Arzu AKBAŞ
Oluşturulma Tarihi: Nisan 20, 2004 00:25
Gülben Ergen, ‘Eskiden çatarsan bana, çatarım sana durumundaydım. Şimdi olgun bir Gülben var’ dedi. Ergen, bu yeni dönemde, Hülya Avşar’la farklı bir rekabete gireceğinin de sinyallerini verdi: ‘Hülya Avşar vergi birincisi oldu, helal olsun. İşte yarış budur, tatsız laf kavgaları değil.’
izin diğer assolistlerden farkınız ne?
Öncelikle kendimi assolist olarak görmüyorum. Ben işimi çok iyi yapmaya çalışıyorum. Benim için kalite çok önemli. Kasetimin iddiası üç ay sonra yine katlanacak, çünkü DVD’si çıkacak. O da Türkiye’de ilk defa. Benim albümümle ilgili yapılan her türlü eleştiri bir kere 400 bin tane insanla dalga geçmek oluyor. Başarılı olan kimseye hasetlenmem. Güzel şarkılarla, vergi sıralamalarında, tribün konserleriyle yarışalım.
- Hülya Avşar vergi sıralamasında birinci oldu bu yıl. Sizin 2004 için birincilik gibi bir hedefiniz var mı?
Helal olsun ben çok başarılı buluyorum. İşte yarış budur, tatsız laf kavgaları değil. Vergi sıralamasında, tribünde kim daha fazla dolduruyor, kimin daha çok slogan şarkısı var... Bunlar çok güzel, bunun dışındaki laf kavgaları Allah’a şükür bitti. İşlerimle bağlantılı birinci olabilmek. Bir reklam kampanyası alıyorsunuz işin şekli değişiyor. Geçen yıl üçüncüydüm, bu yıl sekizinci olmuşum. Çünkü albüm dolayısıyla beş altı ay hiç çalışmadım.
- Yaşanan rekabet ortamları, laf kavgalarının bitmesi sizi mutlu etti mi?
İnanılmaz mutluyum, ne kadar sakinledi her şey. Bir de ‘popstarlar’ çıktı. Onların hikayeleri, ‘Tülin’le Caner ne olmuş...’
- Ödediğiniz bedeller sizi yaralıyor mu?
Rahmetli Sabancı’nın kitaplarını okuduğum zaman hep yatırım yapın önce sonra başarı gelecektir diyor. Ben de kendime mesleğime yatırım yapıyorum. Uykusız geceler, çalışmak, üzülmek, bir şarkıyı alabilmek için aylarca uğraşmak, insan ilişkileri için ayrı, vergisi ayrı, muhasebecisi, avukatı, müzik yönetmeni ayrı her şeyi ve herkesi idare etmek. Yapmacık olmadan yapabilmek.
- Assolistlik kavramını niye sevmiyorsunuz?
Çok klasik geliyor bana. İyi bir yorumcuyum ben. Nilüfer de assolist değil. Ben kendime assolistliği yakıştıramıyorum. İyi bir oyuncu, iyi bir show-girl, vesaire...
- Ya Maksim’den teklif alsanız?
Fahri Bey’le ilişkilerim hep iyidir. Her zaman da teklif getirirler, eğer uyarsa o benim için de apayrıdır. Ben o mekana girersem, orası Gülben olur. Bu her mekan için geçerli, konserim için de, Maksim için de, Günay için de, Mydonose için de. Ben o mekanın getirdiği sıfatı taşımam, kendimi oraya götürürüm, orası ben olur.
- Bir kadın olarak sanatçı kimliğinizin dışında nelere dikkat ediyorsunuz?
Kadınlara çalışmak çok yakışıyor. Maddi özgürlüğü olan, çalışan ve kazanan kadın. Evine yorgun gelen, ertesi gün kalkmak için amacı olan, giyeceği kıyafeti geceden hazırlayan tertemiz bir kadın. Kadın idarecidir, öyle feministlik falan gibi şeylerde yokum. Kadını kadın yapan, anaç yapan doğurgan yapan özellikleri, tatlı dille, düşünerek ve sabırla mutlaka çalışan kadın.
- Bunları hayal etmiş miydiniz mi hiç?
İsmini neon’un tepesinde görmüş de, oradan geçerken birgün ben burada olacağım falan demiş de, Allah Allah. Hiç bana böyle bir vahiy gelmedi. Çocukken hep kendimi işkadını diye düşünürdüm. Babam müthiş bir işadamıydı onu çok kıskanırdım. Patrondu işinin sahibiydi ama kolileri kendi yapardı. O yüzden solist kaprisleri bana çok komik geliyor. Ben bir emekçiyim.
