Güncelleme Tarihi:
Kusursuz bir tatil sabahının formülü basit: Dilediğimiz saatte uyanmak ve hiç bitmeyecekmiş gibi uzun saatlere yayılan bir kahvaltıya kurulmak... Brunch, bizim yeme-içme kültürümüze çok sonradan giren bir kavram. Ama dünyanın en zengin kahvaltısına sahip olduğumuz için konseptin yabancısı değiliz. İngilizce ‘breakfast’ (kahvaltı) ve ‘lunch’ (öğle yemeği) kelimelerinin basitçe birleştirilmesinden türemiş. Kahvaltıyla en belirgin farkı saatin geçe kayması ve genelde bir-iki kadehle taçlandırılması...
İstanbul’da brunch adreslerini aratırsanız serpmeden suşiye, barbeküye uzanan açık büfeleri, bahçesiyle öne çıkan alternatifleri bolca görürsünüz. Benim gibi açık büfe insanı değilseniz ve gözünüz kalabalık tabaklar yerine özgün ve farklı birkaç seçenek bulabileceğiniz bir menü, özel bir tat arıyorsa iki yakadan önerilerim var.
ŞEFİN VİZYONU MENÜYE YANSIYOR
İlki, Beyoğlu’nda... Yemeklerini, vizyonunu en beğendiğim şeflerden Cem Ekşi’nin restoranı Glouton. Menüsü hem merak uyandıran hem de sade, rahat ve doyurucu lezzetlerden kurulmuş. Benim için kıymetli olan da bu çünkü dışarıda yemek yemek, sıradan bir şeyler atıştırmak için artık çok pahalı. Cem, aileden restoran işinde büyüyen şeflerden. Almanya’da uzun yıllar yaşaması, hem en üst fine dining’i hem de esnaf lokantasını tecrübe etmesi, malzeme bilgisi onu farklı kılıyor bence. Tatlıyla başlamayı seviyorsanız Glouton’daki favorim Kaiserschmarrn.
Avusturya orijinli bu tatlının adını imparator dağınıklığı gibi çevirebiliriz. Çok basitçe anlatacak olursam parçalanmış bir tatlı pankek sunumu... Hem bizde başka hiçbir restoranda görmedim hem de vişneli, fındıklı tam kararında tadına vuruldum.
Levant esintili kahvaltı tabağı bir diğer favorim. Çünkü taptığım çörek ekmek türü kubaneh, yanında onu banacak ev yapımı mis gibi tereyağı, humus, labne, zeytin tapanade, isot reçeli gibi tatlarla birlikte geliyor. Kubaneh yavaş pişen, tereyağlı bir şabat ekmeği. Yakışmadığı hiçbir şey yok. Cem pirinç unundan glütensiz olduğuna inanamadığım tatta bir ekmek de yapmış. Madame croque yorumlarında kendi ‘ev yapımı’ sucukları var. Eggs benedict, french toast gibi klasiklerin çıtası yükseltilmiş versiyonlarını da bulabilirsiniz.
Saat iyice öğleüzerini geçmeye başlayınca soğan turşulu somon gravlaks tabağı ve köpüklü bir beyazla devam etme lüksüyse adeta Beyoğlu’nda bir vaha bulmak gibi...
Glouton iki katlı, minik ama konforlu bir mekân. Dışarıda yer bulursanız yüzünüze vuran güneşin ve Asmalımescit’in tadını çıkarırsınız. Üst kat özellikle sigara içmeyen ve gürültüden kaçmak isteyenler için. Açık mutfağın karşısındaki bar da çok keyifli.
Anadolu Yakası son dönemde kruvasandan tosta bence lezzet çıtasında Avrupa Yakası’nı çoktan solladı. Geçen sayılarımızdaki Suadiye rehberinde geç kahvaltı için birçok farklı adres sıralamıştık. Bu yazı için kenara çekip ayırdığım adresse Fenerbahçe’deki Maybe. Bir ara sokakta ilk açıldığında önünde uzayan sıralara ve oldukça yüksek fiyatlı pankeklerinin tutmasına şaşırmıştım. Ama Maybe, İstanbul’da bir kahvaltı ve brunch mekânı için zor ve özel bir iş yapıyor. Sokağa bakan köşede, yeşil tonlar hâkim, şık bir ortam yaratmışlar.
Hotcake denen ve gerçekten sıcak servis etmeyi başardıkları ricotta’lı pankekleri ev yapımı krema ve soslarıyla birleştiriyor, hem tuzlu hem tatlı versiyonlarını yapıyorlar. Hotcake, pankekin bir başka adı sadece, ama daha kalın ve tok olanlarda kullanılıyor. Tuzlulardan füme hindi, pancar sos ve göz yumurtalı golden egg, tatlı hotcake’lerden ev yapımı muzlu-kaymaklı mascarpone kremalı seçenekler hem görüntüsü hem tadıyla mutlu ediyor. Tek hayal kırıklığı ‘chocolate tower’ isimli hotcake. Bolca nutella dökerek servis ediyorlar çünkü... İçindeki tuzlu kıtır kuruyemişler de ricotta pankek de çikolata kremasıyla çok yakışır ama böyle bir mekânın kendi çikolata kremasını yapmaması
talihsizlik.
MUZDAN, YOĞURTTAN FARKLI EKMEKLER...
Vejetaryenler için mısır ekmeği üzerinde guacamole sos ve elmalı yoğurt, etçiler için brioche ekmeği üzerinde dana bacon ve poşe yumurtalı scandal sosis gibi ilgi çekecek çeşitleri de var. Sıcak sandviç ve tost bağımlısı biri olarak iyisini bulamıyorum. Antico Firenze isimli füme antrikot, Ezine peyniri, taze kaşar ve ev yapımı salsa rossa soslu sandviçleri ortalama üzeri ve iki kişi için doyurucu. Kahvaltı kâseleri bölümündeki bisküvili coco keşkül, ballı granolalı, marmelatlı ricotta tabağı gibi kâğıt üzerinde güzel tınlayan çok seçenekleri var. Hotcake ve sandviçlerden sıra gelmedi ama daha hafif yemek isteyenler deneyebilir. Bir nevi ekmek dedikleri bölümde de muzdan ya da yoğurttan farklı çeşitte ekmekleri var...
Bir bonus önerim de yine Fenerbahçe’deki Fern’ün ‘Dutch baby’ pankekleri. Özelliği pankek ve krep arası bir tada sahip olması ve önce tavada, sonra fırında pişmesi. Fern’de hem tatlı hem tuzlu çeşitlerini dökme demir tavasında o kenarları tavadan yükselmiş, ortası yumuşacık ve kabarık, iştah açan görüntüsüyle servis ediyorlar. Limon kremalı ve biberiyeli oldukça yoğun bir lezzet. Risk almak istemeyenler pastacı kremalı ve muzlu-çilekliyi, tuzlu sevenler sosisli çeşitlerini tercih edebilir.