Lütfen bana iyilik yapmayın!

Güncelleme Tarihi:

Lütfen bana iyilik yapmayın
Oluşturulma Tarihi: Eylül 02, 2001 00:00

Tam soyunmuş yatmağa hazırlanıyordum ki kapım tekmelenmeye başladı. Oysa dünyanın parasını verip hoş çalışlı bir zil almıştım.Suat, beni de itekleyip eve daldı. Önce bir koşu gardroba girip kapısını kapadı. Beğenmemiş olacak ki gidip kendini banyoya kilitledi, sonra da çıkıp karyolanın altına girdi.‘‘Kapıyı arkadan sürgüle, zincirini tak!.. Hatta kapının arkasına bir kaç ağır eşya yığ!’’‘‘Ne oldu kovalayan mı var?’’‘‘Kavalamayan mı var?.. Herkes peşimde!’’‘‘Kimler?’’‘‘Bizim kapıcı Yusuf, muhasebeci Fahrettin, Cavit, manav Rıza, Sevim Hanım ve daha bir sürü nankör insan... Hatta polis bile peşimde!..’’‘‘Niye be ne istiyorlar?’’‘‘Ne isteyecekler, beni öldürmek istiyorlar. Çünkü Türk Milletine iyilik yaramaz!..’’Suat'ı tanıyalı çok olmamıştı, ama oğlanı çok sevmiştim. Karıncayı bile incitmekten korkan, herkesin yardımına koşan iyiliksever bir adamdı. Hatta, haftada bir mutlaka telefonla beni arayıp bir derdim olup olmadığını sorar ve yardım teklifinde bulunurdu.‘‘Bunlara ne yaptın ki peşine düştüler?’’‘‘Hepsine iyilik yaptım ağabey... Örneğin kapıcının oğluna tam iki yıldır hergün koca bir çikolata alıyorum. Babasının kapıcı maaşıyla çocuk beslenemiyordu...’’‘‘Ya manav?’’‘‘En nankörlerinden biri de o!.. Heriften gidip sebze alıyorum. Fiyatını soruyorum. O da kilosu 500 deyince ben olmaz deyip pazarlığa tutuşuyor ve 600 diyordum. Çünkü dolar her gün zıplayıp duruyor. Sattığı domatesi ertesi gün aynı paraya alamaz ki garip!.. İşte böyle ağabey, iyilik yap kemlik bul... Herkes domatesi Rıza'dan 500 bine alırken ben 600 bine alıyordum. Ama en ağırıma giden de Sevim Hanım'ın kafama bastonuyla vurması oldu.’’‘‘Sevim Hanım kim?’’‘‘Bizim apartmanın bahçe katında yalnız başına yaşayan çiçek delisi yaşlı bir kadın. Bir sürü saksısı var. Ama saksıdaki o çiçekleri sabah akşam sulayacak mecali yok. İyilik olsun diye çiçeklerini her gün aklıma geldikçe ben suluyordum. Hatta suların kesik olduğu günler marketten aldığım içme suları ile suluyordum. Beş litrelik bir şişe suyu saç para haberin var mı ağabey?..’’‘‘Kaç para?’’‘‘Çok para... Çok çok para!..’’Suat lafın burasında karyolanın altından çıktı ve pantolonunun arka cebinden çıkardığı bir deftere bakıp‘‘Geçen ay Sevim Hanım'ın çiçekleri için tam 25milyon liralık içme suyu almışım.’’ dedi.‘‘Aferin, demek hesabını kitabını bilmek için defter tutuyorsun. O kadar özendiğim halde hayatımda bir hesap defterim hiç olamadı. Kaç kez aldımsa daha haftasına kalmadan kaybettim.’’‘‘Bu benim hesap değil iyilik defterim.’’‘‘İyilik defteri de nasıl oluyor?’’‘‘İyilik defteri şöyle oluyor ağabey; yarısına iyilik yaptıklarımın adını yazıyorum. Diğer yarısına ise iyilik yapacaklarımın adını...Sırası gelen herkese mutlaka bir iyilik yapıyorum. İyilik yaparken bazen param bitiyor, faizle borç bile alıyorum.’’‘‘Niye hababam iyilik yapıyorsun?’’‘‘İyilik yapmadan duramıyorum ki ağabey. Herkesin bir derdi var. Kimi paraya, kimi nasihata muhtaç. Ama insanlar dertlerinin üstesinden bir türlü gelemiyorlar. İşte o zaman kendi kendime ‘‘Haydi bakayım Suat, iyilik günü bugündür... Anan seni bu günler için doğurdu... Şu garibi mutlu et bir iyilik yap... Balık bilmezse Halik bilir’’ deyip yardıma koşuyorum. Mesela bizim muhasebeci Fahrettin, maaşı az olduğu için kıvranıp duruyordu. Yeni evlenmişti ve çocuğu olacaktı. Ama patrona çıkıp zam isteyecek cesareti yoktu. Onun adına patrona ben çıktım. Hatta Fahrettin yüzünden patronla tartıştım bile...’’‘‘Sonra ne oldu?’’‘‘Sonra Fahrettin beni kovalamaya başladı.’’‘‘Niye?’’