Güncelleme Tarihi:
1975’ten bu yana, darbeyle iktidara gelen Marksist hükümet yönetiyor. Yılda 2 milyon ziyaretçi çekiyor. En renkli kentlerinden biri geçmişin kraliyet başkenti, bugünün UNESCO Dünya Mirası Luang Prabang.
Luang Prabang ‘altın Buda’, Laos ise ‘milyonlarca filin ülkesi’ anlamına geliyor. Evlerde komünist bayrağı orak çekicin yanı sıra, Laos bayrağı da dalgalanıyor. Bira reklamlarında bile orak çekiç resmi var.
KIRIK CAMLARDAN MÜTHİŞ DUVAR SÜSÜ
Laos’lu sizi evinde kalmaya davet ederse önce, “köyün şefinden izin kâğıdı aldın mı” diye sormak gerekiyor. İzin yoksa suçlu sizsiniz. Evli olmadan bir Laos’luyla beraber olmaya kalkarsanız, hapse girip, büyük bir para cezası ödüyorsunuz. Halk arasında öpüşmek de hoş karşılanmıyor. Farklı bir dine ait materyal dağıtmak kesinlikle yasak.
Saat 17.30’da hava karardığından, rahipler Wat Xieng Thong Tapınağı’nda Sanskritçe mantralar tekrarlamaya başlamış bile. Tapınaklar Tay mimarisinin diğer örneklerine benziyor. Sivri uçlu süsleriyle kat kat, üst üste binmiş çatılarıyla rüya gibi duruyor. Duvarları, saraylardaki gibi cam parçacıklarıyla süslenmiş. Rengârenk camlardan palmiyeler, filler, tapınaklar, pirinç tarlaları yapmışlar. İşçilik o kadar iyi ki balığın pulları, pirinç çentikleri teker teker resmedilmiş. Hele bir yaşam ağacı var ki, Budizmin rengi portakal bir tapınak duvarının tümüne işlenmiş. Hayran olmamak mümkün mü? Bir kapı siyah üstüne altın yaldızlı desenlerle süslenmiş. Lake mi acaba?
Sabah saat 06.00’da şehir merkezindeyiz. Laos’lu kadınlardan lapa, muz ve bir tür dolma alıyoruz. Rahipler çıplak ayakları ve ellerinde yemek kaplarıyla hızlı adım marş önümüzden geçiyor. Herkes elleriyle mıncık mıncık top yaptığı pirinci, muzu, dolmaları atıyor kaplarına, ama hepsi aynı kaba. Rahipler kenarda bekleyen çocuklarla paylaşıyor rızkını. Saat 15.00’ten sonra bir şey yemiyor, sadece sıvı tüketiyorlar.
Budizme göre rahip olabilmek için bazı kurallar var; yalan söylemeyeceksin, öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, içki içmeyeceksin, ırza geçmeyeceksin. Rahiplerin bir kısmı ailesini onurlandırmak için, bir kısmı açlıktan, bir kısmı da çalışmak istemediği için bu yolu seçiyor.
ÇOCUK NEŞESİ
Akşamüstü tapınakları gezerken hava biraz serince. O saatte Wat Sene Tapınağı’nda çocuk yaştaki rahiplik öğrencilerini banyo yaparken görüyoruz. Bağrışa çığrışa yıkanıyorlar. Ne de olsa çocuklar. Su festivallerinde de Buda heykellerine su serpip bereket getirmesini diliyorlar.
Yas evlerinde ölü iki gün tutuluyor, ruhuna dua ediliyor ve rahiplere bağış yapılıyor. Krallar bağdaş kurmuş şekilde meditasyon halinde yakılıyor. Bu tapınakta bir kral, ejderhalı bir tahtın üstünde yakılmış.
