Güncelleme Tarihi:
- Bu yıl Berlin Kaplanı’nda oynadınız. Ayrıca bu hafta, rol aldığınız ‘Vücut’ ve daha sonra da ‘Can’, ‘Öz Hakiki Karakol’, ‘Kod Adı Venüs’ ve ‘Uzun Hikaye’ filmleri arka arkaya vizyona giriyor. Yönetmenler sizde ne buluyor?
- Bilemiyorum ama ben projelerde rolün büyüklüğüne küçüklüğüne değil etkisine ve senaryoya bakıyorum. Arka arkaya bu kadar işte oynadığım için oyuncu arkadaşlarımdan eleştiriler almaya başladım. Bu yüzden yazın çalışmayıp tatil yapacağım.
- ‘Vücut’ filminde bir porno yapımcısını canlandırıyorsunuz. Zorlandınız mı?
- Film, aklını vücuduna takanların aslında buna çok takılmaması gerektiğini anlatıyor. Porno yapımcısını, simit satan, kasapta et kesen biri doğallığında oynadım. Bu adamın profesyonel işi bu ve utanması arlanması da yok. Kafayı amatör pornoya takmış. Kendi sevgilisiyle sevişirken bile dolaba kamera saklayıp bunları çekiyor, internete koyup para kazanıyor.
- Role hazırlanırken bol bol porno mı seyrettiniz?
- Tabii, sekiz ay pornocularla yaşadım; pornocu Abdullah Abi’yle takıldım. (Gülüyor) Şaka tabii. Çok derin konulara giriyorsunuz...
BODOSLAMA KONUŞUYORUM
- Filmde sevişme sahneniz varmış?
- Evet ama hardcore bir şey değil. Sadece seks sahnelerine gönderme yapıyoruz. Boxer’layım yani.
- Sizce sevişme sahneniz gişe yapar mı?
- Belli bir kesimi çekip etkileyebilir. (Gülüyor.)
- ‘Erdal Bakkal’ karakterini canlandırdığınız ‘Leyla ile Mecnun’ dizisi sizce neden bu kadar sevildi?
- Biraz sosyolojik sanırım. Eve girdiğinde ayakkabısını çıkaranların dizisi. Halk kendine yakın buldu. Bir de gençler sosyal medyada çok paylaşarak var ettiler.
- ‘Erdal Bakkal’ ile benzer yanlarınız var mı?
- Ben de zaman zaman dozunu kaçırıp bodoslama konuşabiliyorum.
- ‘Erdal Bakkal’ın meşhur bir lafı var: “Çaylar Erdal Bakkal’dan içilir” diyor. İyi çay yapar mısınız?
- Sallama çay yapabiliyorum!
- Gelen şöhretle hayatınızda neler değişti?
- Yanımda Akbil kartım hâlâ var. Vapurdan, dolmuştan vazgeçmiyorum.
21 YIL SONRA TEKRAR BABA OLUYOR
İlk eşimden olan kızım Londra’da yaşıyor ve psikoloji eğitimi görüyor. Londra’daki evimi kapatmadım. Yaz aylarını birlikte geçiriyor ve sık sık görüşüyoruz. Şimdiki eşim üç buçuk aylık hamile. 21 yıl sonra tekrar baba olmaya hazırlanıyorum. 48 yaşında baba olmak başka bir şey. Heyecanla bekliyorum.
HAYALİM AKADEMİSYEN FİZİKÇİ OLMAKTI
- ODTÜ Fizik Bölümü’nde okumuşsunuz. Oyuncu olma fikri nereden çıktı?
- Hiç sahne deneyimim yoktu. Akademisyen bir fizikçi olma hayali kuruyordum. Üniversitenin ikinci sınıfında okulun tiyatro topluluğuna girdim ve provalara başlayınca tiyatro kanıma girdi. Sonra da okulu bıraktım.
- Bu karara aileniz nasıl tepki verdi?
- Okuyorum diye onları kandırdım. Sonra atılacağımı anladım askere de uzun dönem gitmemem gerekiyordu. Ailem okulu bıraktığımı anlamadan pılımı pırtımı toplayıp Londra’ya gittim. Bu arada İngiliz Kültür’den tanıştığım kız arkadaşımla yıldırım nikahı kıydık. 1991’yılında Nia Çağlayan isminde bir kızım oldu. İki buçuk yıl evli kaldıktan sonra ayrıldık. Londra’da tezgahtarlık, pazarcılık, garsonluk gibi işler yaptım. Bir yandan Londra üniversitesine bağlı bir güzel sanatlar fakültesini bitirdim. Orada Türkçe oyunlar hazırladık. Bir Türk kızıyla tanıştım ve ikinci evliliğimi yaptım. Bu arada oyuncu arkadaşım Mehmet Ergen’le ‘Arcola’ isimli tiyatroyu açtık. 2000’de İngilizce tiyatrolar yapmaya başladık ve hâlâ devam ediyoruz.
- Londra’dan neden döndünüz?
- 2003’te babam kolon kanseri oldu. Son 10 ayını birlikte geçirdik. Sonra Türkiye’de tiyatro yaptım. Ardından televizyon dünyasının dikkatini çektim.
2005’te ‘Kırık Kanatlar’la başlayan televizyon işi bu zamana kadar geldi.
BENDEN HER ŞEY OLUR AMA JÖN OLMAZ
- Sizi komedi oyuncusu olarak tanıyoruz. Ama tipiniz hiç komik bir adama benzemiyor…
- Evet, bu dediğin şey var. Aslında bana her rolü oynatırsınız ama komedi ve özellikle kara komedi rahat olduğum alan. Aslında komedi oyuncularını juriler ciddiye alıp ödül vermiyor. Ne zaman sert bir rol oynasan ödül alıyorsun. Örneğin, ‘Kavşak’ filminde dramatik bir roldeydim ve ‘Altın Portakal En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödülünü aldım.
- Peki hiç jön oldunuz mu?
- Benden her şey olur ama jön olmaz. Orada devreye klişeler giriyor. Uzun boylu, yapılı, yakışıklı, zayıf ve beyaz tenli olmanız lazım. Biz halk adamı suratlıyız.
- Hiç beyaz atlı prensi canlandırmak istemediniz mi?
- Benim jön oynamadığım için bir şikayetim yok. Ama annem isterdi. Kuzguna yavrusu güzel geliyor demek. Annem neden bir gün doktoru, avukatı oynamıyorsun diye kızıyor, ama o roller bana gelmiyor. Bence oyunculukta fizik değil gözler önemli. Çünkü tavırlarınız önce göze yansıyor.