OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 13, 2000 00:00
LUCİFER'IN KİTAP RESİMLERİ Ben sekreter kadının portakallarına taktım! Yo yo, öyle değil... (Siz de yanlış anlamaya ne kadar müsaitsiniz.) Kadın güzel değil, genç bile değil. Bahsettiğim portakallar, bu erkek bozması kadının herhangi bir uzvu da değil… Bildiğiniz, ağaçta yetişen, manavda satılan turunçgiller familyasından portakallar.İşte o portakallar aklımdan bir türlü çıkmıyor. Evet bu bir gerilim filmi ve evet ben bu iri portakalların merdivenden yuvarlanma sahnesinde çok gerildim. Hatta inatla yoluna devam eden portakallardan biri Johny Deep'in kafasına düşecek diye korktum! Adamın kafası sağlam. O kafa, ne darbeler aldı, portakalın lafı mı olurdu? Benimki de gereksiz hassasiyet. Ama ne yapsam portakallar aklımdan gitmiyor. Nasıl gitsin?Erotizmden emekli, usta yönetmen Roman Polanski bir filmde portakalları böyle ince ince işlemeşse mutlaka bizim anlayamadığımız bir hesabı vardır. Düşünün şimdi, öğle yemeğinde portakal yiyen bir sekreter var. Yönetmen, kadının bir gün önce portakalını özenle peçeteye sarıp kaldırdığını gösterdi. Ertesi gün kadının yerinde olmadığı bir an Deep'in içeri gizlice girmesi gerekiyor. Kadının yerinde olmayacağı zamanın "öğle yemeği" arası olduğuna ikna ediliyoruz ancak bu kadın
yemek saatinde bir yere gider mi? Gidiyor işte, sekreter asker adımlarıyla yemeğe çıktığında adamımız da içeri giriyor. Peki kadın nereye gidiyor?.. Az önce boşuna mı anlattık kadının portakala zaafı var. Bir gün önce de sarıp sarmaladığı koca bir portakal vardı hatırlarsanız. O portakalın akıbeti meçhul. Herhalde akşam yemeğinde yemiş olmalı ki yönetmen onu haftalık portakal ihtiyacını karşılaması için en uzak manava gönderiyor. En uzak manav olduğunu nerden anladığımı sorarsanız. 1. Orası Paris, her manav uzaktır., 2- Deep, içeri giriyor. Kendisine hayli kızgın başka bir kadını ikna ediyor(Kızgın kadınları ikna etmek hayli zaman alır), oturup kitapları karşılaştırıyor, çalışıyor. Bayılıyor, ayılıyor, cinayet işleniyor, yangın çıkıyor, vs… Neden sonra kadın portakallarıyla geliyor ve o portakallar teker meker merdivenlerden yuvarlanıyor…Boşuna takmadım portakallara. Polanski "9.Kapı"da korkutuyor. Aslında birinci, ikinci, beşinci, sekizinci kapıda da korkutuyor.
