Güncelleme Tarihi:
Daha önce “Kaderler Tableti” ile türün ülkemizdeki örnekleri arasında öncü sayılabilecek bir yeri hakkettiğini söyleyebiliriz. “Kutsal Adalet” romanı da, yazarı, bu türün ülkemizdeki en önemli temsilcilerinden biri olarak anılmasını sağlayacak kadar sağlam kurgusu ve anlatım tekniğiyle hayli iddialı.
Yazar “Kutsal Adalet” kitabında, bu sefer Isparta ve dolaylarında çokça bilinen “Gelincik Ana Efsane”sini işliyor. Roman kahramanlarının günümüzde geçen hayatlarını, başlarına gelen türlü olayların aslında geçmişte yaşandığını, “Yaşadıklarınız geçmişinizdir, çünkü evren yansır…” diyerek sürreel bir boyut katıyor ve efsanelerin ana mesajının, geçmişten geleceğe, yaşamda sürekli yeniden tekrarlandığı temasını işliyor.
Roman Isparta ve İstanbul’da paralel zamanlarda geçiyor. Orta yaşlarda, güzel, zengin, ihtiraslı bir kadın olan Emine Ateşoğlu, Isparta’da Avukatlık yapmaktadır. Kendi mesleğinde acımasızdır ve epey can yakmış, çok ah almıştır. İstanbul’daki bir gecelik ilişkinin ardından, sabah uyandığında beraber olduğu delikanlının cesedini bulur. Üstelik bir tuzağın pençesine düştüğünü anlar. Gecelediği otel odası kanlı bir hücreye dönüşmüştür ve kendisi de içine hapsolmuştur. Emine, onu buradan kurtaracak ipuçlarını aramaya başlar. Fakat nereden başlayacaktır? Beraber birçok kirli iş çevirdikleri ve bir süre önce öldürülmüş, kentin en zalim tefecisinden mi? Katil olduğundan şüphelendiği işsiz sevgilisinden mi? Yoksa masum bir delikanlının katil olarak yakalanmasından mı?
Oysa gerçek başka bir yerdedir, insanın algı sınırlarının ötesinde; varoluştan beri yaşamda tekrarlan ve efsanelerde şifrelenen, bizim bilmediğimiz bir boyutta. Her şey şifrelere göre çözülecek ve adalet yerini bulacaktır, tıpkı “Gelincik Ana Efsanesi”nde olduğu gibi.