Güncelleme Tarihi:
İstanbul Life dergisi, Bergüzar Korel’le Çırağan Sarayı’nda buluştu. Korel, sözleriyle mütevazı yapısını bir kez daha ortaya koydu: "Benim İstanbul’um bu saray değil. Fazla lüks hoşuma gitmiyor. Önce samimiyet arıyorum."
İstanbul’la başlayalım....
Samimi bir yer derken...
- Çok var. Barbaros Hayrettin Paşa İskelesi mesela; oradaki çay bahçeleri... Konservatuvar hemen yanındadır zaten. Çok senaryomu orada okudum. Çayımı, simidimi alıp çok zaman geçirdim orada. Taksim’i çok seviyorum. Şehrazat’ın evi orada. Çıktığım zaman çok vakit geçiriyorum Taksim’de. Leb-i Derya’yı çok seviyorum. Kolay kolay vazgeçemiyorum alışkanlıklarımdan.
Mekanlara ya da insanlara bağımlı bir yapın mı var?
- Evet. Saç baş gibi fiziksel özelliklerimi bile çok kolay değiştiremiyorum. Hep burcumla alay ederler. Başak burcuyum. Biraz fazla bağlıyım yaşadığım her şeye. Çünkü her şeyin hayatımda bir anlamı olduğuna inanıyorum.
Anıların yeri çok önemli olmalı senin için.
- Evet! Bir koku bana hemen bir şeyer hatırlatır. Taksim’de yürürken döner kokusu bile bir şey hatırlatabiliyor. O yüzden böyle yerleri sevmiyorum. Buraların kokusu yok. Çok yeni her şey, çok temiz, steril...
İsminin anlamını ilk ne zaman merak ettin?
- Hep biliyordum aslında. Tam anlamı "yadigar" ve bunu 8-9 yaşımdan beri biliyordum. "Bergüzar" diye bir şarkı vardı, annem hep onu söylerdi evde. Babamın anneannesinin adı. Zor oldu tabii. Çok kolay anlaşılmıyor. Ben seviyorum ismimi ama. Hiç adaşımla karşılaşmadım. Kırk yılda bir karşılaşırsam da 70-80 yaşında oluyorlar.
Kendi çocuğuna koyabilir misin böyle bir isim?
- Tabii, klasik isimleri seviyorum. Hayatım da klasik benim.
Nasıl klasik?
Yapmıyor musun, yoksa yapamıyor musun?
- Tercih etmiyorum. Sıkıntılı geçiyor, çünkü çok rahat olamıyorum. Bu sene çok garip bir yoğunluk içine girdim. Hayatım değişti. Ve kendime çok fazla zaman ayıramadığımı fark ettim. Beni besleyen şeylerden uzaklaşıp tekdüze yaşamaya başlamışım. Artık uyku lüks oldu. Geçen gün boyalar alıp eve gittim. Resim yapacağım dedim. Sadece 1 tane yapabildim. "Ben resim yapıyorum, fotoğraf da çekiyorum, kitap da okuyorum. Muhteşem çok yönlü bir oyuncuyum" demek bana çok mantıklı gelmiyor.
Başarılı olacağını hissetmiş miydin?
- Senaryoyu elime aldığımda "Tamam, bu fikir muhteşem tutar" demedim açıkçası. Diziyi yapanlar çok profesyonel insanlar. Eminim ki bir şeyin bilincindeydiler ki yaptılar. O anlamda kendi kendime çok mutlu oluyorum. Yaptıkları işin bu kadar bilincinde olan insanların bu kadar tecrübesiz bir insana bu sorumluluğu yüklediklerini düşündüğümde iyi hissediyorum.
- Tecrübesiz mi görüyorsun kendini?
Bu diziye başladığımda tecrübesizdim. Hálá tecrübesizim. Oyunculuğun bir birikim olduğunu düşünüyorum. 24 yaşındayım daha. Bu sorumluluğu yüklenmek her ne kadar mutlu etse de beraberinde çok büyük korkuları getirdi. Yanlış yapmak gibi bir şansım yok.
Yaşadığın her şeyden sen sorumlusun
En fark edilen ben olmalıyım gibi bir hırsım yok. Benim için sorumluluklarım çok önemli hayatta. Sorumluluklarımı sonuna kadar yerine getirmek isterim. Yoksa kendime dair bir hayal kırıklığı yaşarım. Bu da sabah mutsuz uyanmama yol açar. Benim hayatımda mutsuz olduğum dönemler sabahları ortaya çıkar. Ya ağlayarak uyanırım, ya mutsuz... "Bir şeye üzülüyorum ama neye" derim mesela. İşte en tehlikeli nokta o benim hayatımda. Onu yaşamak istemem. Tek başıma olduğumu düşünüyorum hayatta. Yaşadığın her şeyden sen sorumlusun.