Geçmiş yıllarda daha fevriydim. Özel ilişkilerimde de, annemle de işimle de... Çatma bana çatarım sana durumdaydım. Kaleşnikof gibiydim, cevap cevap üstüne. O, zamanı geldiğinde gelen olgunlukla geçti. Kızdığım olaylara gülümsüyorum, o savaş, o yorgunluklar, o mücadele bitmiş. Gerçekten çok olgun bakıyorum herşeye.
- Bu değişikliğin nedeni ne peki?
Bir tek sebebi yok. Çok üzüntülü, sıkıntılı günlerimde kendimle başbaşa kalabildim ilk defa. Çok okudum, terapiye gittim. Bu demek değil ki ben melek oldum kanatlandım uçuyorum. Dedikodu yaparım, onu giymiş bunu sürmüş, iyi şarkı söylerse içim yanar ama hasetlenmem.
- Evlilik gibi bir düşünceniz var mı?
Hayır öyle bir düşüncemiz yok. Şu baharda kalbi atmayan varsa şaşarım. İlla aşık olmak gerekmiyor. İnsan kendini çimlere attığı, toprağı kokladığı zaman, eğer sağlıklıysan, bir Türk kahvesi içecek kadar harçlığın varsa cebinde, yürüyebiliyorsan senden mutlusu yoktur diye düşünüyorum.
- Annenizin torun sahibi olmak istediği doğru mu? Onun açısından bakarsak elbette torun ister. Ama Gülben Ergen’in annesi olmak kolay değil. Ben nasıl bir takım bedeller ödüyorsam, annem de Gülben Ergen’in annesi olmanın bedellerini ödeyecek.
- Çocukların size çok büyük sevgisi var. Birbirinizi çekme nedeniniz nedir sizce?
Onların ruhu çok özel, o yüzden belki birbirimizi çok çekiyoruz. Ametist denen bütün negatiflikleri temizleyen bir taş vardır. Benim evimde kocaman bir tane var. Çocuklara sarıldığımda, ondan bin katı üstün bir durum hissediyorum.
- Annelik size uzak mı peki?
Ben bugüne kadar evlilik kararı vermediğim ve anne olmadığım için kendimi tebrik ediyorum. Çünkü mesleğim için ne yapmam gerekiyorsa onu yaptım. Benim üçlü yaşlarım yeni başladı, 31 yaşındayım. Çok şeker bir anne olacağımı düşünüyorum. Evlenmek için de çok iyi düşünmek gerekiyor. Bunlar sadece çocuk olsun diye yapılacak şeyler değil. Asla yozlaşmaya dejenereye uygun bir durum değil. Bu yüzden çok düşünerek karar vermeliyim.
- Çocuk sahibi olmakla ilgili hayaller kurar kadınlar. Sizin hayalleriniz yok mu?
Bunun için önce evli olmalı. Bazen umudum kırılıyor bizim camiamızdaki ayrılmaları görünce. Ama bir Mehmet Aslantuğ ve Arzum Onan beni umutlandırıyor. Olunca oluyor, o kadar umut kırmamak lazım.
- Erkeklere çok çabuk güvenir misiniz?
Allah’tan ve annemden başka kimseye güvenmem zaten. Güven sırtını dayamak ve emin olmaktır. Ondan sonra aşk, sevgi gelir.
- Aşık olunca ayaklarınız yerden kesilir mi?
Bence tarihler boyu yüzyıllar boyu en deli güç, aşkın gücüdür ama benim ayaklarım yere basar. Ben
Başak burcuyum.
41 şehir, 250 kişilik ekip Gülben Ergen, ‘Sana Konserleri’ adı altında gerçekleşen Türkiye turnesinin bu yılki ilk konserini İskenderun’da verdi. Beş yıldır devam eden konser serisinde Ergen 41 şehir dolaştı. Sanatçı, ‘250 kişilik ekip, benim sahnedeki 1,5 saatlik performansımla evlerine ekmek götürüyorlar. Onlara iş kapısı açmak beni çok mutlu ediyor. Holding sahibi olanlar, binlerce çalışanı olan işadamları gibi benim de bir konserimde yüzlerce kişi ekmek yiyor. Klip çekmeden 392 bin civarında sattı kasetimiz. Bu iyi çalışmanın, emeğin karşılığıdır’ dedi.
Gülben Ergen, albümün satmadığı yolundaki dedikoduları ise ‘Bir tane daha Gülben yok. Başarımın arkasında başka bir şey olmamasıdır belki rahatsızlık veren’ diye yanıtladı.