Bademi, karakılçığı, dutu, inciri...

Güncelleme Tarihi:

Bademi, karakılçığı, dutu, inciri...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 22, 2023 07:00

Gastronomide sürdürülebilirliği destekleyen ‘Gelecek Turizmde’ projesi için Bozburun’un ucundaki Taşlıca Köyü’ndeydik. Tanınmış şef Maksut Aşkar’ın köydeki üreticilerle birlikte sadece yerel ürünlerden hazırladığı menüyü tadarken malzeme çeşitliliğini de tanıdık...

Haberin Devamı

Bir bölgeyi, tatile gittiğiniz bir kıyı kasabasını yemeklerinden, sofrasına koyduğu malzemeden daha kolay tanıtabilen bir yol bilmiyorum. Yemek kültürümüzün sayısız geleneğe dönüşerek yaşamı şekillendirişini keşfetmek keyfe dönüşüyor her zaman. Bu zenginliğimizden turizm adına faydalanmakta bizle benzer coğrafyaların gerisindeyiz. Ama son yıllarda seyahatlerimizde de ne yediğimizi, bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu, üreticisine destek olup olmadığımızı daha fazla sorguluyor, dikkat ediyoruz. Belki bu kelimeyi çok sık duyduğumuz için radarımızdan kaçabiliyor ama araştırmalar sürdürülebilirliğin yemek tercihlerinde giderek daha etkili olmaya başladığını destekliyor.

Ülkemizde gastronomi ve turizmdeki sürdürülebilirliğin desteklenmesi için ‘Gelecek Turizmde’ isimli programı yürüten Anadolu Efes’le birlikte Bozburun Yarımadası’nın güneybatı ucundaki son yerleşim yeri Taşlıca’daydım. Program, Kültür Turizm Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ortaklığında yürütülüyor ve 16 yıldır yerel kalkınma modelleri üzerine çalışıyor. Özellikle kadın gücünü ve istihdamını destekliyorlar. Seçtikleri destinasyonlarda eğitim alınabilmesine, iş projeleri geliştirilmesine, üreticinin kendi ürününün değerine vâkıf olup korumasına, üretip satabilmesine yardım ediyor. Yangınlardan kötü etkilenen Muğla için de üç ayrı rota belirlemişler. Akyaka, Köyceğiz ve Taşlıca. Amaç bu bölgede deniz turizmi dışındaki değerlerin de ön plana çıkmasına destek olmak...

Seyahat sırasında köyün üretici ailelerinden Zeliha ve Erol Demircan’la tanışma fırsatımız oldu. Susuz tarım yaptıklarını öğrendik.

Haberin Devamı

Bademi, karakılçığı, dutu, inciri...

Maksut Aşkar (üstte, sağda) ekibiyle pişirdiği oğlak ve bulguru badem ağacından tahtaların üzerinde sundu.

Bölge malzemelerine çalışmaya başlayan şef Maksut Aşkar çoktan gelmiş, bademden incir ve duta, oğlaktan karakılçık buğdayına ürün envanterini Demircanlarla birlikte ortaya dökmüş. Sadece bu ürünlerden bizim için hazırladıkları nefis bir menüyü de tattık. Aşkar “Bu yemekleri yapabilmek için önce malzemeyi anlayabilmek gerekiyordu. Sohbetlerimizde alışkanlıklarını, neler yediklerini, çok kurak ve susuz bir toprakta susuz tarımın ne kadar zor olduğunu dinledim onlardan. Ama bir yandan da susuz tarım sayesinde her çıkan ürünün ne kadar lezzetli olduğunu söylediler. Benim onlara bir şeyler aktarmamın dışında ben onlardan bir sürü bilgi alarak, öğrenerek dönüyorum. Erol ve Zeliha’yla bundan sonra da çalışacağız” diye anlattı.

