Oluşturulma Tarihi: Ağustos 10, 2002 00:00
Kutas'ın düğünü çok görkemli oldu.Mecburen.Çünkü kocasının adı Görkem.Siz de bana hak vereceksiniz ki, bu durumda Görkem'siz bir düğün yapabilmek mümkün değil.Daha önce kuzenim Kutas'ı size tanıştırma fırsatı bulamamıştım.Bari bu vesileyi kaçırmayayım dedim.Akademi mezunu, seramik okudu, İngilizce ve Fransızca bilir, evli, çocuğu ve işi yok.Yardımcı olursanız seviniriz.Çocuk değil, iş konusunda!*Kuzen Kutas'la uzun zaman görüşmesek bile yeniden karşılaştığımızda bıraktığımız yerden başlayabiliriz.Ölçülerimiz uyar.Oscar Wilde ‘‘Beni en iyi terzim tanır’’ demiş, ‘‘Çünkü her seferinde ölçülerimi yeniden alır’’. Oysa sizi uzun zamandır tanıyanlar için ‘‘ölçüleriniz’’ hiç değişmez.Onlar için hep aynısınızdır.Ama işte Kutas'ın hayatın ve insanların ‘‘yeni ölçüsü’’nü almakta özel bir yeteneği vardır. Önyargısızdır, açıktır ve akıllara ziyan bir şekilde komplekssizdir. O kadar kısa boyludur ki mesela, bu özelliği dile getirildiğinde, size küt diye ‘‘Yer cücesi gibi değil mi?’’ diyebilir.Aklınızdan bile geçirmeye korktuğunuz bir şeyi öyle bir karşınıza getiriverir ki, nutkunuz tutulur, kalırsınız.Öyle bir delidir yani.Bu arada ben görmeyeli, ölçüleri öyle radikal değişmiş ki, Görkem adında gülünce gözleri kaybolan, dünya şekeri bir adamla evlenmeye karar vermiş.Deli olduğunu söylemiştim değil mi?*Anlayacağınız ailede düğün vardı yani.Bir telaş, bir telaş.Adana takımı İstanbul'da.Damada bayılıyoruz, biraz da acıyarak bakıyoruz.Çünkü kolay değil bizim deliyi çekmek.Ama işte bulmuşuz birini, kakalayacağız...Bir cenazelerde üzülürken, bir de düğünlerde sevinirken 4 kuşak aile biraraya gelebiliyoruz. Ve adımız gibi biliyoruz ki, olayın sonunda nasıl olacaksa olacak, nereden çıkacaksa çıkacak, bir duygusal patlama yaşanacak. Bir Scola filminden farksız yani. Ya deliler gibi ağlanacak, duygu seli olacak ya da dibe bastırdığımız bilinçaltı, alkolün de şeytanlığıyla su yüzüne çıkacak, acayip bir kavga kopacak.*Düğün demek, erkekler için ne manaya gelir bilmiyorum ama biz kadınlar için kıyafet organizasyonu demek:- Ben ne giyeceğim?Herkes biliyor, ne giyecek, nasıl giyecek, ne kadar fiyaka yapacak.Ben hariç.Düğünden bir gün önce, daha dün emekleyen bebeklerken, bugün biri 6 diğeri 12 yaşında iki fıstık olan yeğenlerim Lara ve Ela ile birlikte Akmerkez'de çözüm bulmaya çalışıyoruz. Sağdaki dükkanlar benim, soldakiler onların, bana giyecek bir şeyler arıyoruz.Vallahi buldular.Siyah sutyen gibi bir şey ama bele kadar saçakları var.Şık bir şeymiş gibi duruyor.72 milyon.Altına evden bir de etek uydurdum mu, üffff.Üç aşağı beş yukarı kadına benzerim.Bu mesele benim için gereğinden fazla önemli, çünkü ablam güzel bir kadın, evveleski, çocukluğumuzdan beri, o ailenin güzel ve akıllı kızı, benim imajım ise ‘‘Kabaramazsın kel fatma, ablan güzel sen çirkin’’.Derinden yaralıyım yani.Yılların bıçağı!*Allah'tan olay gecesi, güzel ya, biraz daha güzel olabilmek, biraz daha farkedilmek için berber işini abartmış.Kuaförler de ‘‘Çok güzelsiniz, çok güzelsiniz’’ diye bunu doldurup, kafasına kuş kondurmuşlar ki, ne kuş...Tropik adalardaki kuş yuvaları biçimde!