Güncelleme Tarihi:
Yıl 1785, Paris. Fransız devrimi öncesi Paris’te hayatı anlatan İngiliz yazar Andrew Miller edebiyat ödüllerinin yabancısı değil. İlk romanı ‘Ingenious Pain’le Impac ödülünü kazanan yazar, altıncı romanı ‘Pure’le İngiltere’de Man Booker ödülünden sonraki en prestijli ödül olan Costa’nın hem roman hem de yılın kitabı ödüllerini kazandı.
‘Pure’, Paris’in en eski mezarlığını yıkmak ve şehri zehirlediği iddia edilen cesetleri ortadan kaldırmakla görevlendirilen mühendis Jean-Baptiste Baratte’ın hikâyesini konu alıyor. Aynalarla dolu Versailles Sarayı’na çağrılan genç mühendise önce sarayda Burgundy şarabıyla beslenen bir filin yaşadığından bahsediliyor, sonra şehrin en eski mezarlığının kazılması, daha sonra da buradaki cesetlerden kurtulunması isteniyor. Genç mühendise ister ateş, ister kükürt kullanın, ama bu işi bir an önce halledin deniyor...
Mezarlığın bulunduğu ‘Les Innocents’, cesetlerin kokusu yüzünden artık yaşanılmayacak bir yere dönüşmüş olmasına rağmen semt sakinleri değişime karşı çıkıyorlar, hem de bazen şiddete başvurarak... Oysa ölülerin dayanılmayan kokusu açık pencerelerden içeri sızdığı gibi, bu koku insanların nefeslerinde de, pişirdikleri yemeklerde de var (s. 29). İdealist mühendis yeniyi, moderni temsil ediyor ve işinin zorlukları onu yıldırmaya yetmiyor...
51 yaşındaki yazar Andrew Miller’ın ölümü, deliliği ve batıl inançlara karşı verilen savaşı anlattığı ‘Pure’ ne kadar Fransız Devrimi öncesi Fransa’sını anlatsa da aynı zamanda günümüz için de geçerliliği olan bir kitap aslında. Çünkü cesetler, seks ve mezarlıklar bir yana, ‘Pure’ geçmişin zehirli etkisini silmek için bir kilisenin ve onun altındaki mezarlığın yok edilip ışığa çıkışın romanı olarak da okunabilir. Yazarın kitabının 336. sayfasında yazdığı gibi ‘Pure’ tecavüzün, intiharın, ani ölümün, arkadaşlığın, arzunun ve aşkın kitabı. Şehir ne kadar huzursuz olsa, her şey ne kadar lekelenmiş olsa da ışık bir yerden çıkıp etrafı yeniden aydınlatıyor, neredeyse her zaman, neredeyse her yerde...
EĞER SENİ YAKALARSAM
Eylül ayının başında bu sayfada Brezilyalı genç müzisyen Maria Gadu’nun İtalya’da 1 numaraya çıkan ve yazın şarkısı seçilen ‘Shimbalaie’den bahsetmiştim. Şimdi sıra Brezilyalı başka bir genç sanatçıda. Michel Telo ‘Ai se eu te pego!’ adlı şarkısıyla altı aydır Brezilya listelerinin üst sıralarında yer alıyor. Şarkı bu hafta Brezilya’da 4 numarada. Michel Telo’nun şarkısı Avrupa’da da büyük ilgi görmeye başladı. ‘Ai se eu te pego!’ bu hafta İtalya, İspanya ve Portekiz’de 1 numarada. Brezilyalı futbolcular (Andre Santos, Neymar, Pato, Marcelo ve diğerleri) son zamanlarda futbol sahalarında ‘Eğer Seni Yakalarsam’ anlamına gelen şarkının dansını da yapıyorlar... Oldukça eğlenceli bu şarkının videosu ise şimdiden internette 100 milyon kere tıklanmış...
BEYAZ HAVLU
2010 yılında Londra’da aylarca oynayan ve İngiliz tiyatrosunun saygın yönetmenlerinden Sir Richard Eyre’in sahneye koyduğu bir Noel Coward oyunu olan ‘Private Lives’ için New York’ta Music Box Tiyatrosu’ndayız. 2011 yılının son günleri...
