Güncelleme Tarihi:
Kutluğ Ataman şimdiye kadar kamerayı hep başkalarına çevirmiş ve onların hikâyelerini anlatmış bir sanatçı. Genellikle, memleketi Erzincan üzerine yarattığı hikâyelerle oluşturuyor işlerini.
Ancak bu kez kendisi, uzun metrajlı bir iş için yola çıkmaya karar vermiş. “Erzincan benim için bir proje. Şu an orada bir ev yaptırıyorum. Ben sadece turist gibi oraya gidip bir şeyler yapmak istemiyorum. Erzincan’da, oradan birisi olarak bir şeyler yapıyorum” diyor.
Ataman, uzun metrajlı film projesini hayata geçirmek için çalışmalara başlamış. “Tüm işlerimde Erzinca’ı kullanırım. Örneğin Aya Seyahat’i orada çektim. Kullandığım karakterlerin çoğu Erzincan’dandır.” Bu nedenle Ataman’ın bir sonraki büyük projesi öncelikle Erzincan’la ilgili uzun metrajlı bir film olma yolunda ilerliyor. Ataman, senaryonun da hazır olduğunu söylüyor.
Erzincan’ı her zaman olduğu gibi yansıtmayı seçen Ataman şöyle diyor: “Cumhuriyet dönemindeki projeler gibi, büyük elli büyük gözlü köylüler çizen sanatçıların yaptığı gibi, Anadolu’yu Ankara’dan, İstanbul’dan yansıtmak değil amaç. Birçok film, köy filmi çekildi Türkiye’de. Hepsi de İstanbul’dan Ankara’dan bakan gözlerle yansıttı Anadolu’yu...”
Ataman, Erzincan’ın çağdaş bir yanı olduğunu da söylüyor ve bunu da filminde yansıtmak istiyor.
Şu ana kadar video işlerinde farklı insanların hikâyelerini anlatan Ataman artık kamerayı kendisine çevirdiğini ve işlerinde kendisini öne çıkartacağını söylüyor: “Film çalışmalarım şu an öncelikli ama aynı zamanda ‘Fiction’ (Kurmaca) adlı bir seri üzerinde çalışıyorum. Ve artık kendime odaklanıyorum.”
KURMACA SERİSİ VE TOPLUMSAL PROBLEMLER
Şu ana kadar başka insanların hikâyelerini anlatarak bazı problemler yaşayan Ataman bu durumu şöyle açıklıyor: “Semiha B. Unplugged adlı işimde çok tepki aldım. Küba adlı işim tüm dünyada ünlü olmasına rağmen yurtiçinde gösterilemiyor çünkü Kürtçe şarkılar söyleyen insanlar var diye bu bir terörist propogandadır diyorlar. Kamerayı kendime çevirince problemlerden kurtulurum sanıyordum ama yine öyle olmadı. Yine birçok problemle karşılaştım.”
Kurmaca (Fiction) serisinin parçası olan ve 12. İstanbul Bienali’nde gösterilen askerlik tezkeresiyle ilgili yaşadığı problemleri de şöyle anlatıyor: “Birtakım çevreler, bu belgenin sahte olduğunu iddia etti. Bunu iddia edenler de LGBT çevreleri arasından çıktı. Bu işimde 13 ya da 15 doktorun benimle ilgili verdikleri kararı sergiledim. İşi ben yaratmış olsaydım hiçbir anlamı olmazdı. Asıl anlamı benimle ilgili verilen bir kararın bir belgeye yansımasıdır. Yani bu kadar kişi beni bir şekilde tanımlıyor. LGBT çevreleri bu belgeyi sahte olarak değerlendirmişler ve ‘Biz bu dertleri çekiyoruz ve sen de bu işleri büyük paralara satıyorsun’ düşüncesi üzerinde ilerleyen tepkiler aldım. Sanki, sanatçı olarak ben de onların dertleri üzerinden sanat yapıyormuşum gibi algılandı bu durum.”
Ataman’a göre durumun bu suçlamalarla alakası bile yok. “Ama öyle olsa bile sanat temsil işi ve herkesin her şeyi yapmaya hakkı vardır,” diyor.
Ataman’ın bu işinin hikâyesi de oldukça ilginç; “İstanbul Modern’deki sergime hazırlanırken, Türk vatandaşlığına geçmiştim ve sürekli askerlik şubesine gidip geliyordum. Hem sergime hazırlanıp hem de her sabah saat 5’te askeri hastanede görüşmelere gidiyordum. Daha sonra aradan bir yıl geçmişti ki, İstanbul Bienali’ne hazırlanmaya başladım. ‘Yatak’ işimi (Forever) hazırlarken küratör de yanımdaydı. O sırada, bu imzalı belge geldi. Ben de belgeye bakıp bu tam bizim konsepte uymuyor mu, diye sordum. Çünkü o an elimde 13 ya da 15 kişinin bir araya gelmesiyle beni tarif eden bir belge duruyordu.”
Ataman yeni serisi olan Kurmaca’da bu kendisiyle ilgili işlerine devam etmeyi planlıyor. Ama öncelikli olanın şu an için Erzincan’la ilgili uzun metraj filminin olduğunu söylüyor.
BİRAZ ARA VERECEĞİM
Ataman, son zamanlarda kendisiyle ilgili birçok projenin üst üste geldiğini söylüyor: “Eskiden bana yurtdışında biliniyorsun ama Türkiye’de yeterince bilinmiyorsun, derlerdi ama şimdi öyle değil. Sılsel, Arter’deki sergi, ondan önce İstanbul Modern’deki sergim derken yeterince Kutluğ Ataman ismi duyuldu.”
Ataman bundan sonra biraz ara vermenin iyi geleceğine inanıyor çünkü kendi söylemiyle, Türkiye’nin ‘sanat patlaması’ içinde bulunmak istemiyor. Galeri Mânâ’ya gelmemin sebebi de budur, diyor Ataman ve şöyle açıklıyor: “Benim yurtdışındaki galerimle de anlaşacak bir galeri olması gerekiyordu ve bu nedenle Galeri Mânâ’yla çalışmaya başladım.”
GALERİ MÂNÂ’YLA İŞBİRLİĞİ
Galeri Mana’nın sahibi Mehveş Arıburnu, bir galeri sahibi olarak ticari olanın ötesine çıkmak isteyen bir sanatsever. Galeri Mânâ onun için bir proje ve her zaman kilit sanatçılarla çalışmayı planlıyor: “Bu projeyi şekillendirirken birçok kişiyle konuştuk. Kutluğ Ataman da bize destek verdi. Kutluğ Ataman’ı temsil etmek projelerimiz arasındaydı.”
Mehveş Arıburnu, Galeri Mânâ’nın her projesinin dahil edici ve dışlayıcı olmadığını söylüyor. Arıburnu’na göre bunun anlamı, farklı birçok sanat disiplinini bir araya getirerek hem belirli bir yer edinmiş sanatçılara hem de genç sanatçılara yer vermek; “Bu nedenle sadece ticari değil, ticari kaygı gütmeyen işler de yapmak istiyoruz. Her galerinin kendi felsefesi vardır ve bu şekilde var olurlar,” diyor Arıburnu.