Leyla Zana haberi yerine karıncaların çiftleşmesi...

Güncelleme Tarihi:

Leyla Zana haberi yerine karıncaların çiftleşmesi...
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 04, 2005 19:49

Aslında ‘Leyla Zana, Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildi’ haberi üzerine yazmaya davranmıştım. UNESCO'nun desteğiyle kadın dernekleri tarafından kurulan bir internet sitesi, Nobel Barış Ödülü'nün, bu yıl 150 ülkeden bin kadına birden verilmesini önermiş. Türkiye’den Leyla Zana’nın yanısıra, Yakınlarını Kaybeden Ailelerle Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Pervin Buldan ile Barış Anneleri İnisiyatifi Sözcüsü Müyesser Güneş de aday adayıymış.

Leyla Zana hangi kritere göre, binde bir Nobel’e aday gösterilmiş, biliyor musunuz?

“Dünyada barış, adalet, eğitim, aile planlaması ve sürdürülebilir kalkınma gibi konularda çaba gösteren ve örnek oluşturan isim...” sıfatıyla!

Aile değil ama, belki ‘Türkiye’de nüfus planlaması’ olabilir...

Allah Batılılar’a Leyla Zana’yı ve onun gibileri bağışlasın! Allah başlarından Abdullah Öcalan’ları, Feriye Erdal’ları, ‘Kara Ses’ Metin Kaplan’ları eksik etmesin!

Canım bu konuda yazmak istemedi...

Ben de size Leyla Zana’dan daha cazip, daha aktüel ve şüphesiz daha önemli bir konu seçtim:

ATEŞ KARINCALARININ CİNSEL HAYATI!

Geçenlerde bizim gazetelerde de çıktı bu haber, ama ben okuyunca bir halt anlamadım.

Bu haberin beni ilgilendirmesinin sebebi, geçenlerde yazdığım ‘Ertuğrul Özkök’ün bahsettiği tartışma’ başlıklı bir yazı. Hani erkekler ‘cinsiyetsiz’ hale geliyor, giderek kadınlara benziyor diye dertleniyordum ya...

‘Küçük ateş karıncaları’nın dişisi ve erkeği birbirine benzemek ne kelime, Belma Teyze’nin kocası hakkında dediği ve babamı çok güldürdüğü gibi ‘teşrikimesaiyi kesmiş’ bile. (O ‘teşvik-i mesai’ diyordu ama maksadı aynıydı.)

Birkaç yüz bin sene önce, dişi wasmannia auropunctata ile erkeklerinin yolları tamamen ayrılmış. O kadar ki, genomları bile birbirini tutmadığı için, biyologlar ‘iki farklı tür olmasın’ diye tereddüte düşmüşler.

Peki, bu ‘küçük ateş karıncaları’ cinsel ayrımcılığı nasıl bu kadar ileri götürmüşler, erkeklerle dişiler - cinsel açıdan - nasıl birbirlerinden bu kadar bağımsız hale gelebilmişler?

30 haziran tarihli Nature dergisinde yer alan bir makaleye bakarsanız (ben bakmadım, bu haberi Le Monde’dan aldım, ama belki siz bu bilimsel dergiye bakmak istersiniz diye söylüyorum...) bu wasmannia auropunctata türü karıncalar çok orijinal bir çoğalma tekniği geliştirmiş, dünyada ilk ve tek diyorlar:

Erkekler babalarının, dişiler de (yani kraliçe karıncalar) annelerinin klonuymuş!

Makale yazarlarından Denis Fournier açıklıyor:

“Genelde ana karıncaların yumurtası iki türdür: haploid denilen yumurtalar döllenmemiştir, bunlardan erkek karınca çıkar; diploid denilen yumurtalar ise döllenmiştir, bunlardan da kraliçe karınca ya da işçi karınca çıkar.”

Ancak ‘küçük ateş karıncası’ farklı bir evrim geçirmiş, kraliçe karınca, erkek dölüne ihtiyaç duymaksızın yeni dişiler yumurtlamanın yolunu bulmuş. Yani genetik kodunun tamamını bir sonraki dişi nesline aktarır hale gelmiş.

Böyle olunca da, erkek karıncalara sadece işçiler kalmış. Yani erkek karıncalar ancak işçilerle çiftleşiyormuş. Ama... işçi karıncalar kısır olduğundan, erkekler genetik kodlarını bir sonraki nesle aktaramıyorlarmış.

Eee, erkek nesli tamamen ortadan kalkmış mı yani?

Hayır, erkek karıncalar soylarını devam ettirmek için... genetik üçkağıtçılık yapmaya başlamışlar.

Biraz karmaşık ama...

“Tam bilmiyoruz ama bir tahminimiz var: Erkekler haploid yumurtacığı döllüyor ve, nasıl oluyorsa, döllenmiş yumurtacığın içinde, erkeğin DNA’sı, dişinin DNA’sını ortadan kaldırıyor.”

Yani döllenmiş yumurtadan, dölleyen erkeğin bir kopyası, klonu çıkıyor...

“Buna bir tür ‘genetik parazitlik’ denebilir. Erkekler, kraliçe karıncayı ‘taşıyıcı anne’ olarak kullanıyorlar yani...”

O halde, birbirlerinin ağız kokusunu niye çekiyorlar (sahi karıncaların ağzı kokar mı, yahut dırdırları var mıdır acaba?) hemen hemen iki ayrı tür haline geldikleri halde, niye erkeklerle dişiler bir arada yaşamaya devam ediyorlar, diye soracaksınız.

Onun da bir izahı var elbet, mazoşist olduklarından değil:

KAPİTALİST SÖMÜRÜ GEREĞİ...

Karınca toplumunu ayakta tutan, bütün işi yapan, kolonilerin düzenini sürdüren işçi karıncaları üretmek için, dişilerle erkeklerin - hâlâ - birbirine ihtiyacı var da ondan...

Soru-1 :Bu menfaat birlikteliği bir gün son bulur mu, derseniz?

İşçi karıncalar bir gün ‘köle gibi çalışıyoruz, üçüncü sınıf vatandaş sayılıyoruz, çatır çatır düzülüyoruz ama çocuğumuzu doğuramıyoruz’ diye isyan eder de, kraliçeyi ve komprador işbirlikçilerini devirirseee, belki...

Yani ‘Ezilen işçi karıncalar birleşin!’ hesabı...

Soru-2 : Benzer bir gelişme insan türü için de beklenebilir mi?

Aslında bizde de benzer bir evrim yaşanıyor son senelerde. Ama önemli bir fark var: Bizde dişi karınca hâlâ evin bütün yükünü taşıyor, çalışıyor, çocukları doğuruyor, büyütüyor... Ama bu arada, erkek karınca Kuzey’den gelen sarışın bir dişiye ‘Kraliçe karınca’ muamelesi yapıyor, parasını ona yedirip, onun koynuna giriyor...

Neyse, bunu belki ayrı bir yazı yaparız...

(Bu yazıda, 2 temmuz tarihli Le Monde’da yayımlanan Stéphane Foucart imzalı haberden faydalandım.)

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!