİTİKAMASKE TAKAMIYORUM
Gil, Brezilya’nın Pele’den sonraki ikinci zenci bakanı. Sokakta korumasız yürüyen tek hükümet üyesi. Sadece pop yıldızı değil, ulusal kahraman. Bunu anlamak için madalyalarını saymak, biyografisini gözden geçirip dünya basınında yayımlanan sayısız haberi okumak gerekmiyor. Rio’da otomobilini çalan hırsızın, bir gün sonra geri getirdiğinde ön cama yapıştırdığı notu okumak yeterli: "Özür dilerim Gil, senin olduğunu bilmiyordum."
Aslında politikacılığı hiç düşünmemişti. Doğa tahribatına dayanamayıp Mavi Dalga Vakfı’nı kurmasa, doğduğu Bahia’nın yerel hükümetiyle 1988’de papaz olmasa, "duygusuz, sığ adamlar" dediği politikacıların arasına hiç katılmayacaktı. Adaylığını koydu, beklenmedik oy aldı. Dört yıl Yeşiller’in yerel hükümetinde kültür bakanlığı yaptı. 1993’te isyan etti. "Ne berbat işmiş bu. Maske takamıyorum" deyip müziğe döndü. İstanbul Caz Festivali’ne de ilk kez bu günlerde gelmişti. Peki 10 yıl sonra ne oldu da tövbesini bozup bakan koltuğuna oturdu?
"Gerçekte ne politikaya girdim ne de vazgeçtim. Bakanlık politikacılık değil, bence sosyal yöneticilik. Benim işim köprü olmak: İdeolojiler, kişiler, dinler, akımlar arasında."
Yeşiller üyesi, İşçi Partisi muhalifi, geçen seçimde Lula da Silva’nın rakibini destekleyen Gil’in bakanlığa atanması başlı başına bir kriz oldu. "Sadece Avrupa eğitimli seçkinlerin bakan olabileceği düşünülüyordu. Sokaktan gelen şarkıcıyı yakıştıramadılar. Hayatın her alanında bu tür ayrımcılıkla karşılaşıyorum, alışkınım" diyordu New York Times’a.
1 Ocak 2003’teki resmi törende, Gil gitarıyla üç şarkı söyledi, sonra takım elbisesini giyip gözyaşları içinde bakanlığı devraldı. İlk açıklamasıyla 26 üyeli bakanlar kurulunda infial yarattı: "2500 dolar maaş, üç eski eş ve dokuz çocuğun nafakasına yetmez, birikmiş param yok, konserleri sürdüreceğim." Zamanla birbirlerine alıştılar. Silva’nın "Sahnede ne yapıyorsan, bakanlıkta da aynısını yap" talimatı doğrultusunda çalışmaya başladı.
Dijital kültür-teknoloji merkezleri kurup gettolara kitaplık, sinema kulüpleri açtı, hip-hop dahil tüm Brezilyalı müziklerin dünyaya açılmasını destekledi: "Daha önemlisi kültür tanımını tartışmaya açtık. Sadece geçmişin mirası, müze, anıt değil hayatın kendisidir kültür. Müzik, edebiyat, sinemamızı dünyaya yaymak için geçen yıl Fransa’da 500, bu yıl Almanya’daki Kültürel Dünya Kupası’nda 250 etkinlik gerçekleştirdik. Gelecek yıl İspanya’da 300 kültür etkinliği yapacağız."
BAKANLIK İÇİN YÜZDE 1 PAZARLIĞI YAPACAK
Gil’in en büyük derdi bakanlık bütçesi. 188 milyonluk Brezilya, 200’ü genel bütçeden, 350’si fonlardan yılda toplam 550 milyon dolar ayırıyor kültüre. Türkiye’deki turizm dahil 500 milyon dolar formülünden daha iyi durumları. "Şu anda en büyük mücadelem bütçeden aldığımız 0.5’lik payı UNESCO’nun minimum yüzde 1 standardına yükseltmek" diyor. Eğer Başkan Silva ekimdeki seçimi kazanıp bakanlık teklif ederse, Gil yüzde 1 pazarlığına hazırlanıyor. Kabul edilirse bakanlığa devam edecek.