‘‘Nankörlükten! Ama Cavit daha nankör çıktı. Bizim Cavit araba sevdalısı bir heriftir. Günde 100 laf etse doksanı araba üstünedir. Her gece rüyasında araba kullanır sabah bize kullandığı Porşeler'i, Mersedesler'i anlatır. Ama ömür boyu bir otomobili olmamıştır. Deli gibi para biriktirir fakat bir araba almaaya maaşı yetmez... Ona ikinci el satıcısı bir arkadaşımdan okazyon bir Murat düşürdüm. Eksik olan parasını da ben ödedim. Şimdi beni gördüğü yerde vuracağını söylüyormuş!’’‘‘Niye yahu?’’‘‘Nankörlükten ağabey, güya arabanın motoru çatlakmış. Üstelik tam üç yerden vuruğu varmış. Satmaya götürünce ‘‘Aaaa, bizim meşhur patlak Murat yine geldi!’’ diye Cavit'i tiye almışlar. Tabii kimse arabaya beş kuruş vermemiş. Cavit o parayı tam 5 yılda biriktirmişmiş... Bunların hepsi böyle ağabey,ne iyilikten anlarlar ne yardımdan. Kapıcı Yusuf'un oğlu yıllardır hergün çikalota yemekten zehirlenmiş. Bağırsakları tutmaz olup karaciğeri büyümüş. Şimdi hastanede yoğun bakımda yatıyormuş. Sevim Hanım'ın çiçekleri fazla su vermekten çürümüş. Özellikle nadide kaktüsleri, orkideleri haşat olmuş. Meğer kadın onları satıp öyle geçiniyormuş.’’‘‘Muhasebeci niye kovalıyor?’’‘‘Patron, onu işten attı da ondan! Bu herif, yarın öbür gün benim vergi kaçırdığımı öfkesinden maliyeye ihbar eder diye korkmuş. Ben iyilik olsun diye onun için gidip patronla hırlaşmasam hala bir işi olurmuş ve bebeğinin mama parasını karşılayabilirmiş.’’‘‘Pekiyi, polis niye peşinde?’’‘‘Güya ben sokak çocuklarına tiner buluyormuşum.’’‘‘Buluyor musun?’’‘‘Ne yapayım ağabey, garipler tiner tiner diye inliyorlar... Paraları yok. Paraları olsa bile nalburlar bu zavallılara tiner satmıyor. Ağlayıp yakarmalarını görsen yüreğin yarılır. Bende dayanamayıp onlara sevabına tiner alıp dağıtıyorum!’’Tam ağzımı bozup Suat'ı benzetecektim ki kapı yine tekmelendi. Bir gece içinde iki tekmeleme bana fazla geldiği için seyyar satıcılar için ayırdığım marangozluğumdan kalma masa bacaklarından birini kapıp kapıyı açtım. Ben boyda, gözleri kanlanmış ve elindeki odun benimkinden 2 numara kalın olan genç bir adam ‘‘O aşağılık herif burada mı?’’ diye içeriye hamle etti.‘‘Hössst lan, burası Dingo'nun Ahırı mı? Önce pabuçlarını çıkar!’’ diye oğlanı göğüsledim.‘‘Yuvamı yıktı namussuz!.. Üstelik de 20 yıllık arkadaşız. Karımla her zamanki kavgalarımızdan birini ettik. Karım da her zamanki gibi çocukları alıp babasının evine gitti.’’‘‘Eee, bundan Suat'a ne?’’‘‘Ben de onu söylüyorum, benim karımla kavgamdan sana ne lan?.. Herif iyilik olsun diye gidip karıma yalvarıp yakarmış. Eski romantik günlerimizin hatırına Nesrin'i eve dönmeye ikna etmiş. Nesrin de sürüp sürüştürüp yatak odasında barışmak için beni beklemeye başlamış. O sırada kafam bozuk olduğu için ben de meyhanede bir büyük içip yan masadaki Nataşa'yı alıp eve götürmüşüm. Bir halt edeceğimden değil billaa... Yalnız yatmaktan korktuğum için... Biz Nesrin'le 10 yıldır kavga edip barışırız. Ama Nataşa'yı yatak odamızda görünce beni boşadı, çocuklarımın da velayetini aldı. Şimdi ortada sap gibi kaldım. Bırak da şu herife iki tane patlatayım!..’’Kapıdaki genç adam içeriye doğru tam hamle etmişti ki mutfaktan şangır şungur kırılan tabak çanak sesleri geldi. Hemen mutfağa koştum. Güzelim kristal bardaaklarımla porselen Çörçil tabaklarımın bir haylisi param parça yerde yatıyordu. Suat, güleç bir yüzle bana döndü.‘‘Bulaşıklarını yıkayıp sana bir iyilik yapayım dedimdi ağabey’’ dedi. Bende ‘‘İyilik yapmayı o kadar kolay mı sandın a hıyar!..’’ deyip kapıdaki delikanlıyı eve aldım. Üstelik elindeki sopayı beğenmediğim için eline bendeki kalın masa bacağını tutuşturdum.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!