Lokantanın en iyisini bilir uykucu otostopçuyu sevmezler

Güncelleme Tarihi:

Lokantanın en iyisini bilir uykucu otostopçuyu sevmezler
Oluşturulma Tarihi: Ocak 28, 2008 00:00

Özgürce seyahat etmeyi sevenlerin alışkanlıklarından biri de otostop çekmektir. Kimileri bu işin tehlikeli olduğunu düşünse de günümüzde hálá bunu sürdüren çok kişi var. Sky Life dergisi fotoğraf editörü, belgesel fotoğrafçısı Altan Bal üç yıl boyunca sadece kamyonlara otostop yaparak tüm Türkiye’yi gezdi. Kentleri ve kamyoncuların yaşamını fotoğrafladı. Babası da eski kamyon şoförü olan Bal, bu sayede kamyoncularla çok iyi iletişim kurduğunu, onlara ayak uydurulduğunda hiç sorun çıkmadığını söylüyor.

Altan Bal’ın belgesel fotoğrafçılığa merakı Marmara Üniversitesi’nde okurken hazırladığı ödevle başladı. Bekar odalarıydı konusu. Tıpkı kamyoncularda olduğu gibi bu konu da aklına babası sayesinde geldi. Erzincan doğumlu babası Fethi Bal, tarımla uğraşmak istemeyip İstanbul’a göç etmiş, uzun süre Beyazıt’taki bekar odalarında yaşamıştı. Bu odalarda 5 ila 10 kişi kalıyor, iş arıyorlardı. Altan Bal, babasının anlattığı hikayelerden yola çıkıp, birkaç gün de bu odalarda kalarak ödevini hazırladı. Aynı fotoğraflarla 2004’te sergi açtı. Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Fotoğraf Ödülü ve Kodak Profesyonel Kategori Büyük Ödülü’nü kazandı. Bu sayede belgesel fotoğrafçı olarak tanındı: "Belgesel fotoğrafın ne olduğunu pek de iyi bilmiyordum. Sosyolog arkadaşlarım sayesinde bu işi daha da iyi kavrayarak üzerine gittim. Bilgi değil, duygunun hakim olması gerektiğini de düşündüğümden, kendi duygularımı en rahat anlatabileceğim konuları seçtim."

KAMYONCU DİLİ İŞİNE YARADI

Bekar Odaları sergisinin bu kadar çok ilgi çekmesini beklemiyordu Altan Bal. Aldığı ödüller onu daha da motive etti, yeni projesi Kamyoncular’a başlamaya karar verdi. Çünkü onların sıkıntılarını, yaşamlarını, sevinçlerini çok iyi biliyordu. O yıllarda cep telefonu olmaması, 2-3 haftalık ayrılıklar, ekonomik sıkıntı, babasının yoldan getirdiği hediyeler ve yöresel yemekler hep aklındaydı. En iyi hatırladığı şey de kamyoncuların kendi aralarında yaptığı sohbetler ve kullandıkları kelimelerdi. İşte bu ortak dil, üç yıl boyunca kamyoncularla yaptığı gezilerde çok işine yaradı, yabancı muamelesi görmesini engelledi.

28 Ekim 2004’te yola çıktı. O zaman düzenli bir işte çalışmıyor sadece fotoğraf dersleri veriyordu. Cebinde 20 YTL vardı. Tek sponsoru İFSAK’tı. Filme para ödemeyecekti. Öncelikle tanıdıklarına, konaklama yardımı için "yola çıkıyorum" mesajı gönderdi. Kamyonların çok olduğu İzmit’ten yola koyuldu. Bir benzin istasyonunda otostop çekmeye başladı. İlk gün kimse onu kabul etmedi. Bunun üzerine önceden yolladığı haber sayesinde Fotoğraf Federasyonu başkanının misafiri oldu.

"Ertesi gün plakası ’su’ olan bir kamyon beni aldı. İstanbul’dan Muğla’ya gidiyordu. Yaklaşık bir buçuk hafta beraber geçirdik. Boş kasa götürdük Muğla’ya, dönüşte de domates alacaktı ve onların dolmasını bekledik. 10 gün yolda, geceleri kamyonda uyudum. Yemekleri hep şoför ısmarlıyordu. Rahatsız oldum, bir keresinde masadan ondan önce kalktım ve hesabı ödedim. Hiçbir şey olmamış gibi kamyona bindik. Şoför kamyonu lokantanın önüne doğru sürdü, patron koşarak geldi ve paramı geri verdi. Meğer kamyoncuların mekanında hesap ödemek doğru değilmiş. Çünkü kamyonlar onların evi, siz de onların misafirisiniz."