Film boyunca gördüğünüz bütün kapıların arkasından "Bööö!" diyor ama niyetinin sizi ürkütmek olmadığını çoktan anladığınızdan kılınız kıpırdamıyor. Zaten finali de gördükten sonra yönetmenin seyircilere her fırsatta "nanik" yaptığından emin oluyorsunuz.Mekân seçimi çok baÅŸarılı, görüntüler etkileyici, doÄŸru ışıklarla yaratılmak istenen gizemli atmosfer elde edilmiÅŸ. Hele o canım kütüphaneler, o nefis kitap ciltleri, sarı sayfaların çıkardığı hışırtılar nasıl da dayanılmaz? Ä°tiraf etmem gerekirse, nadide kitap avcısı Corso'nun yaptığı iÅŸi yapmak için üste para bile verirdim. Benim gibi eski kitap meraklısı biri için çok baÅŸtan çıkarıcı sahneler var. Zaten hevesim geçsin diye filmden sonra birkaç sahaf dolaÅŸtım da kendime geldim. Henüz izlememiÅŸseniz merak etmeyin sonunu anlatmayacağım siz de bir çalın "9.Kapı"yı. Portakalları anlatmaktan hala filmi anlatmaya fırsat bulamadım; Dean Corso (Johny Deep), nadide kitaplarla ilgilenen bir uzman. Günün birinde Boris Balkan (Frank Langella) adında oldukça zengin bir iÅŸadamı Corso'dan, dünyada yalnızca üç kopyası kalan, "Gölgeler krallığı'nın 9.Kapısı" isimli kitabını diÄŸer kopyalarla karşılaÅŸtırmasını ister. Yapacağı iÅŸ görünüşte basittir, bu kopyaları kıyaslayarak aradaki benzerlik ya da farklılıkları Balkan'a bildirecektir. Corso bunun için yüklü bir çek alarak iÅŸe baÅŸlar. Entrikalar, cinayetler, tuhaflıklar da ondan sonra. Bu arada Balkan'ın bütün kütüphanesinin "ÅŸeytan"a adanmış kitaplarla dolu olduÄŸunu bilmenizde fayda var. Zaten film de ÅŸeytanın etrafında dolaşıyor.9 Kapı, Arturo Perez-Reverte'nin "El Club Dumas", isimli kitabından filme alınmış. Bir bulmacanın eksik parçalarını tamamlıyor gibi, ÅŸeytani simgelerin peÅŸine takılıyorsunuz. Bir yere kadar bundan zevk de alıyorsunuz. Ama film bittiÄŸinde hala koca bir parça eksik. Ben kendi hesabıma filmi çok eÄŸlendirici buldum. Tipler, çizgi roman karakterleri gibi abartılı verilmiÅŸ. Yüzünde, sonsuz bir orgazm yaşıyor olmanın rehavetini taşıyor gibi dolaÅŸan Emanuelle Seigner'in, kırmızı yeÅŸil çorapları, çatıdan, bacadan, trabzandan uçması epeyce ilginç. Liana Telfer (Lena Olin)'ın Platin saçlı zenci kölesi ve hatta kendisi de komikti. Filmdeki, yedekleri dahil bütün gözlükler özellikle Balkan'ın ki beni güldürdü. Ceniza kardeÅŸler bir komedi filminden kaçmış gibiydiler. Birbirlerine çok benzeyen bu kardeÅŸlerin ikiz olup olmadığını düşündüm ancak filmden sonra ikizden de yakın olduklarını öğrendim. James Russo Bernie, adı kalabalık bu sevimli adam aslında tek kiÅŸi ve 9.Kapı'da küçük kitapçı dükkanındaki iki kardeÅŸi birden oynuyor. Böyle bir dolu esprili detay bulabilirsiniz 9.Kapı'da. 16 yaşından küçüklere yasak referansıyla, korkmak ya da baÅŸka birÅŸeyler görmek için filme giderseniz hayal kırıklığı yaÅŸayabilirsiniz. Åžeytanın bile adı var kendisi yok aslında...İç içe geçmiÅŸ yılan sembolünü, kitaptaki resimlerde, ayin esnasında ve Liana Telfer'in kıçında görüyor bunun "Gümüş Yılan Tarikatı"na ait olduÄŸunu anlıyoruz ama bu satanist grupla ilgili filmde baÅŸka birÅŸey yok. Reverte'nin kitabında satanizme yönelen zenginlerin sapkınlıkları daha detaylı veriliyor olmalı. "9. Kapı"dan iki küçük not daha;1. Görüp göreceÄŸiniz en "ateÅŸli" seviÅŸme sahnesine hazır olun. 2. Lucifer iyi bir ressam deÄŸil.Ve "Sevilen kitabın fiyatı olmaz". (Bu da filmin ana fikri.)Ä°yi seyirler…YaÅŸar AKSA - 13 Ekim 2000, Cuma Â
button