Listelerde 1 numara

Güncelleme Tarihi:

Listelerde 1 numara
Oluşturulma Tarihi: Haziran 03, 2006 00:00

1960'lı yılların 3 altın plak sahibi, romantik kadife sesli şarkıcısı Ömür Göksel'in tam 43 yıl aradan sonra çıkardığı "A Touch of Quality" albümü, listelerde bir numaraya yükseldi.

Haberin Devamı

 1960’lı yılların üç altın plak sahibi, romantik kadife sesli şarkıcısı Ömür Göksel, tam 43 yıl sonra bir albüm çıkardı. Göksel, "A Touch of Quality" adını verdiği İngilizce albümünde, 20. asrın en güzel şarkılarından bir demet sunuyor. DMC etiketiyle çıkan albüm, kısa sürede en çok satanlar listesinde bir numaraya yerleşti.

43 yıl sonra bir albüm yaptınız. "A Touch of Quality" adını taşıyan bu İngilizce albüm, şu an liste başı... Duygularınızı öğrenebilir miyiz Ömür Bey
?

43 yıl sonra bir adam kalkıyor, bir albüm yapıyor ve liste başı oluyor. Bu çok güzel bir şey tabii. Geçen gün D&R’lara benim resmimi koyup, "bir numara" diye yazmışlar. O yazıya ve resme hüzünlü hüzünlü baktım.

- 17 yıl yurtdışında da şarkı söylediniz. Uzun kalmanız için sebep neydi?

1980 yılında Hilton Oteli’nde çalışıyordum. Amerikalılar gelmişler, dinlemişler ve sesimi çok beğenmişler. Derken, Hiltonlar zincirinde şarkı söylemem istenildi. New York, San Francisco, Tokyo, Milano, Düseldorf Hiltonlarda şarkı söyleyecektim. Kabul ettim ve gittim. Fakat ben giderken, yılın şarkıcısıydım. 75’li yıllarda ’Sevemem Artık’ şarkım bir numara olmuştu. ’Beni hiç eden sensiz hayatım’ sözleri herkesin dilindeydi. Şimdi de söylüyorlar ama "I Love You Hagi, Kartal yuvaya, Fener buraya" diye söylüyorlar. Yani herkes Ömür Göksel şarkısı söylüyor aslında ama kimsenin telif ödediği falan yok. (Gülüşmeler)

MİZAH RUHUMUN GIDASI

- Peki bu kadar popülerken nasıl 17 yıl bu şöhreti bırakıp gidebildiniz?

Çünkü artık Türkiye’de bir şey oldum diyorsunuz. Dışarılara gitmek orada çalışmak, bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Fakat Müslüman ve Türk şarkıcıysanız orada bir şey olmanıza imkan yok. Şimdiki gençler burada pişmeden oraya olgunlaşmaya gidiyorlar, yanlış burada. Oysa ben giderken, burada 24 yıllık bir müzik geçmişim vardı. Kendimi ispatlamıştım. Dolayısıyla bu şöhreti, popülerliği bırakıp gitmek zor olmadı. Fakat şöyle de bir durum var tabii ki, giderken genç kızlar arkamdan hüzünlü hüzünlü mendil sallamıştı. O kadar çok kadın hayranım havaalanına beni yolcu etmeye gelmişti ki, izdiham olmuştu. Fakat döndüğümde beni bir tek rahmetli Cenk Koray karşıladı. (Gülüşmeler)

- Tabii sizi uğurlamaya gelen o genç kızlar evlendi, çoluk çocuğa karıştı...

Çoluk çocuğa karışmalarını bırakın, iki yıl daha bekleseymişim anneanne bile olacaklardı. Allah’tan iki yıl erken dönmüşüm de onları anneyken yakaladım.

- Hüzün ve mizah arasına sıkışmış bir Ömür Göksel... Müthiş!

Evet, doğru. Ben hüzün ile mizah arasına sıkışmış bir adamım. Şarkılarım, hüzünlü, romantik ve dinleyenleri ağlatır. Ama konuştuğum zaman herkes beni kahkaha atarak dinler. Mizah ruhun dansıdır. Benim ruhum hep dans etmeli. Güzel bir şey mutlu olmak, mutlu etmek. Benim hayat felsefem budur.

- 17 yıl yurtdışında kaldınız. Peki albüm çalışması denemeniz oldu mu hiç?

Hayır. Amerika’da bana, ’Amerika kıtasına Ömür Göksel gibi bir sanatçının gelmesi bir şereftir’ diye bir yazı verdiler. Orada ömür boyu kalabiliyorum. Bir de Almanlar’ın teklifi oldu, dediler ki; Alman vatandaşı olun, vize kuyruğunda beklemezsiniz dediler. Kabul etmedim. Çünkü ben Türk olduğumdan dolayı çok mutluydum. Bu ilgi ve alaka beni çok mutlu etmeye yetti de arttı bile. Hiç albüm yapma ihtiyacı falan hissetmedim.

