OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 03, 2004 00:00
Laz şarıcı Fuat Saka'nın Yunan Maria Farandouri ile düet yaptığı Lazutlar Livera albümü çıktı. Livera ısırgan otunun panzehiridir, bu albüm de kulağımızın panzehiri olsunFuat Saka, Türkiye’ye geleli henüz dört yıl olmasına rağmen çoktan kendi dinleyicisini kemikleştirmiş bir müzisyen. 12 Eylül’den sonra gittiği Almanya’da müziğine devam etti. 20 senecik küçük bir ayrılığa rağmen Karadeniz müziğinden vazgeçmeyen tipik bir Karadeniz ‘uşağı’.Onca yıl yurtdışında yaşamasına rağmen o şahane şivesi hiç bozulmamış. Fuat Saka geçtiğimiz hafta başında Lazutlar Livera adında yeni bir albüm çıkardı. Lazutlar mısır taneleri, livera da Karadeniz’de bolca bulunan bir bitkinin adı. Albümde yok yok. Güneydoğu’nun ağıtı da, Karadeniz’in türküsü de, Ege’nin zeybeği de, Balkanlar’ın melodisi de var. Ve albümün asıl sürprizi, Yunanlıların ünlü şarkıcısı Maria Farantouri ile yaptığı iki düet. Albümün kayıtları İstanbul, Atina ve Hamburg’da yapılmış.Gazeteci yazar Haşmet Babaoğlu ile fiziksel olarak benzediğinizi söyleyen oldu mu?- Yok ama şimdi sen söyleyince bazı benzerlikler var. Ama onun yüzükleri bende yok. (Sol kulağını işaret ediyor) Ama bak benim de küpem var.Siz uzaktan bakıldığında soğuk, ‘ben zaten aşmış biriyim’ edasıyla dolaşan, gıcık biri gibi gözüküyorsunuz. Böyle düşünmekle saçmalıyor muyum yoksa bunu daha önce size söyleyen oldu mu?- Yok valla ilk defa sen söylüyorsun ya da ilk defa bunu yüzüme söyleyen sensin. Çok konuşmayan ama içki içince herkes gibi çenesi düşen biriyim ben de. Belki çok konuşmadığım için öyle hissettiriyorumdur. Yüzsüz suratsız adam değilim valla, cana yakınımdır.20 yıl kesintisiz Almanya’da yaşadıktan sonra Türkiye’ye döndünüz. Sudan çıkmış
balık sendromu yaÅŸadınız mı?- Birden kendimi Türkiye’de bulmayayım diye trenle geldim yavaÅŸ yavaÅŸ. Gece saat 3’te Kapıkule’ye geldiÄŸimizde arkadaÅŸlarım karşıladı. ‘Ne olur yavaÅŸ gidin sindireyim’ dedim. Birdenbire karşımda Ä°stanbul’u bulmaya cesaret edemedim.ESKÄ° ARKADAÅžIMI YILLAR SONRA BULUP EVLENDÄ°MTürkiye’de tutunabilir miyim endiÅŸesi yaÅŸadınız mı?- Türkiye’ye herhangi bir hesapla gelmedim. Sadece, Türkiye’de olayım, hasretim dinsin, eÅŸimle dostumla tekrar selamlaÅŸayım istedim. Ä°ÅŸ güç sonradan geldi. GeldiÄŸimde bütün eski arkadaÅŸlarımı arayıp buldum. Ben resim öğretmenliÄŸi yaparken tanıştığım bir resim öğretmeni arkadaşım vardı. Onu da tekrar buldum, hatta bulmakla kalmayıp onunla evlendim.Türkiye’ye geleli dört yıl oldu. Dört yılda dört albüm çıkardınız. PeÅŸinizden atlı mı koÅŸuyor, memleketten ayrı kalmanın hıncını mı çıkarıyorsunuz yoksa sadece çalışkan mısınız? - Karadeniz insanı plan program yapmadan aklına estiÄŸini yapar. Almanya bana disiplini öğretti. Tembel biri de hiç olmadım. Disiplin ve çalışkanlık bir arada olunca çıkıyor iÅŸte ortaya bir ÅŸeyler.Siz aynı zamanda çok iyi enstrüman da çalıyorsunuz. Hangi enstrümanları çalabiliyorsunuz?