Önceki yıl Observer’dan Sue Steward, Gil’in peşine düşmüş, dört gününü dakika dakika izlemişti. Uçak yolculukları ve toplantılardan bitap düştüğünü, Gil’in ise yorulmadan koştuğunu anlatıyordu röportajında. Sormamız farz olmuştu: "Sayın Gil, Bakanlar Kurulu ya da parlamentonun uzun toplantılarında uyuyakaldığınız oldu mu hiç?" Gülüyor telefonun öteki ucunda. "Toplantım varsa erken yatarım. Her sabah 40 dakika yoga yapar, sporu ihmal etmem. En önemlisi beslenmeme dikkat ederim." Israrımız üzerine sabah mönüsünü açıklıyor. Uygulaması zor, ama ilgilenenlere duyurulur: Bir bardak haşlanmış yeşil karnabahar suyu, bir kase haşlanmış yulaf ve tam pirinç...
CAM TAŞLADIĞI GÜNLERE ÖZLEM
Gilberto Gil’in resmi konumu, kimi zaman sahnede çok zor durumlarda kalmasına yol açabiliyor. 2004 Sao Paolo konserinde DJ, arkasındaki ekrana Başkan Bush’un idam karikatürünü yansıtmış, Gil hemen görüntüyü değiştirtmişti. Buna rağmen iki ülke arasında soğuk rüzgarlar esti. Özgürce cam taşladığı günleri özleyip özlemediğini sorduk: "Vatandaş gibi protesto gösterilerine katılamıyorum artık. Ama bu sorumluluğu bilerek aldım."
GENERALİN MAHKUMU İŞÇİNİN BAKANI
Gilberto Gil, doktor baba ve öğretmen annenin ilk oğlu. Gitar çalan babasından etkilenip 10 yaşında akordeona başladı. Joao Gilberto’yu radyoda duyduğunda gitara yöneldi. Grubu Desafinos’la bossa nova çalıyor, babası istemediği için müziği meslek seçmeyi düşünmüyordu. Salvador Üniversitesi’nde işletme okurken harçlığını TV reklam müzikleriyle kazanırdı. 1967’de, işletme stajına başladında Brezilya’da General Costa e Silva geldi yönetime. Gil, cuntaya karşı gitarını kullandı. Caetano Veloso’yla her türlü muhafazakarlığa karşı çıkan, dadaist bir müzik akımı geliştirdi: Tropikalizm. Şarkıları hızla yayılınca "gençleri zehirlemek" suçlamasıyla kendilerini hapiste buldular. İki ay hücre, iki ay ev hapsi, ardından "Gitseniz iyi olur" tavsiyle uçtuğu Londra, hayatını değiştirdi Gil’in. Hapiste John Lennon’dan etkilenip, Zen kitapları okudu. Yogaya başladı. Hayata bakışını, beslenmesini değiştirdi. Londra’da ise elektro gitara başladı, Yes, Pink Floyd, Traffic üyeleri ve Jimi Hendrix’le çaldı. Bob Marley’in müziğini keşfetti. Ailesinde iki kuşak öncesi kölelik olmasına karşın, zenciliğinin ilk kez farkına vardı. 1972’de ülkesine döndüğünde artık kahramandı. Brezilya Popüler Müzik Cephesi’nin gururla sunduğu "emperyalist etkilerden arınmış saf müzik" ödülünü reddetti. "Saflıkla hiç alakam yok. Sistemin istediği iyi, zenci samba şarkıcısı olmayacağım" dedi. O günden sonra, Gil’in samba, reggae, rock, pop, caz etkileşimli müziği sol çevrelerde kültürel yozlaşmanın simgesi ilan edildi. Gil’e göre ise tropikalizm özgür, evrensel, gerçekçi düşüncenin dini oldu. 64 albümü toplam 5 milyon sattı, Grammy dahil birçok ödül kazandı.