İçinde mavi papağanlar ailesi oturabilir, hatta torun, torbaya karışabilir.Ama inanın yine de güzelliğinden hiçbir şey kaybetmemişti.Kafası biraz komikti o kadar.Babam:- Bu halinle bile güzelsin kızım dedi, bizi güldürdü.Annem her zamanki Alman acımazlığı ve gerçekçiliğiyle, olaya ‘‘Buna para mı verdin?’’ şeklinde yorum getirdi.*Durumun farkındasınız.İnce bir haz almıyor da değilim.Alıyorum itiraf ediyorum, ama kızları da annelerinin intikamını benden acı bir şekilde aldılar.Herkesi ama herkesi eteğinden, kolundan, ceketinden yakalayıp, büstiyerimin saçaklarından çekip, ‘‘Ayşe Teyze'ye de bunu biz seçtik. 72 milyon lira!’’ diye beni afişe ettiler.Keşke o arada ölebilseydim.Ama kaderimde yaşamak ve bu acıya göğüs germek varmış.Güzel, klasik, düğüne yakışır bir cümle oldu!*Düğünün eğlenceli geçeceği daha başından belliydi.Çünkü nikah şahitlerinden biri Erol Günaydın diğeri Ethem Şahin'di.1900'lerin başından ve ortasında iki yaşam sembolü adam.Düğünün en ilginç yanlarından biri, damadın acayip sarhoş olup, asla çaktırmaması, ne var ki, o geceye dair hiçbir şey hatırlamamasıydı. Kendi düğününü sonradan Kutas'ın kankası Günfer Günaydın'ın çektiği komik video filminden izlemiş. Gördüğü tiplere hayretler bakıp:- Allah allah o da mı bizim düğüne gelmiş? demiş.Hatta ertesi gün sabahın sıfır yedi onbeş'inde sürüklene sürüklene uçağa bindirilmiş ve ‘‘Şart mıdır bu balayına çıkmak’’ diye eklemiş.Bu düğünün şimdiye kadar görülmemiş enstantanelerinden biri de, damadın ‘‘Evet’’ derken boğazının tıkanması, ağzının kuruması, birbirine yapışması, ‘‘Evet’’ diyebilmesi için su yetiştirilmesi, ancak suyu içtikten sonra ‘‘Evet’’ diyebilmesi...Bir diğeriyse...İlk dansı yaparken damadın şarkıyı beğenmeyip, gelini pistin ortasında bırakıp, çekip gitmesi...*Damat Saint Joseph'li.Düğün yeri haliyle mezunlar derneği.Bakmaya kıyamayacağınız bir havuzu var.O mekanda gündüz yüzüyorlar, gece evleniyorlar.Ve ben şimdi size bu düğünün son sahnesini tasvir ediyorum:O gece Rita Hayworth rolünü üstelen Huriş halam, en şık ve en şuh haliyle iskemlesini havuzun kenarına çekmiş, bir ‘‘Gilda’’ olarak ayakkabılarından kurtardığı ayaklarını havuzda serinletiyor.Mükkemmel bir görüntü!Bu arada bu kadar asil bir tablonun içinde, Erol Günaeydın'ın bizzat ‘‘Genç olsam atlardım şu havuza!’’ diye provoke ettiği damat ve onun yakışıklı arkadaşları koyu renk elbiseleriyle davetlilere balıklama atlama pozisyonunun nasıl olacağını gösteriyorlar.Gelin onlarla yalvarıyor:- Ne olur yapmayın.Görkem'e sesleniyor:- Cebindeki altınlar havuza düşecek, kağıt paralar enflasyondan daha hızla eriyecek...Kutas'a da hamle yapıyorlar ama aynı zamanda korkuyorlar.Hayatta en korkulacak şeylerden biri evli bir kadındır!Artık bir kocası vardır.Namusunu bir korur ki...Ve evet... damat hatırlayamadığı ve smokinle gittiği düğünden bir blue jean ve tişörtle geri eve dönüyor.Onlar o gece orada muratlarına erdiler.Biz kerevitine çıkabildik mi bilmiyorum.Bildiğim tek şey, o gece, bütün gece, o mekanda, o çok sevdiğim, bir kaç yıl önce kaybettiğimiz Kutas'ın sevgili babası Arslan Amca'nın ruhunun bizi hiç yalnız bırakmadığıydı...
button