Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2001 00:00
Telefon çalıyor.‘‘Beni geri arar mısın?’’ diyor.Telefon ona yazmasın diye.Çünkü parası yok.Geri arıyorum Lacramioara Bozacı'yı. Şile'de bazı polisler tarafından tecavüze uğradıktan sonra hayatı kayan kadını.‘‘Mor Çatı'cılarla Çapa'dayım. Yatmam gerektiğini söylediler. Mümkün değil. Reçete yazdılar. Ama o ilaçları da nasıl alacağımı bilmiyorum’’ diyor.‘‘Peki ya Mor Çatı'cılar?’’ diyorum.‘‘Aa onlar çok yardımcı oldular’’ diye yanıtlıyor, ‘‘20 milyon verdiler, eve dönebilmemiz için. Evde de elektrikler kesik. Saati kesmişler, söküp alacaklarmış. Bunları anlatmaktan utanıyorum ama durum bu. Çözüm bulamıyorum...’’Durum bu kadar vahim.Üstelik gerçek.Burada bir ailenin hayatı devam ettirebilmesi söz konusu...Mor Çatı'cılar hastaneye götürmek gibi insani, avukat bulmak gibi hukuki yardım yapıyorlar ama onların da para kaynakları son derece kısıtlı. Dahası uğraşmak zorunda oldukları bir sürü sorunlu kadın var.*‘‘Ne yapabilirim, nasıl yardımcı olabilirim?’’ diye düşünürken sizlerden gelen mail'leri görüyorum. Yaşasın.Yardım etmek isteyenler var. Amerika'dan Hollanda'dan Almanya'dan... Diyorlar ki, ‘‘Bir hesap açın, oraya para yatıralım’’.Ama olmuyor!Dava sürerken, yardım kampanyası açmak yasak. Oysa, cüzzi paralar bile o ailenin biraz nefes alabilmesine yetecek. ‘‘Olsun. Mor Çatı'nın hesap numarasını yazarım’’ diye düşünüyorum ne yazık ki onu yapmak da yasak! Yardım kampanyası açmak dediğiniz şey bile bayağa bürokratik bir iş.Ortada zor durumda olan bir kadın, bir aile var... Şurada tanıttığım bir cafe'nin ya da başka bir şeyin adresini verdiğin zaman sorun olmuyor ama böyle bir iş önüne geldiğinde elin kolun bağlanıyor. Bana da çare olarak ‘‘Lütfen yardım edin’’ diyen bir kadının adresini ve telefonunu vermekten başka yol kalmıyor.Banka hesabı açılamıyorsa, posta havalesi diye bir şey var!Veriyorum adreslerini:Kazım Karabekir MahallesiMandra CaddesiElmalı Kent, Demiral Apt. No:3 A 9 Blok. Daire: 16Ümraniye(Telefon: 0535 748.26.75)HAMİŞ: Onları arayın konuşun, yapabileceğiniz bir şey varsa da yapın lütfen. Okurların mail hattı‘‘Dişi köpek kuyruk sallamasa erkek köpek saldırmaz’’ gibi saçma sapan söylemlerin hálá geçerli olduğu bir ülkede, tüm bunlar ne yazık ki olağan! Bu aile ile ilgili bana bir hesap no'su verirseniz yardım etmek istiyorum. (Ekrem K.)- Ne yazık ki veremiyorum. Kanunlar böyle bir imkan tanımıyor. Doğrudan yardım yapmaktan başka bir imkan yok.Adam parası olmadığı için tatile gidemiyor ama karısını tatile gönderiyor. Yani bu yapılanları sebebi ne olursa olsun kabul etmek mümkün değil ama... Yazarken dikkatli olun bari, kendi içinde çelişkisi olmasın. (Günal O.)- Siz bir insanın komşusunun yazlığına misafir olarak gitmesini tatil olarak değerlendiriyorsanız, bana söyleyecek bir şey kalmıyor! Çelişki yok hanımefendi.Kumkapı cinayetiyle ilgili yazılarınızdan dolayı size kırgın ve kızgındım. O katil kadını yere göğe koyamadınız. Ama bu olayda dengeyi sağladınız. Gazeteci olarak işe yaradınız efendim. (Bahri Ö.)