Karaduttan yaptıkları nefis bir marmelat ve içecek servis ettiler önce. Yanında buranın tadına doyamadığım keçi peyniri vardı. Maksut Aşkar fırında kurutulmuş ekmek kıtırı ve tarhanalı peynir kreması hazırlamıştı. Bu ekmekleri Zeliha Demircan karakılçık buğdayından yapıyor. Uzun süre saklama imkânı veren kurutulmuşuna Taşlıca’da persimet diyorlar, peksimet diye de bilinir. Islatıp zeytinyağı ve limon basarak yediğinizde muhteşem olur.

Haberin Devamı

Bademi, karakılçığı, dutu, inciri...


Zeliha Demircan (üste) köyün karakılçık buğdayından yaptıkları keşkekle... O gün tutulan balıklarla hazırladıkları otlu salata (altta).

Bademi, karakılçığı, dutu, inciri...


KÖYDE BALIĞA KADINLAR ÇIKIYOR

Taşlıca’da sadece kadınların balık tutmaya çıktığını anlattılar. O gün denizden ne çıktıysa sofraya da o konuyor. Maksut Aşkar’la da böyle günlük balıklardan bademle süsledikleri nefis bir salata hazırlamışlardı. Badem ağacı ve bir sürü leziz meyve yetiştiği için bunlarla bir de aşure kaynatılmıştı. Şef “Onların eline su dökemeyeceğim bir konu olduğu için birlikte yaptık” diye anlattı aşureyi. Dikkatimi çeken içine susam eklemeleri oldu, nefis bir aroma vermişti. Bir de “Tarlaya giderken güç versin diye bizim menengiç dediğimiz yabani fıstık, topladıkları keçiboynuzunun unu, pekmezi ve inciri döverek bir karışım yapıyorlar” diye ekledi. Buna benzeyen atıştırmalık topları bademle kaplayarak dağıttı.

Bölgede hayvancılık da önemli bir geçim kaynağı. Pişirdikleri oğlak ve kayısılı bulguru badem ağacından bir tahtanın üzerinde servis ettiler bize. Taşlıca’daki badem ağaçları 80-100 yıl yaşarmış. İlk eken sonunu göremediği için oğluna bırakırmış. Kazandırmamaya başlayınca da kesip odun olarak satarlarmış. Buna atıf için Erol Demircan’ın bahçesindeki badem kütüklerini kestirmişlerdi. Zeliha Demircan’la tüm gün dövdükleri keşkek kazanının başındayken sohbet ettik. En çok balığa çıkmayı sevdiğini konuştuk. Buğdayın, bademin hasadı, peksimetin, pekmezin yapımı... “Hepsini gelip görmeniz lazım” diye anlattı. Bir Instagram hesapları var, adı @erolundogalurunleri... Bölgenin bulguru, buğdayı, pekmezi, balı, bademi, zeytini, mevsim meyveleri hepsini sipariş edebiliyorsunuz.

2 bin 600 yıllık Phoenix Antik Kenti de Taşlıca’da. Çok şanslıyız, kazı başkanı Asil Yaman gezdirdi bizi. Taşlıca’nın biraz aşağısında, burnun tam ucunda Serçe Limanı isimli sakin bir koy var. Burada da olağanüstü bir deniz manzarasında gürültüden uzak keyif yapmak mümkün. ‘Gelecek Turizmde’ kapsamında tüm bunlar için yollara tabelalar asılmış şimdi. Bu özellikle yabancı turistlerin radarına girmek için çok önemli.

Artık Taşlıca’da ev pansiyonculuğundan sosyal medyaya işini geliştirmek isteyen bunun eğitimini de alabilecek. Bize de desteklemek düşüyor, canla başla. Ben Zeliha Demircan’la bademin, üzümün hasadını görmek, bal gibi incirlerinden tatmak için mutlaka gideceğim tekrar. Umarım bölgedeki turizmi desteklemek isteyip yaz-kış gidenlerin sayısı da her yıl yükselir.

BAKMADAN GEÇME!