Güncelleme Tarihi:
Devrin getirdiği alışveriş alışkanlıklarının başını neredeyse her semte bir-iki tane düşen dev AVM’ler çekiyor artık. Mağaza mağaza dolaşmayı sevmeyen azınlıktan olduğum için uzun bir süre uzak durdum ama nafile... Önce 2010’ların başında İstanbul’a gelen, şöhretli yabancı şefler, -ki aralarında Massimo Bottura, Jamie Oliver ve Tom Aikens gibi isimler vardı- mekânlarını AVM içinde açmayı tercih etti. Zamanla kapanıp açılanlar olsa da talep arttıkça, ilgi çekecek yeni mekânlar ve büyük zincirler yine lokasyon olarak AVM’leri tercih etmeye başladı. Ve mağazalar, yeme-içme katlarının görkemi yanında neredeyse misafir durumuna geldi. Tüm bunları hızla aklımdan geçirme sebebim Kanyon AVM’de geçen yorgun bir akşamda, kendimi kapısından içeri attığım ve hem ambiyansına hem de menüsüne şaşırdığım Gina...
Açken içeride geleneksel bir odun pizza fırını olduğunu bildiğiniz İtalyan restoranına sığınmak gibisi yok. Çünkü en kötü senaryoda bile ortalamanın üzerinde bir pizza yemiş olursunuz. Beklentimin düşük olma sebebi, Gina’yı ilk açıldığı günlerden hatırlıyor olmam. Mutsuz etmeyen ama ortalama ve iddiasız bir menüsü vardı. Tadilat geçiren yeni Gina’da durumlar hayli değişmiş.
Yüksek tavan, rahat deri koltuklar, dikkati direkt açık mutfağa yönlendiren loş aydınlatma, duvarları kaplayan çerçevelerdeki portreler, İtalya Riviera’sından fotoğraflar, iri saksılarda yeşillikler... Bilen var mıdır bilmiyorum, ben de bu gidişimde öğrendim. Gina adı, 1950’li yıllarda Toskana’da yaşamış, uzun yıllar kendi adını taşıyan aile lokantasını işleten bir kadından geliyormuş...
Rahat koltuk ve mesafeli masa meselesini iyi yemek kadar uzun konuşabilirim. Yan masayı dinlemeden konforla oturabilmek, kendini orta ya da üst sınıf restoran olarak kabul eden bir yerde bence çok önemli iki unsur.
Gina’nın menüsüyse daha şık sunumlara ve zamanın popüler tabiriyle ‘casual fine dining’ havasına bürünmüş. Öğlen-akşam aradığınızı bulabileceğiniz, Türk damak tadını da okşayan taze ürünlerin yoğunlukta olduğu kaliteli malzemeleriyle dolu dolu bir İtalyan olmuş burası... Seçtiğiniz yemeklere ve istediğiniz fiyat aralığına göre şarap seçimi yapan bir someliyeleri olması da ayrı bir güzellik. Mekânlar genelde şarap listesi oluştururken danışmanlık alıyor ama servis ekibinde bir someliyesi olanların sayısı az.
Başlangıçlarda ızgara kuşkonmaz ve enginar görünce mevsimi başlamışken sevindim. Peynir şarküteri tabağını gözüme kestirsem de ana yemeklere yer ayırmak için pek de hayranı olmadığım burrata’yı kuru et bresaola’yla birlikte söyledik. Burrata’nın tazeliği, kuşkonmaz ve enginarın diriliği, eşlik eden avokado püresi ve bol parmesan peyniri iyi bir yemeğe başlangıç için gereken tüm motivasyonu verdi. Odun fırınına karşı oturunca pizza denememek işten değil. İnce ve çıtır Roma usulü seçenekleri daha fazla. Sadece 2 çeşit Napoli pizza var. Burrata’lı-domatesli ve İtalyan provolone peynirli-trüflü. Provolone pizzaya yakışıyor ama trüfle birlikte ağırlaşmış, herkese göre bir pizza değil bu. Bildiğimiz Napoli usulünden de biraz daha kuru. Ev yapımı makarnaya her zaman yeri olanlardansanız günlük taze açıp servis ettikleri kuşkonmazlı ve trüflü tagliolini (245 lira) ve et soslu, porçini mantarlı fettuce (185 lira) sunumuyla da iştah açan seçenekler...
DOMATES SOSU AYRI GELİYOR
İtalyan denince gözümüzde pizza-makarna beliriyor ama et ve balık çeşitleriyle iddialı bir ana yemek menüsü de vazgeçilmezleri... Gina bu konuda sınıfta kalmıyor. Izgara ve ‘sous vide’ (vakumlu pişirme) pişen çeşitlerle geniş bir menü hazırlamış. Izgara kuzu karski (295 lira), dana bonfile gibi kırmızı et seçenekleri var. Yanında kalamar buğulama, yeşil zeytin ve kapariyle gelen ızgara kayalevreğiyse daha hafif takılmak isteyenlere göre... Yoğun domates sosunu ayrı getirmeleri yerinde, çünkü herkesin damak zevkine hitap edecek bir sos değil.
Tatlı bölümünün yıldızı bence hafifliğiyle tadanı uçuran mango ve limonotu soslu mascarpone terin (145 lira). Menüdeyse asla es geçemediğim ‘mont blanc’ın kestane püresini ince uzun şeritler yığını halinde ve dondurmayla servis ediyorlar (125 lira). Tadı, yoğunluğu hemen herkesi mutlu eder, eminim. Fiyatlar konusu ilginç: Kimi tabaklar tahminimden daha fiyatlı, kimileri bu ambiyans, sunum ve ilgili servis ekibini düşününce bugünkü malum ortalamaya göre normal sayılır.
Aklım başka bir masaya giden safranlı risotto üzeri dana yanak tabağında da kalmadı desem yalan olur. Onu da Gina’nın henüz açılan Galataport şubesine saklıyorum artık...