100’DEN FAZLA KAMYONA BİNDİ

TÜRKİYE’NİN HER ŞEHRİNİ GEZDİ

Altan Bal, otostopla kamyondan kamyona, şehirden şehre geçti. Üç ya da dört haftasını böyle geçiriyor, bir hafta İstanbul’da kalıyordu. Ama Türkiye’deki farklı şehirleri tanımaya başlayınca yollar ona daha cazip geliyordu. Bunun için İstanbul’da kaldığı bir haftada bile sıkılıyordu. 100’den fazla kamyona bindi. Az da olsa bazen kamyoncuların evinde konakladı. Doğudan büyük şehre gelip kamyonculuk yapanların çok zor şartlarda yaşadığına şahit oldu. Bu evlerde kaldığındaysa ağabeyiyle babasını beklediği günleri hatırladı. Bu sırada babasının yollarda neler yaşadığına da şahit oldu. Her gözlemini makinesine aktardı, yaklaşık 3500 kare fotoğrafı oldu.

"Kamyoncularla ilgili bütün süreçleri çektim; yükü sarmaktan yola çıkmaya, yemeklerinden tamirlerine, karda yolda kalmalarından yükü boşaltmalarına kadar her şeyi görüntüledim. Ama sergide bunları sıralama ihtiyacı duymadım. İçlerinden en etkili olanları seçmeye çalıştım."

Altan Bal, Fototrek Fotoğraf Merkezi’nde açtığı sergi için 60 fotoğraf seçti. Sergiyi gezecek vakti olmayanlar için hazırladığı kitaba ise 100 fotoğraf sığdırdı. İsteyenler İFSAK ve Fototrek’ten bu kitabı sipariş edebilir. Kitabın bir diğer özelliği de içinde Altan Bal’ın kamyoncularla yaptığı sohbetlerden örnekler yer alması.

KAMYONLA OTOSTOP REHBERİ

á Yanlarında birisi varsa otostopçu almazlar. á Kamyonlarına misafirseniz, yemek parasını vermeniz mümkün değildir, ayıp sayılır. Çünkü kamyon onların evi, siz de misafirlerisiniz. á Zamanla ilgili konuşmayı sevmezler. Allah’ın işine karışmak olarak sayarlar.á Durdukları her lokanta bölgenin en iyisidir. Bunun için güzergahı bile değiştirirler. á İnsanların onları umursamadığını düşündükleri için sert görünürler. á Çok uyuyanları, radyoyla zırt pırt oynayanları sevmezler. á Beklemeyi en iyi onlar bilir. á Çalıştıkları coğrafya ve taşıdıkları yüke göre hayata dair sahip oldukları gerçeklikler değişkenlik gösterir.á Yüklemek yerine yükü sardık, irsaliye faturasına mektup, kazaya öpüşmek ya da rüşvete harçlık derler.

KAZA DA ATLATTIM FIRINDA DA UYUDUM

2006 ramazanında Muğla yolunda bir kasabaya gidiyorduk. Kasabayı bildiğim için şoföre, sahurluk bir şeyler almasını önerdim. Orada buluruz, diye geçiştirdi. Tabii ki bulamadık. Ona bir şeyler bulabilmek için aşağıya indim. Arkamda kocaman bir kamyonla yavaş yavaş yürürken bir amcayla karşılaştık. Durumu anlattım ama karısının evde olmadığını, lokanta da bulamayacağımızı söyleyip "Ekmek yer misiniz" diye sordu. Kasabanın dar sokaklarında en önde amca, ortada ben ve arkada kamyonla yolumuza devam ettik. Meğer amca kasabanın fırıncısıymış ve bize o saatte fırını yakıp ekmek pişirdi. Üstüne üstlük fırında da uyuduk. Bu en insancıl olaydı. Silopi’ye giderken, Antakya civarında kamyon çamura girip tökezleyince ben ön camdan fırladım. Çamura girip yavaşlamasaydı ağır yaralanabilirdim. Yine de farklı bir anı... Fotoğraf çekmem kamyoncuların da hoşuna gidiyordu. Hatta makineyi alıp beni çektikleri de oldu. Diyarbakır yolunda çok kar yağmıştı. Otobüs, TIR ve kamyon şoförleri kontağı kapatıp toparlandı. Maç yaptılar, muhabbet ettiler. Bir ara benim kapım sıkıştı ve inemedim. Hemen "makineyi at" diye bağırmaya başladılar. Fotoğrafımı çekmek için ellerine bulunmaz bir fırsat geçmişti.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!