- Çalmadıklarımı söyleyeyim. Nefesliler ve yaylılar hariç her ÅŸeyi çalarım. Ben enstrüman çalmaya evimizin bahçesindeki hamamda darbuka çalarak baÅŸladım. Abim kulağımdan tutup beni hamama sokar, sonra sanki elimde darbuka varmış gibi bana boÅŸlukta darbuka çaldırmaya baÅŸlardı. Aylarca öyle boÅŸlukta darbuka çaldım. Sonra abim bir gün darbukayı getirdi, çal bakalım dedi. Bir baktım çatır çatır darbuka çalıyorum. Karadenizliler pek yerinde duramaz. Vücutlarında fazla adrenalin vardır. Siz de onlardan biri misiniz?- Karadeniz’den ayrılalı 30 yıl oluyor. Biraz ağırlaÅŸtım o yüzden. Zaman zaman keçilerim yoklar ama. Aniden parlar, iki dakika sonra hiçbir ÅŸey olmamış gibi davranırım. FARANTURÄ° Ä°LE MÃœZÄ°KHOLDE ÅžARKI SÖYLERKEN TANIÅžTIMAlbümde ünlü Yunanlı ÅŸarkıcı Maria Farantouri ile iki ÅŸarkıda düet yapmışsınız. Nasıl tanıştınız kendisiyle?- Ä°ki yıl önce Yunanlıların Teodorakis kadar ünlü bestecisi Dionasis Savapulos aradı. Balkan Bisikleti adında bir projeleri olduÄŸunu söyleyerek benim de bu projeye katılmamı istedi. Yunanistan’a gittim. Orada bir ay konserler verdik. Sonra Yunanistan’daki müzikhollerde her gece çalmaya baÅŸladık. Bir gece biz çalarken, Maria Farantouri de dinlemeye gelmiÅŸ. Gıyaben tanıyordum ama tanışmamıştık. Ben sahneden indikten sonra hoÅŸ geldin demeye gittim. O arada bana, ‘Ben albümüme senin üç tane parçanı aldım. Kayıt yapıyoruz’ dedi. O çalışma iki ay önce yayınlandı, ÅŸimdi benden aldığı parça Yunan müzik listelerinde ikinci sırada.E, o sizden üç parça alınca siz de kontratak yapıp, ‘Madem öyle ben de sizinle birlikte benim albümümde ÅŸarkı söylerim mi’ dediniz?- (Gülüyor) Biraz öyle oldu. Ama çok keyif aldık ikimiz de. Kayıtları da Yunanistan’da yaptık.Son dört albümünüzün adı Lazutlar. Bu Lazutlar 1,2,3 diye gidiyor. Bu isim markalaÅŸtı mı? Niye albümlerinize baÅŸka isimler vermiyorsunuz? - Lazutlar mısır taneleri demek. Biz bu ismi çok sevdik. Öyle seri halinde gitti. Ama Lazutlar 1, 2 vesaire sadece Karadeniz müziÄŸiydi. Bu albümde Ege’nin öteki yakasından da bir ÅŸeyler olduÄŸu için buna Lazutlar 4 demedik de, Lazutlar Livera dedik.Sorması ayıp Livera ne? - Karadeniz’de bolca bulunan bir bitkidir. Özellikle ısırgan otu yanıklarının panzehiridir. Acıyı en aza indirip derideki kabarmaları önler. MüziÄŸin banalleÅŸtiÄŸi ÅŸu günlerde livera kulağımızın panzehiri olur diye ümit ettim. Bundan sonra 1, 2 gibi rakamlarla deÄŸil, böyle kavramlarla devam edecek albümler.KELÄ°M DÄ°YE KOMPEKSÄ°M YOK BERE TAKMAYI SEVÄ°YORUM O KADARBen çok üşüyen biriyim. Kel olduÄŸum için kafam üşüyor o yüzden de hep takıyorum. Kesinlikle kompleks yaptığım yok. Seviyorum bere takmayı. Ayrıca hepi topu iki berem var. Biri siyah, biri rengarenk. Åžili’de Kızılderililer tarafından örülmüş bir bereyi takıyordum ve çok seviyordum. Samsun’da bir konser sırasında bir genç istedi vermedim. Sonra alıp arka cebime koymuÅŸtum. Oradan yürütmüşler, çok üzüldüm ona. Kaç röportajımda alan getirsin dedim, kimse getirmedi.Â
button