Oyunun başlamasından ve diğer oyuncuların sahneye çıkmasından beş dakika sonra bir oyuncu sadece bir beyaz havluyla geliyor sahneye. Bu ünlü oyuncuyu son yıllarda duygusal televizyon dizisi ‘Any Human Heart’ta ya da Roman Polanski’nin ‘The Ghost Writer’ filminde izlemiş olsak da o bizim belleklerimizde hep ‘Samantha Jones’ olarak kalmış...
‘Sex and the City’ dizisinde Samantha Jones rolüyle tanıdığımız 55 yaşındaki Kim Cattrall’i Music Box Tiyatrosu’nda en ön sıradan izlediğiniz zaman oyuncunun güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemiş olduğunu fark ediyorsunuz. 30’lu yaşlardaki güzel bir kadın rolüyle sahneye çıkan Cattrall, tiyatro izleyicilerini daha ilk anda büyülüyor. Eskiden evli olan ama birbirlerini unutamamış iki tutkulu insanın hikayesini anlatan bu komedide, Amanda rolünde Tallulah Bankhead, Maggie Smith ve Elizabeth Taylor gibi efsanevi oyunculardan sonra bu kez Kim Cattrall parlıyor. Şehvetli, inatçı ve akıllı kadın portresini büyük bir rahatlıkla çizen oyuncunun canlandırdığı Amanda, 80 yıl öncesine ait olduğu kadar bugüne de ait.
‘Private Lives’da Kim Cattrall’le başrolü paylaşan Kanadalı oyuncu Paul Gross da televizyon izleyicilerinin yabancısı değil. İkinci perdede Kim Cattrall’le Paul Gross’un kavga ettiği sahne son zamanlarda bir tiyatro sahnesinde rastladığımız en ateşli kavga sahnesi olduğu gibi oyunun da en can alıcı noktalarından biri. Catrall ve Gross’un ettikleri dans ise en az kavgaları kadar etkileyici... Geçen günlerde sona eren ‘Private Lives’dan sonra bugünlerde de ‘Sex and the City’ dizisinin Miranda’sı Cynthia Nixon, Broadway’de ‘Wit’ isimli oyunla sahneye çıkmaya başladı. Nixon, canlandırdığı kanser hastası profesör rolüyle eleştirmenlerden ve tiyatroseverlerden tam not alıyor.
NINA’NIN ŞARKILARI
Dünyanın en büyük yazarlarından Toni Morrison, 1993 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazandığı zaman Nina Simone için “Hayatlarımızı kurtardı” demişti. Nina Simone ölümünden dokuz yıl sonra sadece yazarlara değil, müzisyenlere de ilham vermeye devam ediyor. 2008 yılında Nina Simone’un kızı Simone (Lisa Celeste Stroud) ‘Simone on Simone’ adlı albümünde annesinin şarkılarını söylemişti. Sıra Kanadalı ve Malavili yorumcularda...
Juno ödülllü Kellylee Evans, 1975 doğumlu. Kanadalı yorumcunun 2010’da çıkardığı üçüncü albüm ‘Nina’ adını taşıyor ve iki yıl sonra da dinlenilmeye ve konuşulmaya devam ediyor. Kellylee Evans’ın aranjmanlarından yorumuna dört dörtlük bir iş çıkardığı ‘Nina’da özellikle ‘Don’t Let Me Be Misunderstood’, ‘Wild Is The Wind’ ve ‘Sinnerman’ dinlenilmeli...
Malavili yorumcu Malia’nın dördüncü albümü ‘Black Orchid’ ocak ayında sadece Almanya ve İsviçre’de piyasaya sürüldü. Malia albümün kitapçığında her zaman bir Nina Simone albümü çıkarmak istediğini ancak bunu yapmak için gerekli olan güvene şimdi sahip olduğunu ve yeni olgunlaştığını yazıyor. Malavili yorumcu albümünde Nina Simone’un şarkılarını dokunaklı ve minimalist olarak nitelendirebileceğimiz klasik bir caz yorumuyla sunuyor. Malia’nın albümden çıkardığı ilk şarkı ‘My Baby Just Cares For Me’de genç yorumcu, sevgilisinin Scarlett Johansson ve Rihanna yerine kendisini beğendiğini söylüyor...