- Hayır bir işe yarayamadım efendim! Acılar içinde kıvranan o aileye fiilen ve fiziken hiçbir şey yapamıyoruz maalesef. Köşe yazılarınız hiç ilgimi çekmiyor. Sebebi erkeklere yönelik olan saldırgın tavrınız. Yine yaptınız yapacağınızı. Oysa yazı gayet iyi gidiyordu ama şu talihsiz cümleniz işi mahvetti: ‘‘Zaten ne varsa kadınlarda var!’’. Mağdur hanıma yardımcı olanların kadın olması bence sadece tesadüf. (Gökhan S.)- ‘‘İyi ki erkekler var’’ cümlesinin yazılmasını istiyorsanız, kadınların yaptığını yapmanız yeterli Gökhan Bey. Yani sadece yapmanız gerekiyor, yazmanız ya da söylemeniz değil!Mor Çatı grubuna yardım edebilmem için banka numarası verebilir misiniz. (Nejat A.)- Onu da yapamıyorum. Kanuni engeller yüzünden.Anlamadığım nokta şu: Bozacılar işsiz. Şimdi de maddi durumları bozuk anladığım kadarıyla! Ama Bayan Bozacı tatile çıkabilmiş? Nasıl yani! (Aylin U.)- Şöyle yani. Bir kere o tatil değil. Komşunun yazlığına üç beş günlüğüne misafir olma. Siz farkında olmayabilirsiniz ama Türkiye'nin dörtte üçü böyle ‘‘tatil’’ yapıyor!Bu olayı ve röportajı yayınlarken resimleri, isimleri ayan beyan yayınlamanızı şiddetle kınıyorum. Sizi affetmiyorum. O polislerin resimleri yayınlanmalıydı. Bu hata bir daha tekrarlanmasın. (A. Yıldız)- Bugüne kadar başımıza gelenlerin bir sorumlusu da sizin gibi düşünenler. O kadın utanılacak hiçbir şey yapmadı ki. Kimseden saklanmak gizlenmek zorunda değil. O bir haksızlığa uğradı. Herkesin gözü önünde ona bu haksızlığı yapanlardan hesap soruyor. Bizzat Lacramioara Bozacı ‘‘Bilgisayarla yüzümü kapatmasınlar. İsmimi de açık açık yaz’’ dedi. Ben de onun bu tavrıyla gurur duydum. Polislerin teşhir edilmesi konusuna gelince, kesinlikle hem fikiriz. Bana kalsa, Türkiye'deki bütün elektirk direklerine ‘‘İşte tecavüzcüler!’’ diye resimleri asarım.Medya, ‘‘Nataşalar İş Başında’’ diyerek pek çok insana cesaret verdi, hálá da veriyor. Bizde Ayşe, Fatma nasıl sıradan isimlerse, Rusya'da da Nataşa öyledir. Biz Türkler bu ismi karaladık. Nataşa eşittir fahişe yaptık. Buna hakkımız var mı? Benim dünyalar tatlısı bir Rus karım var. Tüm bunların saçmalık ve önyargı olduğunu düşünüyor. (A. P.)- Çok çok haklısınız. Öyle bir tepki gösterelim ki, bir daha hiçbir gazeteci Nataşa aşağılaması yapamasın ve bunu yazamasın.Sayın Yücelen ve Sayın Talay'dan ricamızdırSevan Nişanyan meselesinin peşinde olanlardan biri de Bülent Akarcalı. Milletvekili ve eski bakan. Üstelik kendisi İç İşleri ve Kültür Bakanı nezdinde girişimlerde bulunmuş. Benden daha akıllı olduğu için onun daha basit ve işe yarayacak formülleri var.Bakın onlar neler:1) Sevan Nişanyan'ın evinin bahçesinde bulunan mezar taşları arkeolojik olarak nitelendirildi. Oysa yasaya göre bunlar etnografik. Bu tespitin yapılması için Selçuk