- ’Keşke’ demiyorsunuz yani...

Benim hayatımda hiç, ’keşke’ olmamıştır. Zaten ben bunu da şöyle yorumlarım; eğerle, meğer evlenmişler, keşke doğmuş... Bana ülkemde de çok sahip çıkıldı. Karşısında önünü ilikleyeceğiniz kaç tane sanatçı bulursunuz? Ömür Göksel onlardan biri olmuştur. Ama zaman zaman burulduğum da oldu. Ve o zaman kendi kendime dedim ki; unutulanlar, unutanları unutmazlar. Günün birinde ben de hatırlandığım da, onları hatırlamamazlık etmem ama, çok da üzerimde durmam.

TÜRKÇE ALBÜM YAPACAĞIM

- Ve Türkiye’ye döndükten sonra televizyonculuğa başladınız. Özel bir kanalda program hazırladınız?

Evet yine Cenk Koray’ın vasıtasıyla Samanyolu TV’de talk-show yaptım. 13 hafta için başlamıştım ama 93 hafta sürdü. Sonra TV8’e transfer oldum. Sonra Antalya’da iki yıl program yaptım. Döndükten sonra da hiç boş durmadım yani.

- Ne güzel bir şey böyle çalışmanız, koşturmanız, ilgi görmeniz...

Sanatçı sazını bir kenara astığı zaman ömrü bitmiş demektir. Oysa benim için bir sanatçı son nefesini bile verdikten sonra hálá gönüllerde yaşıyorsa, o zaman sanatçıdır. Aksi halde sanatçı kime deniliyor, adlandırmak bile istemiyorum. Sanatçı, halkının kültür seviyesini yükselten kişidir.

- Ya günümüz şarkıları, şarkıcıları...

Benim devrimin şarkıcıları, şarkıları kalbe hitap ediyorlardı. Şimdiki şarkıcıları çoğu mafsallara hitap ediyor. Ritim daha ağırlıkta. Bir de bugün öyle şarkıcılar var ki vallahi 155 Polis İmdat’ı ararsınız. Öyle bir bağırıyorlar ki, niye bağırıyorsun? Rahatsız ediyorsun böyle bağırarak. Plak şirketinin de bazılarını affetmiyorum bu anlamda. Eminim ki kısa zamanda kalbe hitap eden şarkılar yine çoğalacaktır.

- O zaman sizden bir tane de Türkçe albüm istiyoruz...

Hakikaten mafsallardan uzak duralım artık değil mi? (Gülüşmeler) Benim gönlümde de yatan aslan aslında Türkçe sözlü albüm yapmak. Kendi dilimde söylemek isterim. Çünkü Türkçe maalesef yanlış konuşuluyor.

- Biraz açar mısınız konuyu?

Açayım... Türkçe 40 bin kelimeden müteşekkil bir dildir. Fakat bugün 40 kelimeyle konuşanlar, talk-show yapıyorlar. Bu 40 kelimenin içinde de af buyrun, ’oha, aha, yuh’ gibi laflar da var. Bunları çıkarınca 35’e falan düşüyor bu talk-show’cuların kelime haznesi. Bana hep, ’Çok hoş sohbetsiniz, neden yine talk-show yapmıyorsunuz’ diyorlar. Ben de onlara, ’artık talk-show’u hoş sohbetler yapıyor, hoş sohbetler değil’ diyorum. Bunların hepsi yazılabilir artık.

- Ben sesimi daha çok sevmeye başladım dediniz biraz önce. Eskiden beğenmez miydiniz?

Son günlerde çok şımartılıyorum. Bu albümden sonra çok değerli isimler bana övgüler yağdırdılar. Güzel bir ses rengim olduğunu, kumaşımın iyi olduğunu ben de biliyorum. Bunu saklamının anlamı yok. Bu da bana gurur veriyor. Fakat şimdi daha oturmuş, daha davudi bir sese sahibim.

- Bu anlamda hálá sesinizi eğitiyor musunuz peki?

Hayır. Çünkü, şarkıcılık benim için şudur; içinizden ne geliyorsa öyle söyleyin. Bir şarkıyı konuşarak da anlatabilirsiniz. Bu şarkıcının tekniğine bağlı bir şeydir. Şarkıcı zaten şarkıyı yaşarken bunu dinleneye de yaşatıyorsa, o zaman şarkıcıdır.

ÇİKOLATAMI YEDİRTMEM

Ben günde beş kutu çikolata yiyorum. Check-up yaptırıyorum, ’18 yaşındaki gibisiniz’ diyorlar. Demek ki yediğim o çikolataları yakıyorum. Fakat son zamanlarda kilo aldığımı söylediler. Hiç yememem gerekiyormuş. Bu mümkün değil. Sadece iki kutuya indireceğim. Hiç kıskanç değilimdir. Fakat birisi çikolatamı yerse içim yanıyor. Vallahi içim gidiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!