ERKEKLİK DOPİNGİ
Her şeyin bir ruhu olduğuna inanan halk, otomobilin de ruhu olduğunu düşünüyor ve önüne portakal renkte bir çiçek ve aynı renkte mum koyuyor. Böylece kendilerini kazaya karşı koruyorlar. Erkekler arasında örümcekli ya da yılanlı şaraplar ilgi görüyor. Bir tür mesir macunu. Şarabın içindeki hayvanlar her an şişeden fırlayacak gibi canlı gözüküyor. Laoslu satıcı malını sattıktan sonra aldığı parayı ürünlerinin üstüne vurup bereket getirmesini diliyor.
Halk sabah saat 08.00 civarı kalkıyor. Büyük bir kahvaltı ediyorlar. Çorba, acı biber ve etin oluşturduğu bir öğlen yemeği yiyorlar. 16.30-19.00 arasında ise doyurucu bir akşam yemeği. Lokantalar pahalı diye gitmiyorlar. Bahşiş geleneği yok ülkede.
Evlenirken geleneksel kıyafetlerini giyiyorlar. Düğün masrafı 2500 dolara kadar çıkabiliyor. Erkek kızın ailesine bu parayı veriyor. Düğün kızın ailesinin evinde oluyor. Damat alayı geçerken şarkılar söyleniyor. Damat eve giremesin diye kapının ağzı gümüş bir kemerle kapanıyor. Erkek içeri girmek için savaşarak, yeni eşini nasıl koruyacağını kanıtlıyor. Geline altın hediye ediliyor. Laoslular alyans kullanmıyor. Nişanlandıktan sonra beraber kalmaları ise normal karşılanıyor toplumda. Köylerde bir aileye düşen çocuk sayısı 3-12 arası. Kadınlar evlenmeden önce pantolon giymiyor, sadece uzun sarong kullanıyor, onlar da uzun olduğundan, erkekler sokakta hiç kadın bacağı göremiyor.
Güneydoğu Asya Oyunları o günlerde Laos’ta olacağından, oyunlarda ‘sigara içmeyin’ ilanları var her yerde. Laoslu atletler rahmetli cumhurbaşkanlarının mezarına gidip hayır duası alıyor. Laoslular arasında önemli bir olay öncesi yatırlara gitmek ve şans istemek çok yaygın. Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır, dememişler boşuna.
Sivrisinekten baharatla korunuyorlar
Pazarda yolunmuş tavuklar, etler, canlı kurbağalar, sepet altına hapsedilmiş canlı tavuklar, muz yaprakları üstünde hâlâ kıpırdayan balıklar, rafyaya dizilmiş yengeçler, rengârenk meyveler, farklı kalınlıklarda bir tür makarna olan noodle’lar, nehir yosununa susam ve karides karıştırılıp kâğıt inceliğinde kalıplar haline getirilmiş yiyecekler satılıyor. Kadınlar bir yandan yemek pişirip bir yandan sohbet ediyor. Biri yaprağa sardığı bir yemeği mangalda pişiriyor, diğeri muzları şişe dizmiş mangalda ızgara yapıyor. Çocuklar pazar sokaklarında koşturuyor. Çok acı yiyen Laoslular kendilerini sivrisineğin ısırmadığını ve terlemediklerini söylüyorlar. Daha iyi görebilmek için acı biberin suyunu gözlerine damlatıyorlar.
Evler sepet gibi örülüyor
Mekong Nehri’nde tekne turuyla Pak Ou Mağarası’ndaki yüzlerce Buda heykelini görmeye gidiyorum. Kimi meditasyon pozisyonunda, kimi nirvana... Kimi altından kimi topraktan... Turdan sonra isteyenler file binebiliyor. Fillerin dışkılarının da vücutlarına orantılı olduğunu hiç düşünmemişdim doğrusu! Köyde bir kadın yere oturmuş sepet örer gibi, evinin duvarını örüyor. Yağmur, fırtınada duvar hasara uğrayınca bir yenisi yapmak kolay oluyor. Bir yerlerde okumuştum, Hindistan’da kokulu bitkilerden örerlermiş ki yağmur yağdığında odanın içi mis gibi koksun.