Kaymakamlığı'na verilen dilekçe işleme konulmamakta. Konulsa iş bitecek. Ve Sevan Nişanyan özgürlüğüne kavuşacak. İç İşleri Bakanı Sayın Rüştü Kazım Yücelen, bu dilekçeyi yürürlüğe sokarsa, Türkiye'de geniş bir kesim, ona minnettar kalacak...2) Nişanyan, restore ettiği evin sit alanı içinde olması nedeniyle mahkum edildi. İyi de, ortada sit alanının tam olarak belirleyen bir harita yok! Var olan haritaların hepsi farklı. Geçerli kabul edilen 1/1000 ölçekli haritanın ise Nişanyan'ın mahkumiyetinden sonra kabul edildiği bir gerçek. O zaman Nişanyan'ın restore ettiği evin sit alanına girme tarihiyle, mahkumiyet tarihi arasında bir fark olduğu için ona bu suçun yüklenmesi haksızlık. Bu haksızlığın düzeltilmesi için gereken müdahaleyi de Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın yapması beklenmekte...*Arkadaşlar, yoksa ömür boyu Sevan Nişanyan yazıları okuyacaksınız. Çünkü mail kutum sürekli olarak bu konudaki mesajlarla dolup taşmakta. Üstelik Sevan Nişanyan'a haksızlık edildiğini düşünen insanların hem niceliği hem de niteliği şaşırtıcı boyutlarda.Sayın bakanlardan herkes adına rica ediyorum.Lütfen bu sorunla biraz daha yakından ilgilensinler ve çözsünler...Bir ricam daha olacak.Lütfen Şirince'ye bir uğrayıp, bu ailenin orada yaptığı işlerin, oranın halkı için ne ifade ettiği onların ağzından dinlesinler...Eminim ne demek istediğimizi anlayacaklardır. Başka sorum yok teşekkür ederim.Olayla ilgili polis açıklamasıSon günlerde bazı gazete ve televizyonlarda ‘‘Polis tecavüz etti’’ ‘‘Polis bunu yaparsa’’ ‘‘Resmi otoyla tecavüz’’ şeklinde Şile'de meydana gelen bir olay sık sık gündeme gelmektedir. Söz konusu olayın sanıkları olan polis memurlarından BENAL DEMİR, beş ay önce bir başka olaydan dolayı, diğer sanık polis memuru KEREM DÖNDÜ ise olayın akabinde hemen görevden uzaklaştırılmıştır. Adli soruşturma sonrasında her iki polis memuru da tutuklanmıştır.Emniyet Teşkilatı'nı son derece üzen ve kesinlikle tasvip edilmeyen, sanıklara en ağır cezanın verilmesi düşüncesinde olan Emniyet Genel Müdürlüğü'müzce olayla ilgili basın açıklamaları yapılmıştır. Yapılan açıklamalara rağmen, sadece olaydan bahsedilip, idarenin bu konuda yaptığı işlemlerden bahsedilmemesi kamuoyunda yanlış anlamalara sebep olabilecektir. Toplumun huzur ve güvenliğini, vatandaşın ırz, can ve malını korumakla görevli Türk polisi, bu görevin onur ve sorumluluğunu taşımaya devam edecektir...HAMİŞ: Ben yazarken polisler demedim. ‘‘O polisler’’ dedim. Bunu da özellikle kullandım. Çünkü bu işi yaparken polis hüvviyeti gösterdiler. Geçici olarak üstlendikleri kamu gücünü kullanarak, bir insana eziyet ettiler. Vahim olan budur. Açıklamada da dendiği gibi bir kurum bu yüzden karalanamaz. Tamam. Ama sorumluluğunu da üstlenmek zorundadır! Ayrıca uzuuun bir izne ayrılan Şile Emniyet Müdürü YAKUP ACAR'a döndükten sonra hukukun nasıl uygulanacağını da takip edeceğimizi bilin...
button